Düşüncenin Gelişim Aşamaları-3-
insan olan herkesin düşündüğü anlamına gelmiyor, ne yazık ki. Sigmund Freud
insan olan herkesin düşündüğü anlamına gelmiyor, ne yazık ki. Sigmund Freud
‘Yanlış yerde yapılan doğru işlerin, yanlış yapıldığını düşünüyorum’...”[1]
Günyüzü görmemiş anılarıyla, gümbürtülü
Bazen de usulca ama önü sonu menziline varırmış
Kırık dökük, kimi zaman da sevinçle
Anladım benimki bağışlanmaz bir hataymış
Bırakın hicran yaralarımı göstereyim
Ürpersin görenler tepeden tırnağa
Gözlerinin rengine hüzün bulutları çöksün
Okyanus derinliğinde bakışların
Vurgun yemiş bir sünger avcısı gibiyim şimdi
Nefessiz kaldım, yaralarıma yenileri eklendi
İlk kez sevmedim tuzlu okyanus kokusunu
Çıkarın beni buradan, boğuldum boğulacağım
yazarlara ihtiyacımız olacak.
Şairlere, hayalperestlere, daha büyük
bir gerçekliğin gerçekçilerine.”[1]
Attila İlhan’ın “Hayat Bilgisi”ne dahil ettiği bir sanat dalı olarak edebiyat hüneridir, başka türlü söylemektir, itiraftır, meydan okumadır.
Düşüncenin aşamalar şeklinde nasıl değişim ve gelişim gösterdiğini ifade ettikten sonra, bu yapıdan hareketle insanların daha çok hangi temel üzerine düşünerek yaşadıklarını incelemek, düşünce yapılarımızı daha gerçekçi sorgulamamızı sağlamaktadır. Bu düşünce ve uygarlıkların temelini oluşturan Paleolitik, Mezolitik, Neolitik kültür üzerine var olan Sümerler, Tek Tanrılı Dönem ve Modern Kapitalist Uygarlığın tüm ayrıntılarını anlamak, büyük önem arz ediyor.
DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI
XXIX
Madde 281: Masal, hikaye, şiir ve destan formalarının çıkışı binlerce yıl önceye dayanır. Roman sanatı ise daha gençtir. Cervantes’in Don Kişot’u ile başlatılırsa 400 yıl önce Avrupa’da doğup yaygınlaşacak ve başka coğrafyalarda da romanlar yayınlanacaktır. Türkçe’de yaklaşık 150 yıldan beri romanlar yazılmaktayken Kürtçe’de ise 1950’lerden bu yana romanlar üretilmeye devam etmekte.
Eskiden, Samanpazarı’ndan Ankara Kalesi’ne doğru çıkarken çekiç sesleri inletirdi ortalığı. Ekseriyeti bakır ve kalaycıların yoğun olduğu çarşılardan gelirdi bu sesler. Hele bir Niyazi Usta vardı ki çekiçle beste yapardı adeta! Tencere tavalar dans eder müşteriler kabı kacağı ona kalaylatmak için sıraya girerdi.
Her insanın kendine özgü bildiği şeyler vardır. Buna tüm içtenliğimle inanırım. Yalnız her şeyi bildiği iddiasında olan insanların derin ve tehlikeli cahilliğini de görürüm. Biraz önce dedik ya, her insanın bildiği bir şeyler vardır.
Bu dağlarda, bayırlarda dolaşan ve hiç okul yüzü görmemiş bir çoban da olabilir. Öyle ki bir çobanın doğa bilgisi, bazı uzmanlardan fazladır.
Duyuşu deyişe dönüştüren itiraftır, bağlaçtır, meydan okumadır; insan(lık)ın içine çekebileceği en derin nefestir; hayat öpücüğüdür…
Tam da bunun içindir ki, “Şiir bilgidir, kurtuluştur, güç ve terk ediştir. Dünyayı değiştirebilecek güçte bir eylemdir şiir, doğası gereği devrimcidir: Ruhun eğitilmesi ve içsel özgürlüğün yolu. Şiir bu dünyaya anlam kazandırır, onu yüceltir; bir başkasını yaratır,”[2] der ve ekler Octavio Paz: