Ahmet Bakır ağ günlüğü

Ah küçüğüm seni de annesiz bıraktılar

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi

Marmaris’te annesiyle birlikte yaşıyordu Melis daha on dört yaşındaydı. Masumiyeti yüzündeki gülüşünde dururdu her annesiyle göz göze geldiğinde. Annesi saçlarını okşamaya, taramaya doyamazdı hiç. Her annesine sarıldığında gözlerinin içine dünyanın en güzel sabahları düşerdi. O akşam hava çok sıcaktı, Melis’in o küçücük ve güzelim yüzünde tomurcuklar halinde terler oluşmuştu. Annesine “Anneciğim hava çok sıcak, balkonda uyuyalım mı?” dediğinde, annesi gülümsemeyle karşılamış sesini çıkarmamıştı. Tek varlığıydı, dünyasıydı Melis. Akşam balkona serdikleri yatağa uzandılar birlikte.

Seyit Rıza’ya doğru yolculuğa çıktı Leyla Ana. -Ki Son Ağıdımızdı-

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi

Mazlum bir halkın acılarının toplamını ömrüne yedirmiş Leyla Ana, bir tabutun içinde ağır ağır getiriliyor taşın üstüne. Anadilin bütün duygusallığını yüklenmiş dualarla sırlanıp Ağdat’a doğru yola koyulacak birazdan. Dersim Milletvekilleri Edibe Şahin ve Alican Önlü, Dersim Belediye Eşbaşkanları Nurhayat Altun ve Mehmet Ali Bul ile birlikte Dersimliler, Pir’in Kürtçe dualarına ellerini kalbinin üstüne koyarak dinliyorlar. Ve Leyla Ana ömrüne armağan edilmiş acı öykülerinin beşiği Ağdat’a yola çıkarılıyor.

YIKIK EVLER GİBİ

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi

Ben hâlâ ayaktayım. Metin Ermenilerin yaşadıkları zulümleri de romanlarında yansıtmış olması nedeniyle yüzünde derin bir keder; “Dostum, bir zamanlar burası neşeli ve üretken Ermenilerin yurduydu. Paskalyada bu manastır dolar taşarmış. Bağlar, bahçeler, ceviz ağaçları ve su arkları onların eseri. Ne var ki, 1915-1923 tarihleri arasında 1,5 milyonu katledildi kalan 500 bini çeşitli yerlere sürüldü. Elazığ ve civarlarında büyük katliamlar yapıldı. “Harput’ta İyice kulağını verirsen geceleri o kadınların çığlıklarını duyabilirsin hala”. Bir kısmı ise kaçarak Dersim’e yerleşti.

EYLÜLDÜ KANARKEN HAYAT

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi

Çünkü
Hüzün gibi bir güzdü 
Patikalar dağılmış
Karartılmış o arka sokakta
Elleri yumruklu bir militan ölmüştü.
Gül, kokusuna küsmüş
Rüzgâr dağlara çarparak ölmüştü
Bize kalan o sıcak yangın
Birde yalnızlığımız ve o vefalı öykü
Destanda denebilirdi
İçinde hayat ve ıssızlık vardı çünkü
Yalnızdı, tanığı yoktu, bilinmezdi
Tütün alırdı acımızı her akşam
Bilinmez hangi su kanar, hangi dağ yanardı
Yoksul olan her sokak ve
Her keder yolumuza çıkardı
Yorgunken emekçiler ve sokaklar

Kahkaha Yetmez, Başka Acıları da Dinmeli Kadının

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi

O kadının yönetimindeki komünal toplumda bir özgürlüğü ancak bir başka özgürlük kesebilirdi.
Mahkeme yoktu.
Hapishaneler yoktu.
Devlet yoktu.
Miras hukuku yoktu.
Dinler yoktu.
Doğal olarak sömürü yoktu, herkes herkesin kimsesi, sesi ve eliydi.
Acıları bir nesne üzerinden tarif etmezlerdi.
Her şey hakikatti, duruydu, insandı.
Sonra düzen ağır ağır değişti, hayat erkeğin gücüne teslim oldu; yenebilecek ne kadar meyve varsa, onların etrafına çitler çevrildi.
Erkek;
Ağaçların sahibi oldu.
Dağların.

ACILARI DA, İSYANLARI DA GÜZEL TAŞIRSIN SEN.

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi

Yanı başınızda olduğunu bildiğinizde, o yaşından çok genç yüreğiyle düşmana çatan uzlaşmaz sesini duyduğunuzda, sınırsız bir gücün sizi sarmaladığını anlarsınız. Hüznün o garip ve sizi alt üst eden duygulanımıyla dolar taşarsınız.
Her cumartesi, bel ağrısını ve daha bir dizi hastalığına rağmen hiçbirini bahane etmeden İstanbul'un en uç semtinden şikâyetsiz biçimde gelip Cumartesi Anneleri Meydanında (Galatasaray Meydanı) bulunmayı bir yaşama nedeni sayan Güzel Ana'dır bahsettiğim.
 
O vakur ve biz çocuklarına, gözlerine yüreğini oturtarak bakandır Güzel anam. 

BABALAR GÜNÜ: AZAD'IN BABASINA

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi

 
Artık kâbusunu bile seviyordu gecenin, günün aydınlığına ve arkadaş seslerinin sokaklardaki kalabalığına yeğliyordu.
Bir de, her sabah yastığındaki ıslaklığı annesinden saklamayı, diğer yastıkların ıslaklığını görünce terk etmişti.
Köylülere dışkı yedirildiği, satırlarla gün ortasında insanların doğrandığı zamanlarda, babasını da almışlardı beyaz renkli "Reno"ya bir akşamüstü. Azad henüz yoktu.
Haftalarca haber alınmamıştı babadan, neden sonra görkemini yitirmiş içi boş bir kesekâğıdı gibi fırlatmış atmışlardı evlerinin sokağına, aynı arabadan.

LİCELİ ANNENİN BİLGELİĞİ VE BİR ALBAY!

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi

Bir gün okul müdürü ve diğer hocalarla birlikte Cerrah'ta girdi sınıfa.

"herkes ellerini başının üstüne kaldırsın, arama var!" dediklerinde rahattım. Zira sigarayı teneffüste bir ağacın dalları arasına saklamıştık.

Cerrah koşar adım yanıma geldi, kitaplarımın sayfalarını karıştırdı ve bağırdı "buldum, buldum!" diyerek.

Afallamıştım. Ne bulmuştu acaba? Neden sonra elindeki "Deniz Gezmiş'in babasına yazdığı mektup"u görünce kızdım kendime.

Unutmuşum yıllar öncesinde kesip saklamıştım bir dergiden.

---

Güneşi Saracağız Yaralarımıza

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi

Tanıdık gözlere rastlıyoruz, bulutları dağılmış parlak bir gökyüzüne benzeyen gözlere.
Yüzlerini bezlerle maskelemişler çünkü.
Adresimizi sakladığımız günleri anımsıyoruz.
Arkada bıraktıklarımızın endişeleri bile bizi ısıtırdı çünkü o illegal zamanlarda.
Ellerinde yüreğe benzeyen bir şeyler var. Tutup fırlatacaklar caddenin ortasına.
"Örgütlü halk yenilmez" pankartı heyecanlandırıyor en çok beni.
Ve en çok direnen, polisin soluğunu kesen, hırçınlaştıran bu pankartın arkasında duranlar oluyor.

GÜLÜŞÜN DURUYOR BENDE.

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi

Bir an evvel Alibeyköy mezarlığına gitmek, o yiğit devrimcilere karşı son görevimi yapmak istiyordum. Üstelik işkencede katledilenlerden Orhan, kasabamın çocuğuydu.

Yol boyu birçok yerde belediye otobüsleri dâhil durdurulup, polisin hoşuna gitmeyenler ya gözaltına alınıyordu, ya da geri çevriliyordu.

Biz zor bela gitmiştik Alibeyköy’e, mezar uzağımızdaydı ve bir fırsatını bulup fırlayarak mezara doğru koşmayı planlıyorduk.

Birden seni gördüm Metin. Gülümsedik birbirimize ve selamlaştık.

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...
RSS - Ahmet Bakır ağ günlüğü beslemesine abone olun.