Edebiyat Bahcesi ağ günlüğü

Masalcı Bilge Baykuş

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

 
Padişah, ota uzun uzun baktıktan sonra “Ben bu ot sayesinde şifa buldum ve bu ot sayesinde oğlumun, ailemin ve sevginin bu dünyadaki her şeyden daha kıymetli olduğunu öğrendim. Bahar şifacısı bana bu ot sayesinde hem sağlığımı hem de oğlumu geri verdi. Bu otun adı bundan sonra
‘’oğulotu’’ olsun.” demiş.
O günden sonra bu güzel ve şifalı otun adı ‘’oğulotu’’ olmuş.
Her kim ki strese girer, uykusuzluk problemi çekerse oğulotu kaynatıp içermiş. Her kim ki bu masalı okursa, bu dünyadaki en büyük zenginliğin aile olduğunu bilirmiş.
 

AĞIT Yaşatamadıklarıma

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Bütün şehrin ruhu çekilmiş sanki. Sokak lambaları bile aydınlatamıyor bence bu şehri. Ay bile cılız kalıyor. Güneş çıksa ne olacak karanlıklardayım. Allah'ım ruhuma karanlık çöktü.

Hastaneden geleli üç gün oldu. Ruhumu o muayene odasına asıp da geldim. Bedenimi koyacak yer bulamıyorum. Nasıl bir talihsizlik bu böyle! Son şansımı da aldı benden. Etrafımda döne döne aldı yavrularımı benden.

Belki de üç bebeğim olacaktı! Belki iki! Bilmiyorum ama olacaktı. Bu defa yavrumu ya da yavrularımı kucağıma almak için çok umutluydum. Yine umudumu öldürdü o pis mahlûk.

Mahi/ Serpil Gündoğdu Emre

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Her şey o kadar ani olmuştu ki Mahi daha yaptıkları şeyin ciddiyetinin farkında değildi. Elinde küçük bir bohça, ayağında ablasının botları, sırtında kalın el örgüsü kazak ve onun üstünde yine ablasının siyah mantosu, boynunda el örgüsü yün şal...

Hüseyin, üstünü sıkı giyinmesini söylemişti. O da öyle yapmıştı, ablalarından habersiz aldığı üst başla. Tren penceresinden dışarıya baktıklarında gördükleri tek şey, kalanların el sallıyor olmasıydı gidenlerin arkasından. Mahi’nin yüreği iki değirmen taşı arasında sıkışmış̧ gibiydi, nefes almasını güçleştiren bir korku vardı içinde.

Pazarcıklı Ali Dayım

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Hayat emekçisi
 Yaşanmış acıların şahidi
Dünün ve bugünün vefa dolu insanı Ali dayım.
Gülüşlerinde sakladığı gözyaşlarını yüreğine akıtan Ali dayım
 Binlerce kurşun sıkılmış tarihine
Kerbela torunuydu.
 Zulmün karanlığında hayata tutunmuş
 İnsanlığa dargın
gözlerinde kanlı bir tarihin yas tutmuş bakışları
Parmaklarında kahır dolu bir sigara
savrulan dumanında yakılmış mazisinin soğumamış külleri…
 Ali dayım!
 Gülen gözlerinde gizlice ağlayan gözbebekleri
 çocukken ağlatılmış mutluluklarının hıçkırıkları

Mercan Kırmızısı/Elif Füruzan Uysal

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Kitabımı okuyorum sahile attığım hasırım üstünde, bangır bangır bin çeşit müzik olmadan… Akşamları üstümde hafif bir ceket, gün batımını izliyorum fenerin oradan… Hala açık balıkçı lokantalarından gelen ızgara balık, kalamar tava kokularını içime çeke çeke demleniyorum ‘Fahrettin Kerim’le… Rahmetli babam otuz beşlik rakıya “Fahrettin Kerim”  derdi, bana da takıldı kaldı. Önceleri kimse anlamazdı, “Ne diyor bu?” diye, boş boş bakarlardı yüzüme. Anlatırdım. “Küpe kalsın kulağınıza.” derdim. “Size getir bir Fahrettin Kerim” derlerse otuz beşliği koyun önlerine.

Aşkperest Bademlerin Vaktinde/Elif Füruzan Uysal

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Ben büyürken yaşadığımız karşılıklı kırgınlıklar, kızgınlıklar bir yana, biz birbirimizde büyümüştük aslında; o beni büyütmüştü, ben onu… Anne Nisan’la çok iyi anlaştığım söylenemezdi, büyüdükçe kadın Nisan’ı sevmeye başlamıştım… Aram iyiydi Fatmazel ile son yıllarda. Beni ben olarak bırakıp değiştirmeye çalışmadığı, ruhuma zorla bir şeyler yüklemediği için saygı duyuyordum ona. Kendisi ne kadar öteki, farklı olursa olsun; benim kararlarıma dokunmadı, arkamda durdu hep aynı mesafede.

Kurşun Yarası/Gülçin Yağmur Akbulut

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Murat gittiğinde an ağır kurşunla vurulduğunu zanneden Hülya, her gece korkuların eşiğinde Fatih’i beklerken yanıldığını anlıyordu. Dağlar üzerine devriliyor; güneş, her sabah kapkara doğuyordu penceresine. Murat’tan sonra Fatih de ellerinden hızlıca kayıp gidiyordu. Hülya’nın susuz bir denizdeki çırpınışlarını hiçbir balıkçı teknesi de görmüyordu.

Akıllı Feragatler/ Rıdvan Yıldız

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

İnsan köhneleşmiş salonlarda yerleşik
Sular sıkışmış
Kemikler toprağa döşeli zincir
 
Kapıları açan kapılar da var
Dar insanlar için seyirlik
 
Maskesiz insan yok akıllı feragatler yüzlerde
Her yenilgi onarıyor insanı biraz
Bıçak hissizleşiyor şimdi kızıllığında güneşin
 
Uçurtmaların ağzından kan istedi toprak
Korkak şehirlerde reddedilen ciddiyet
Ve sesim yaşımdan uzaklaşıyor
Gidemez miyim ben de
Hiç uğranılmadık yerlere
 
Kirli siyaset temiz çocuklar ölü taklidi yapan halk

Roland/ İrfan Erdoğan

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Kaldığım Barış Derneği binasının önündeki seyyar tatil arabasının önünde duran kızıl uzun saçlı, kısa boylu adama selam verdim. Adamla tanışınca adının Roland olduğunu öğrendim. Roland Doğu Almanyalıydı ve sosyalist, komünist olduğunu iddia ediyordu. Tanışma faslının ardından beni derneğin içindeki çay ocağına davet etti; birlikte kahve içip sohbet ettik.
İlerleyen günlerde Roland’ın zaman zaman kendi kendine bağırıp çağırdığını ve psikolojik bir rahatsızlığının olduğunu fark ettim. Doğal olarak onunla arama biraz mesafe koydum. Çünkü sağlıklı birisi olmadığını anlamıştım.

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...
RSS - Edebiyat Bahcesi ağ günlüğü beslemesine abone olun.