Edebiyat Bahcesi ağ günlüğü

Zehir Sofrası – Gülçin Yağmur Akbulut

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Dağı, taşı hatta bütün evreni inleten bu sesi nasıl oluyor da insanlık duymuyordu. Açlık uyuyunca geçmiyordu. İliklerine kadar işleyen soğuk hava uyuyunca ılımıyordu. Arif Bey, önce beş yaşındaki kızı Yasemin’in sonra yedi yaşındaki oğlu İbrahim’in soğuktan ve açlıktan kemikleşmiş bedenini uzun uzun izledikten sonra yavaşça sokak kapısını açıp dışarıya çıktı. Çaresizlik bir babayı bu kadar mı çaresiz, bu kadar mı dermansız bırakırdı?

Keskin Bıçak/Gülçin Yağmur Akbulut

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

kedi uykusu rüyalarıma 
bıçakla kesiyor 
kiraz mevsimini 
zamane değirmeni
İpi kopuk uçurtmaların 
boş kalınca salıncaklar 
çığlıkların sesi kısık 
vicdanın kör gözleri
Bu kaçıncı deprem
şefkat yumağı 
ananın bağrına bastığı 
kırılmış dikenli oyuncak
Doğrayın sözcüklerimi 
çiğ süt emen 
insanın oğlu
kanatsız meleklerin
kanına susamış
Gülçin Yağmur Akbulut
18.02.2018

 
Kitaba aşağıdaki linkten ulaşabilinir

'Araplara Satılan Kıbrıslı Türk Kızları''/Neriman Cahit

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Kıbrıs tarihinin bu az bilinen sayfalarına ışık tutanların başında emekli edebiyat öğretmeni ve yazar Neriman Cahit geliyor. Neriman Cahit hiç bilmedikleri diyarlara, hem de satılarak gönderilen kızların öykülerini topladı ve “Araplara Satılan Kızlarımız” adlı bir kitapta yayımladı. Bu öyküler ayrımcılığın, yoksulluğun ve acımasızlığın öyküleri; nice çocuk gelinin öyküsü gibi.
FİLİSTİNLİLERE SATILAN KIZLAR

Dilenci Adam

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Dilenci Adam*
Bir ayağı topal, saçları dökülmüş, kafası kabak gibi ortaya çıkmış, elli yaşlarında, bedenen çökmüş bir adam, sabahtan beri bir o kaldırımda bir bu kaldırımda avuç açmış dileniyordu. İyi giyimli bir kadın çantasından çıkardığı bir miktar parayı kendisine verdi. Adam, kadının ayaklarına kadar eğilerek parayı alıp cebine koydu. Bir de dua okudu ama kadın çoktan uzaklaşmıştı.
Soğuğa rağmen sokaklar insan kaynıyordu.

Mavi ve ‘’Bizim Kadınlar’’ Bekir Sıtkı Keçeci

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Orta şekerli kahvesini yudumlarken, akıllı telefonunun not defteri uygulamasını açtı ve kafasından geçen dizeleri yazmaya başladı.
*
‘’Kapınıza gök maviler/ Sarışın günler/ Bırakmak isterdim /Lakin vakit kış/Hava tenha/ Hayat pusuda /Ve ben dişil bir acının/ Rahminde / Sancılı bir tohumum…’’
*

Mor Sümbüllü Yıllar

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

     Birinci Bölüm
 
Güneşin ışıkları yüzünü yalayınca garip bir haz duydu. Özgürdü artık! İçindeki hücrelerine kadar yayılan özgürlük duygusuyla başını göğe kaldırıp gülümsedi. Yürüyeceği uzun yol kendini bekliyordu.  Cezaevi çok geride kalmıştı, dikkatle sokakları incelerken şaşaladı birden. “Her yer ne kadar çok değişmiş!”

Düşsellik

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Onca yoksunluğa ve acılara karşın kin gütmeyi de bilmiyorlardı.
Önce ses vardı, sonra renkler ve sonsuz evren. Bir sır gibi duran tarihin içinden topluyorum Mezra Botan acılarımı. “İkra!” demedi bize Cebrail. Biz Tanrı’nın üvey evlatları, masallarımız korku, ezgilerimiz ağıt olmaktan çıkmazken binlerce yıldır anamızın diline tutunuyoruz.

Kahve

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Oturalım şöyle boğaza karşı.
Gemileri seyredelim,
Martılara el sallayalım,
Rüzgârın sesini dinleyelim,
Yamaçtan savrulan gelincikleri öpelim,
Uzaktan gelen manolya kokularını içimize çekelim.
Gel seninle bir kahve içelim biz.
Şöyle gelmişi, geçmişi
Ve şimdiyi konuşalım.
Bir ömrü nasıl yaşadığımızı,
Bu aşkı nasıl harcadığımızı anlatalım kuşlara,
Hepsini bir keşkeye sığdıralım.
Ya da dur, hiç konuşmayalım biz.
Ayrılığı alnından öpelim
Ve bir daha hiç karşılaşmayalım.
 

Bir Balkan Esintisi Bayrampaşa

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Artık ne soğuk engeli tanırlar ne yağmur ne çamur. Kirlenmenin olmadığı zamanlardır. Ne çelme takmayı düşünürler başkalarına ne de kıskançlık gibi ilkel duygu yanaşabilir yanlarına. Yıl, 1977 ve palabıyıklarını bura bura, göğsünü gere gere Hamza Güler başkanlığında... Rakıyı bile bir başına içen; Kâmil Yalnız. Futbolun içinden gelip onun inceliklerini içselleştirmiş, mütevazi bir Horasanlı olan Mehdi Horasanlı.

Öyle saf ki güneş/ Cem İlan

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

İçinden bir demet papatya çıkacak
Dağlar şimdi gelincik açmış
Kırmızı kırmızı kokacak.
Ben göçünü almışım bu dünyanın
Sepetimde mor sümbüller
Sepetimde,
Nisanda öten serçe yavruları.
Rengârenk şimdi Nif Dağı
Eteğinde oynar kuzular
Çağlalar yeşil olmuştur
Kirazlar yeni gelin entarisi.
Ben göçünü almışım bu devranın
Analar aş bekler
Babalar iş.
Bozkırı beklemez burda bahar
Biner bir cemrenin sırtına
Düşer havaya, karaya, suya.
Meşk eder yedi düvelle
Bahar bu ya,

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...
RSS - Edebiyat Bahcesi ağ günlüğü beslemesine abone olun.