Adrian Tanrı’ya mektubunu vermeye gitti
Evimizin sırtını dayadığı Gola Ostoro Dağı’nın eteklerini eğile büküle dolanıp giden eski bir kağnı yolu vardı. Öğle miydi, sabah mıydı hatırlamıyorum o yola girdim. Tanrı’yı bulmaya, onunla konuşmaya gidiyordum. Masal ustası yataktaydı, dili tutulmuştu, çok sevdiği tütün tabakası, piposu boynu büküktü. Büyüdüğümüz o evde sanki her şey gözden ibaretti. Birkaç ay içinde olmuştu, yüzü erimiş, gözleri kocaman olmuştu. Sırtında taşlar taşıyarak evler yapmıştı, etrafında sıra sıra kavak, erik ve dut ağaçları dikmişti.