Haydar Karataş ağ günlüğü

Babalara gelmek!

Haydar Karataş kullanıcısının resmi

Aydınlık, insan gözlerini dünyaya açtıktan sonra başlar. Bu nedenle gerçekte karanlık olması gereken insanoğlunun geçmişi değil, onu bekleyen gelecektir. Tabii öyle değil, esiri olduğumuz mülkiyet ve ideolojik paradigmalar geçmişi karanlıklara gömdüğü yetmezmiş gibi geleceği de tehlikeli haline getirmiştir.

Necmettin Yalçınkaya ile Röportaj

Haydar Karataş kullanıcısının resmi

 
Necmettin Yalçınkaya: Birincisi 1978 kuşağından olmam. İkincisi 12 Eylül Askeri Darbesinden nasibimi almış olmam ve cezaevleriyle tanışmam.  Bu olumsuz koşullarda, olumlu bir yan çıkaranlardan biriyim yalnızca . Cezaevindeki her günü 24 saate bölüp, her saatine ayrı bir aktivite yükledim. Şiir saati, öykü yazma saati, roman okuma saati, volta saati gibi...

Biz Yaşar Kemal'in Çocukları

Haydar Karataş kullanıcısının resmi

Git arkana hiç bakmadan çekip git bu dünyadan. Deli bir yağmur olmak isterdim cenazende, sen nereye ben oraya. Yağmak, dur durak bilmeden yağmak isterdim; senin insanların gibi içten, kurduğun hayal cumhuriyetindeki zalim beyler gibi öfkeden kudurmak isterdim, toprakta tepinmek, köpüklü denizlerde yitip gitmek isterdim.

Yaşarım, mezarının kıyısında mavi bir çiçek olup açmak isterdim. Gökyüzüne gülümseyen mavi bir çiçek...

Hangi yazar istemezdi ki?

Devrim onun içine sığmıştır da o devrime sığmamıştır

Haydar Karataş kullanıcısının resmi

 
Ressam Oruçoğlu mu? Fena olmaz, onun en çok severek yaptığı şey resim. Resim insanoğlunun sesten sonraki ilk konuşma dilidir de. İnsanlık mağara duvarlarına çizdiği şekillerle hem bugünün yazı dilini bulmuş ve hem de günümüzün sanat dilini keşfetmiştir. “İyi de günümüz ressamı aydınlanmanın neresinde durur”, dedim ve durdum.

Şair ve devrimci Oruçoğlu da var. Oruçoğlu, bir söz ve kelime ustası ama şairliğini beğenmemiş. Oysa İbrahim Kaypakkaya’ya dair yazılmış en güzel şiirler ona aittir,

“ne güzel öğrenmişsin ustaca söylemeyi, ölümü hiçe sayıp gülmeyi...”

Genç yazara üçüncü öğüt: Dokunulmayana dokunma cesareti

Haydar Karataş kullanıcısının resmi

Geri dönüp baktığımda yarattığım ilk roman kahramanım arkadaşlarımdı. O zaman kaldığım Yozgat Cezaevi’nde bir koğuşta topu topu 9 kişiydik. Bir ara sayımız altıya kadar düştü.  Şöyle düşünün, duvarlar aynı, insanlar aynı, oysa insanoğlu dokunduğu her şeyi değiştirerek bugüne gelmiştir. Bazen yapmış, bazen bozmuştur, ancak bu tip yerlerde hiç bir şey size ait değildir. Ranzalar yere ve tavana montelidir. Dolaplar sabittir.

Genç yazara öğütler -2

Haydar Karataş kullanıcısının resmi

Hakomi terapilerinin en önemli etabı kişiyi kendine döndürmektir. Bu öğretinin babası Rohn Kurz der, “Batı öğretisinin yaptığı bütün şey, kişiyi çevreyle uyumlu hale getirirken, kendisiyle nasıl diyalog kuracağını öğretememesidir. Oysa çağımızın eğitimi insanın kendisiyle sohbet etmesini sağlamaktır.

Örgütün teorik lideriydi; yalnızlık içinde öldü!

Haydar Karataş kullanıcısının resmi

Bu öylesine bir kederdir ki, belki de Türkiyeli devrimcilerin en berbat yanıdır. Yiğittir benim ülkemin devrimcisi, mert ölür ama gelin görün ki, en liberal devrimci örgütü dahi kendi içinde bir “gizli düşman yaratır” ve onu yalnızlıkla cezalandırır. Koparır mücadelesinden.

Onların kaderlerini görünce, vay anam vay der insan!

Çoklar o kadar çoklar ki, her biri maddenin en değerli damarı gibidir.

"YASAK KİTAP"

Haydar Karataş kullanıcısının resmi

Öykü başka bir yazın biçimi. Derin bir sanatsal yaratı vardır öyküde. Zeren'in öykü dilini sevdim. Hele Yasak Kitap'ı muazzam bizim ülkemize uyar. Bir kitabın başına gelenler bir dönem Türkiye'sinin en iyi örneği. Ancak burada kitap konuşur, okurken Deniz Faruk Zeren bu kitabı konuşturarak bir ülkeyi anlatabilirdi hissi duyar insan. 
Zeren, dilini yaratmış bir öykücü. Çekti bıraktı, indi bindi, çekti uzattı (uçurtma yapıyor) derken Yaşar Kemal okuduğunuzu sanıyorsunuz, ancak öykü tak diye bitince Sait Faik'i sokaklardan alıp kıra götürmüş diyorsunuz. 

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...
RSS - Haydar Karataş ağ günlüğü beslemesine abone olun.