Halepçe Katliamı

Hilal Üçer kullanıcısının resmi
KARA PARÇASININ İNSANDAN DEĞERLİ OLDUĞU GÜN Sabah, evlerinin kapılarını açtı çocuklar. Sis çökmüştü sokaklara. Kafalarının üzerinde büyük bir gürültüyle uçan uçakların seslerine alışıktılar. Bu günün önceki günden tek farkı, sokakların gri sarı arası bir dumanla görünmez oluşuydu. Onlar değil miydi ki sinek ilacı sıkan arabanın arkasından koşturan, sinek ilacının kekremsi kokusuna aldırmadan gaz bulutunun arasında görünmezliği oynarken mutluluk çığlıkları atan?

Aynı heyecan çağırdı onları tekrar. Koştular, koştular, koştular… Çok zaman geçmemişti ki dumanın içinden öksürük sesleri yükselmeye başladı, bu duman evlerin çatlamış pencere pervazlarını zorlarken. Sonra bir tane daha, bir tane daha… Dumanın yer yer dağıldığı yerlerde beliren çocuğunu gören bir annenin feryadı duyuldu önce ve bu feryat, diğer bütün anneleri sokağa yalınayak dökmeye yetmişti. Her biri çocuğuna doğru koşarak ilerliyor, kimisi adını haykırıyor dağlara, taşlara. Göz gözü görmeyen dumanın arasında bir labirentin içinde kaybolmuş gibi kendi yavrusunu arıyordu. Az ileride yerde buluyordu yavrusunu. Yanık kokusunun yürek yanığına karıştığı bu anlarda, dokunamıyordu bile yavrusuna. Ellerine bakıyor, yüzüne bakıyor, elbisesinin açık bıraktığı bedeninin her bir zerresine. Çığlıklar çığlıklara karışıyor. Bugün bütün feryatlar aynı kokuyordu. Ve giderek azalan sesler, yere yıkılan küçük bedenlere eşlik eden büyük bedenler, insanlığımızın ayıbı ceset kokusuyla taçlandırılıyordu. Bu haksızlığı sorgulayacak kadar, üzerine bir söz söyleyecek kadar bile zamanları kalmamıştı onların. Sesler giderek azaldı. Öyle bir sessizlikti ki bu, o kadar çok isyan barındırıyordu ki kulakları sağır etmeye, insanlığın kalbinde anbean hissedilmeye ant içmişti. Bu sessiz çığlığın vatanı, Halepçe idi.

Saddam Hüseyin ile İran Ordusu arasındaki savaşın 16 Mart 1988’ini gösteren takvim sayfaları, savaş tarihleri olarak kaydettiği önceki günlerden bir farklılık göremiyordu henüz. Oysa gün, Saddam Hüseyin’inin Irak’ın kuzeyindeki Kürtlere karşı düzenlediği El- Enfal Hareketine yeni bir boyut getirmeye kararlı olduğu bir gündü. İran Ordusu’nun Halepçe kasabasına girmesinin ve orada bir isyan başlatmış olmasının öfkesini, Irak Ordusu Kuzey Cephesi Komutanı olan Korgeneral Ali Hasan al Majid al- Tikriti’ye zehirli gaz kullanmasını emrederek bastırmaya çalıştığı bir gündü. Bu emir sekiz MİG-23 uçağının Halepçe üzerinde bir gezintiye çıkmasına yetecekti. Batı dünyası bu tarihten sonra bu komutanı ‘Kimyasal Ali’ lakabı ile yazacaktı.

Takvim sayfaları 19 Ağustos 1988’ü gösterdiğinde, Irak ve İran, ateşkes anlaşması için ölüm kokan ellerini bir masanın etrafında gezindirirken ve bu masanın üzerinde duran bembeyaz sayfaları kirletirken bulacaklardı. Ve bu ateşkesten beş gün sonra Irak Ordusu Halepçe’yi geri alacaktı.

Bir toprak parçası, üzerinde yaşayan insanlardan daha değerliydi. Bu kara parçaları için savaşlar çıkıyor ve üzerinde değil insan, ot bile türemeyecek, ıssız, yalnız bir kara parçası, mülkiyet çığlıkları attırmaya yetiyordu.

Takvim sayfaları 7 Aralık 2002’yi gösterdiğinde Süleymaniye Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Fuat Baban tarafından The Sdney Morning Herald adlı bir gazeteye verilen makalede, Halepçe’de özürlü doğum oranının Hiroşima ve Nagasaki’nin dört beş katı daha fazla olduğunu söyleyecekti.

Ve iddialar art arda gelecek; Amerika Kara Harp Okulu öğretim üyesi Prof. Stephen Pelletier, söz konusu zehirli silahların İran’a ait olduğunu söyleyecekti.

Takvim sayfaları, Irak Yüksek Mahkemesi’nin Halepçe Katliamını soykırım olarak tanıyacağı ana tanıklık ettirecekti bizi. 1 Mart 2010.

Şu uçsuz bucaksız doğanın içinde en değerli canlı olduğumuzu düşünen bizlerin, en değersiz oluşumuzla yüzleştiğimiz anlardan sadece bir tanesidir; elma kokulu bir ölüm bahşeden Halepçe Katliamı.

Edebiyat Kokan Eller

Hilal ÜÇER

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...