Yazar Aydındır, Aydınlatandır
dünyayı dönüştürmektir.”[1]
“Gerçek sözü söylemek” eyleminin yazar için “olmazsa olmaz” ollduğundan şüphe duymuyorum.
dünyayı dönüştürmektir.”[1]
“Gerçek sözü söylemek” eyleminin yazar için “olmazsa olmaz” ollduğundan şüphe duymuyorum.
Ve dillerin birbirlerini doğal asimilasyonu, her zaman anlaşılır diyalektik bir olaydır. Bunu renk, din ırkçılığına bağlayarak üstün soylulukla tarif etmek faşizmin kendisidir. Faşizmin insanlık düşmanı bir anlayış olduğunu düşünenler, kişi ve toplulukların kimliklerini tarif ederken ırkçı, milliyetçi kelimeleri literatürlerinden çıkarmalıdırlar. Ancak o zaman insanlığa saygı göstermiş olurlar. Hem demokrasi, insan hakkından bahsedeceksin, arkasından üstün din ve rengi yücelten ırkçı kavramları kullanmak, modern insanın en gelişmiş üçyüzlülüğüdür.
Adil Okay
Ohal’e Pandemiye Tecrite Rağmen Sanat - Sanatçı Ve Sancı
Konuya başlamadan önce kısa bir özet vereyim: Koronavirüs yayılıp ülkemizde ve dünyada can almaya devam ederken siyasi iktidar felaketten bile istifade etmeye çalıştı. Örneğin;
- Hepimiz uykudayken koruma altındaki milli parklar, ormanlar, doğal sit alanları maden faaliyetlerine ve imara yani talana açıldı. Düzenleme Resmi Gazete'de yayımlandı. ...
Manevi tanrı korkusunu yıksa dahi, bu defa maddiyat vb. şeylere tapınarak daha derin korkularla dolu, çetrefili bir yaşamın içine düşüyor. Bunun ana kaynağıysa süperegoist güdülerin insanı her zaman kolayca saptırma gücüdür. İnsanla ilgili incelemeler yapılırken, hiçbir teorinin insanı sonsuza kadar doğru bir şekilde yönetemeyeceği iyi hesap edilmelidir. Bunun ana kaynağıysa süperegoist güdülerin insanı her zaman kolayca saptırma gücüdür. İnsanla ilgili incelemeler yapılırken, hiçbir teorinin insanı sonsuza kadar doğru bir şekilde yönetemeyeceği iyi hesap edilmelidir.
Detaylarına girmeden makale başlığının cevabını vermek gerekirse, kesinlikle insan doğar doğmaz akıllı ve düşünceli değildir. Sadece akıl ve düşüncenin gelişmesini sağlayan milyarlarca hücre, bu potansiyele sahiptir. Bu demek insan doğar doğmaz akıllı ya da dört başı mahmur anlamına gelmiyor. Nasıl ki insan beslenme, iş ve hareketleriyle fiziksel olarak aşama aşama gelişip, güç kuvvet sahibi oluyorsa, akılda da aynı yöntem geçerlidir. İnsan koşullarına göre edindiği bilgi, tecrübe, deneyimlerle ya akıllı olabilmekte ya da zırdeli.
Ana rahmindeki bebeklikten altı yaşına kadar geçen zaman diliminde, çocuk karakteristik özünü birinci sırada anne ve babandan alır. Belirleyici etkenlerse ailenin sosyal, siyasal, dinsel, kültür, ekonomik yapısı, doğrudan çocuğun insani temelini oluşturduğu daha öncede belirtilmişti. Esasında insan gerçek özünü, bu dönemde aldığı kadardır. Bizdeki önemli bir öz deyişle “Bir insan yedisinde ne ise yetmişinde de odur” ifadesi bu gerçeğe vurgu yapıyor. Halk icadı olan bu kavramı, kısaca şu şekilde özetlemek mümkündür.
Dünyaya gelmiş bir bebek, tüm sosyal ve çevresel olaylardan direkt etkilenen bir bireydir artık. Bu bakımdan o bebeği doğuran anne ve baba, bebeğin hem fiziksel hem de ruhsal olarak, normal bir gelişim göstermesi için kendi kişilik, kültür yapılarını en ufak çekinceye meydan vermeden sorguladıklarında, çocuklarına doğru hizmeti etmiş olurlar. Böylece kendilerinden daha ileri birey yetiştirebilirler. Tüm anne ve babalar, demokratik ortamın olmadığı, doğru, yeterli eğitilmemiş insanda, süperegoist güdülerin sürekli anormalce geliştiğini akıllarından çıkarmamalılar.
2-Doğumdan 6 yaşına kadarki dönemde kişilik şekillenmesi.
3-Altı yaşından 20 yaşlarına kadarki dönemlerde oturan kişilik.
Her üç dönemi tek tek ele aldığımızda, doğruya daha yakın bir kişilik çözümlemesi rahatlıkla ortaya çıkarabiliyoruz.
Bilim insanlarının bu adlandırmayı yapmalarındaki mantık, şu gerçeklere dayanıyor.