Öykü

Çulluklar Dökülmüş

Mustafa Güçlü kullanıcısının resmi

Evinde ziyaret ettim arkadaşım Osman’ı. Avurtları çökmüştü, damarları görünen incecik elleriyle sıktı elimi.
 
Dudakları çölde unutulmuş kaktüs gibi. Beni görünce birden canlanıverdi, gözleri yalımla parladı:
-Hasan, dedi. Dudaklarını kuşatan kaktüs canını acıtır gibi oldu, toparlandı. Gözlerini gözlerime çevirdi, ellerimi kemoterapi sıcaklığıyla tuttu:
“Karşıki tepelere çulluklar dökülmüştür.” dedi.
“Ne çulluğu Osman, çulluk mu kaldı? Yıllardır tek tük görülüyor çulluk.”
Gözlerini dikti, gözleri evin penceresini deldi geçti.

Korucu

Mustafa Güçlü kullanıcısının resmi

Geceye kulak kesilmişiz, nefes nefese. Gölün üzerinde korucu tekneleri rutin devriyesinde.
Sürekli gölü bir uçtan bir uca taramakla meşguller.
Teknenin motorunu stop edip küreğe geçti babam. Suyu tırmalayan küreğin çıkardığı sesten başka hiçbir ses yok.
Heyecan dorukta. Babam yorulunca, kürekte yer değiştiriyorlar Rakip Abiyle. Bir süre daha yol aldıktan sonra, yeniden gölü dinleyip ağları, teknenin başucundan suya bıraktık. Ağlar karanlığa, yosunlara gün ışığının selamını taşıdılar bir süre.

Acı Əsintilər - Nəcməddin Yalçınqaya "Oçerk"

Elmeddin Rahiboğlu kullanıcısının resmi

O zaman içində xaricə qaçma planları qururduq. İlk qrupun içində mən də var idim. Amma əkildim. İbo  məni yarı yolda buraxdı. Babam "İbo istəmədi səni", dedi. İllər sonra İbo ilə görüşəndə soruşdum. " Baba istəmədi səni" dedi. İkisinə də inanmadım.

Otobüs

Ali Vafi kullanıcısının resmi

  Ben bu sıkıntılı durumu bildiğim için bir gün önceden hastaneye giden otobüs hattını öğrendim, durağı buldum. Hatta duraktaki tabelayı kontrol ettim ve otobüsün geliş saatini yazdım.
Randevu sabahı bir saat önceden durağa gelip otobüsü beklemeye başladım. Arada tabeladaki geliş saatlerini kontrol ediyordum. Heyecandan oturmuyor, ayakta dikelmiş bir halde bekliyordum.
Zaman çok ağır geçiyordu. Geçen her dakikası benim yüreğimdeki bir tohum gibi merakımı da büyütüyordu. Bu korkuyla karışık merakım o kadar büyüdü ki, dayanamadım taksi tutup hastaneye gittim sonunda.

Tepe

Mustafa Güçlü kullanıcısının resmi

Yerin altı para dolu. Bir anlatabilsem. Rüyalarıma giriyor her gece, Meşhur Dede’den sola kıvrılınca ince bir patikadan yol alıp ulaştığım yığma tepe.
Ah bilseniz neler saklı o tepenin altında. Her gece bir nur bulutu yağar buraya. Uzaylılar bile dolanıp duruyor etrafında. Alıp götürecekler aklı sıra onca hazineyi.
Yedirir miyim, vallahi billahi kimselere göz açtırmam.
Havalar soğuk olmadığı günlerde elimde tek kırma tüfekle nöbet tutuyorum yığma tepenin yamacında. Geceye kulağıma dayayıp otların arasındaki kuş, kurt, çakal cümle mahlukatın feryadını dinliyorum.

Murtaza'nın Karısı

Muzaffer Oruçoğlu kullanıcısının resmi

Sonra gün günü, ay ayı kovaladı, civcivler yumurtalardan çıktı. Murtaza’nın küçük kardeşi, yavaş giden trenin vagonundan kömür aşırırken düştü öldü. Gittik iki rayın arasından cesedi aldık getirdik. Kömür torbasını almadık, orda kaldı. Murtaza o günden sonra eşyalara kötü davrandı. Yemek yediği kaşığı attı. Su içtiği maşrapayı attı. “Sana rızk veren eşyalara hor davranma,” diyecektim, diyemedim. Malay tenceresini devirdikten dört ay sonra Murtaza öldü. Kimseye haber vermeden öksüre öksüre öldü. Gittim anama söyledim. “Yazık,” dedi. “Eli, kömürden toprağa hiç değmedi.

Tokat hapishanesinde yazılan bir öykü: "YAPRAK VE RÜZGARIN DANSI"

Görülmüştür kullanıcısının resmi

 
YAPRAK VE RÜZGARIN DANSI...
            “Ben bir yaprağım. Hangi ağacın yaprağı olduğum önemli değil. Bir bahar sabahı ait olduğum ağacın tomurcuğa durmasıyla yeşermeye başladım. Ağacım yağmurla beslenirken, ben damarlarından bana ulaşan hayatla yeşeririm. Dalımda açar, acele etmeden büyürüm. Büyüdükçe, kış boyunca kurumuş, çöle dönmüş ağacımda hayat yeniden başlar. Rengim hayatla özdeştir. Ağacı büyüleyici kılan ben ve kardeşlerim bir de gölgemizde büyüyen ağacımızın meyvesidir.”

İrem

Nurcan Balıbey kullanıcısının resmi

İrem, bir kenara çökmüş siyah giysileri içinde, başındaki örtünün ucuyla ağzını kapamış etrafına bakınırken bu insanları tanımadığını düşündü. Kalktı, toprak evin sıvaları dökülmüş arka duvarının gölgesinde kendine bir yer aradı. Güneşin rengini soldurup kavurduğu bir gazete parçasını aldı üzerindeki tozu silkeledi ve yere serip üzerine oturdu. Dirseklerini dizlerine dayadı, ileri geri sallanmaya başladı.

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...
Öykü beslemesine abone olun.