Şapka/ Sait Almış

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi
Ortaokul birinci sınıftaydım. Yaz tatili başlamış, böbreklerimden rahatsızlanmıştım. Önce Manisa’da bir cerraha gittik. Doktor muayeneden sonra babama bir şeyler söyledi. Babamın beni apar topar kucakladığını, tahta merdivenlerden söylenerek çıktığımızı anımsıyorum.

“Kasap bunlar,” diyordu. “Ameliyat yapacakmış, sanki sakatat kesiyor!”

Ertesi gün Akhisar’a gittik. O zamanlar Akhisar’da Cevdet Bey adında yaşlıca bir pratisyen hekim vardı. Beni muayene etti, sonra babamı rahatlatan, yüzünü güldüren şeyler söyledi.

Böbreğimin alınmasına gerek yoktu. İlaçla tedavim mümkündü. Çok sıkı, tuzsuz bir perhiz yapmam, bir de her gün penisilin iğnesi yapılması gerekiyordu. Perhiz sorun değildi, ama köyde ebe, hemşire, sağlık memuru yoktu. İğneleri askerlikte sıhhiye eri olan biri yapıyordu.

Babam ona güvenmedi. Beni her gün Akhisar’a götürdü. Götürdü demek kolay. Altında araba yoktu, daha doğrusu köyde otomobil yoktu. Asfalta çıkıp, Akhisar-Manisa arasında yolcu taşıyan Akhisar Emniyet Turizm otobüslerine binmemiz gerekiyordu.

Köyle Akhisar asfaltı arasında iki kilometre mesafe vardı. Ve ben yürüyemiyordum. Eklemlerimde de romatizma iltihabı vardı. Dizlerim balon gibi şişmiş, bacaklarım çırpı gibiydi. Afrikalı çocuklara benziyordum. Tüm vücudum ödem içindeydi, yüzüm, gözüm şişti. Babam her gün beni iki kilometre sırtında taşıdıktan sonra seyrek geçen otobüsleri bekliyor, yer varsa biniyor, Akhisar’a gidiyorduk.

Anam başımda ağlıyor. Totemler yapıyordu. Üzerlik tüttürüyor, kurşun döküyordu. En az bir ay süre babam beni sırtında taşıdı. Cevdet Bey her gün bakıyor, sonra iğnemi yapıyordu. Giderek iyileşiyordum.

Bir vartayı da böyle, babamın özverisi ve doktorumun ilgisiyle atlatmıştım. Yaz bitti, okul başladı. Daha tam iyileşmemiş olsam da okulu kaçırmamam gerekiyordu. Okula gidebilmek için çok mücadele vermiştim. Elde ettiğim okuma hakkını kolay kolay yitirmek istemiyordum. İlk günden okula başladım.

O yıllarda ortaokul öğrencilerine şapka giyme zorunluluğu vardı. Asker ya da polis şapkalarına benzeyen, lacivert renkli, siperlikli şapkalarımız vardı. Ödemlerim tam çözülmediği için şapkanın alnımda derin izler bıraktığını bugün gibi anımsıyorum. O şapkalardan öyle nefret etmiştim ki, o yıl şapka giyme zorunluluğu kaldırıldığında, şapkamı sulama kanalına fırlatıp attım.

Bunlar nerden aklıma geldi? Geçen hafta rahatsızlandım. Vaskülit denilen damar iltihabı hastalığına yakalandım. Kollarımda bacaklarımda cilt altı kanamalar oldu. Bu hastalığın en kötü tarafı böbrek ve eklem iltihabı yapabilmesidir. Bu olasılık beni çocukluğuma, çocukluğumda yaşadığım hastalık günlerine götürdü. Neyse ki, bu kez böbreklerimi ele geçiremedi hastalık.

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

01/27/2024 - 22:27
01/02/2024 - 00:43
08/05/2023 - 16:21
07/31/2023 - 22:44
07/29/2023 - 19:58
07/26/2023 - 23:22

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...