Bir Delinin Hatıra Defteri ( Genco Erkal)/ Hilal Üçer

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi
Ben daha dünyaya gözlerimi açmadan, yirmi yedi yaşındaki bir genç, sahnede Türkiye tiyatrosuna bir ilki armağan ediyor ve Nikolay Vasilyeviç Gogol’un 1842 yılında yazdığı öyküsünü, tek kişilik oyunuyla tiyatroya armağan ediyordu. Yıl 1965’di. Bu tarih sayfaları hızla dönüp elli yıl sonrayı gösterdiğinde, karanlığın içinde bir sahne belirdi gözlerimizin önünde. Demir bir karyolanın üzerinde, pamukçuklanmış, sarkmış bir hırkanın içinde Genco Erkal, kendi kendine konuşuyordu.

Karyola sahnenin ortasına konuşlandırılmış, hemen yanında eski bir masa, üzerinde eski zamanların kalemi tüy kalem, birkaç kağıt, mürekkep, bir sandalye. Fonda bez parçalarıyla sıvanmış tahta duvarlar, yer yer aynalar ki kimi zaman bu aynada belirecek olan Genco Bey’in siması…

Koltuğuma gömüldüğümde, bir zamanlar amatör de olsa, o sahnenin tozunu yuttuğum günler geldi aklıma, tiyatroya her gidişimde aynen olduğu gibi. Lise yıllarımın idealist edebiyat öğretmeni Turan Horzum’u hatırladım bir an. Oluşturduğu tiyatro grubunda, bizlere ne çok şey kattığını ve ne kadar şanslı olduğumuzu. Sanat kokan bir gençlik yaratmıştı bizden; skeçler yazan, oynayan. Sonra bir diğer edebiyat öğretmenimi; Birgül Nalbantoğlu’nu. Şiirsel yıllar armağan etmişti bize. Ezbere bildiğimiz onlarca şiir vardı dilimizde. Edebiyat kokan bir gençlik yaratmıştı. Anıların zaman ve mekanından yakamı kurtarabildiğim vakit, sahne şu cümleyle sarsılıyordu:

“Sınıfsal farklılıklar nedendi? Neden ben dokuz dereceden memur olarak kalmak zorundayım? Neden dokuz? Neden? Neden?…”

Bir buçuk saat süren tek perdelik bu oyunun, replik paslaşması olmaksızın, yetmiş yedi yaşındaki bir insanın nefesinden, üstelik kah yatağın üzerinde kah masanın üzerinde devam etmiş olmasına, şaşıp kaldım. Nasıl bir enerjiydi bu? Genç kalabilmekteydi her şeyin özü. Sevdiğin her neyse, onu yapıyor olabilmekteydi. Sorguladığın bir dünyadan önce, kendini sorgulayabilmekteydi. Hayallerinizin, hayaletiniz olmaması için, bir şey yapabilmiş olmaktaydı. Umutsuzluğa yer yoktu. Siz dünyaya gelmeden yüzyıllar önce piyano keşfedilmişse de her keşfin kendine özgü olduğunu, bilmekteydi. Çok ünlü ressamlar yağlı boyalara çalınmış elleriyle hatırlanıp, alkışlanıyor olsa da yağlı boyanın kokusunu çekebilmekteydi, bedeninize. Her şey yazılmış, çizilmiş olsa da sizin kaleminizde ayrı bir vücut bulacağını bilmekteydi. Umutsuzluğa yer yoktu. Gençlik iksiri bundan başka da bir şey değildi.

Oyun bitmiş, sahneye bitmeyen alkışlarla üç kez çağrılmıştı Genco Erkal. Ve artık bu sanatkarı, sanatının dışında da görme vakti gelip çatmıştı. Genco Bey kostümünü çıkarmış elinde papatya demetiyle, bu kendi kendine yetişen kimseye ihtiyacı olmayan kır çiçeğinin manidarlığıyla, bize doğru yaklaşıyordu. Oyun bitmiş gençlik iksiri etkisini azaltmıştı. Özçekim (selfi) çektirmek isteyenleri kibarca reddedecek kadar kendiydi. Yüzümüzde güzel bir anının tebessümüyle ayrıldık, Sabancı Kültür Merkezi’nden. Tarih 3 Şubat 2015’i gösteriyordu. Bu tiyatro sahnesinde, hiçbir flaş patlamamıştı. Hiçbir telefon, acı acı çalmamıştı. Duyarlı İzmir insanı, yarınlara uyanmak için uykuya yenik düşeceği vakitlere ağır adımlarla yaklaşıyordu. Ve bu yarınların bazı anları, bu tiyatro karesinden boşalan anların karelerinin tekerrürüne gebeydi.

Yeni gün ışıklarını saçarken, şu cümle kalacaktı avuçlarımızı gıdıklayan: “ Her horozun bir ispanyası vardır, tüylerinin altında saklanan.”

http://www.edebiyatkokaneller.com/bir-delinin-hatira-defteri-genco-erkal/

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...