İslamiyet, IŞİD ve İstanbul (3)

Ali Rıza Aksın kullanıcısının resmi
IŞİD; Irak, Suriye ve Mısır'ın petrol yataklarına oturur oturmaz Avrupa'ya açılan boru hatlarını izleyerek Türkiye'ye açılacaktır. Petrol doğalgaz, silah ve insan transferi bakımından hayati derecede önemli olan Türkiye, IŞİD'in dünyaya açılan yegâne kapısı olacaktır. Eğer hâlâ savaş alanı değilsek, bu IŞİD'in Ortadoğu ve Afrika'daki çıkmazındandır.

Onun enerjisini tüketip, ilerlemesine engel olan Kürtlerin ve Şiilerin varlığındandır. Müslümanların %13’ünü (150 milyon) oluşturan Şiiler, Azerbaycan, İran, Irak, Lübnan, Mısır, Suriye, Yemen, Bahreyn ve Hindistan gibi bir alanda IŞİD'e güçlük çıkaran en kalabalık mezhep. IŞİD'in hedef alanı içindeki diğer güçleri de unutmamak lazım. (Hristiyan, Dürzi, Alevi, Yahudi ve diğer dinler)
Amerika ile İsrail, İran'la Rusya'nın direncini kırmak, hâkim oldukları alandan kovmak için kendi elleriyle kurdu IŞİD'i. Ancak, Mursi'nin kontrolden çıkışı, aynı emellere sahip Erdoğan'ın sessizce ilerliyor oluşu, IŞİD'in beklenmedik başarısı ürküttü onları. Ortadoğu'da kapışmaya hazırlandıkları Rusya, İran ve Suriye karşısında kime dayanacaklardı? Hiç kimseye! Irak ve Afganistan'daki gibi karadan giremeyeceklerine göre planlanan süre içinde (20 yıl) Müslüman dünyası IŞİD'le vurulmalı, insan ve maddi kaynakları kurutulmalı, özgürlük aşkıyla yanıp tutuşan Kürtler IŞİD'le korkutulup boyunduruğa razı edilmeliydi. Amerika'nın zamana yayılmış, detayları çizilmiş Büyük Orta Doğu Projesi'nin aslı budur. Ne var ki, Rusya, İran, Suriye ve Kürt Özgürlük Hareketi (Abdullah Öcalan) durumun bilincinde. İran gerekli görmediği takdirde IŞİD'le çatışmamakta, Suriye varlığının biraz da IŞİD'de bağlı olduğunu bildiğinden, kesin hesaplaşmaya girmemekte, Kürt Özgürlük Hareketi özsavunma alanlarıyla ilgilenmekte, Amerika'nın güdümüne girmektense Türkiye ile kalmayı yeğlemekte, unutulduğu yerde kendini hatırlatmakta, barış ve diyaloga hazır olduğunu her fırsatta dillendirmektedir. Gelgelim ki durumun bilincinde olmayan Türkiye’dir. Türkiye siyaset yapacağına, oyun kuracağına, açığını gediğini kapatacağına, IŞİD ile aynı safta piyon olmayı tercih etmiştir. Derinlik adı altında sığlığa düşmüştür. İdeolojik saplantılarla IŞİD'in buldozer gibi açacağı Sünni bir âlemde mutlu olmayı hayal etmektedir. Amacı bu olmasa bile Kürtleri bitirme saplantısı, Alevi nefreti, geri zekâlı MHP ile aynı kulvarda buluşması, selefiliğe yatkın insan dokusuyla Suriye'ye benzemesi an meselesidir.
IŞİD içimizdedir; ne zaman ne yapacağını bilemeyiz; onu hiçbir güvenlik tedbiri durduramaz. Onu Suriye'ye hapsetmenin yolu Kürtlerle anlaşmaktan geçer. Sorunlarını çözmüş bir Türkiye'nin, Rojava'dan ve YPG den korkması için bir neden kalmaz. Kürtler, sınırı kalkan gibi koruyacak, Türkiye 21. Yüzyıl'a demokratik, zengin bir ülke olarak girecektir. Aksisi; korku ve saplantılarımıza teslim olmak, IŞİD'i içeri almak, 21.yy'la yanmış yıkılmış bir kül yığınıyla girmek...
Bir önceki yazımın son cümlesi şöyle bitiyordu: ''IŞİD'le açığa çıkan bu enerji Irak ve Suriye'de sıkışıp kalmayacaktır...''IŞİD ilk hedefte Antep, Hatay, Pazarcık, Elbistan, Adıyaman ve Urfa'yı vuracak, sonrasında İstanbul'a yönelecektir. Tohumları önceden atılmış Kürt ve Alevi düşmanlığı üzerinden ülkemizi bölüp kana boyayacaktır. Yukarıda Amerikan uçakları, aşağıda kırmızı noktalar..
O İstanbul ki, binbir gece masallarını aratmayacak kadar güzel; çok kültürlü, zengin... Dahası, doğu batı, kuzey güney doğrultusunda dünyaya açılmanın kapısı... Kralların, hakanların düşlerini süsleyen, mavi gözlü, beyaz gelini...
İstanbul, II. Mehmet'e kadar onlarca kez kuşatılmış, her defasında sağlam surları ve Grejuva* (Rum) ateşi sayesinde kurtulmuştu. Hatırlarsanız İslam 1300 yıl önce (711) Avrupa'ya Afrika üzerinden açılmıştı. Bizans'tan Akdeniz'in kıyılarını koparmış daha fazlasına gücü yetmemişti. Sonraları İstanbul'u alma çabaları uzunca bir süre sonuç vermemişti.
İŞİD şanslı; ne İstanbul'u koruyan suru ne Grejuva ateşi ne Papası ne de Konstantin'i kaldı. O gün geldiğinde, İstanbul'u arşınlayan militanları, vaaz veren imamları, hücre evleri, militan devşirmekte kullanılan paravana şirketleri, asırların kiniyle yoğrulmuş kara donlu, kara yüreklileri, ''kutsal bir cuma günü'' ''Allahu ekber!'' nidalarıyla kelle koparmaya hazır olacaklardır. İstanbul, o mavi gözlü, beyaz gelin; o gün geldiğinde olgun bir meyve gibi düşecektir. Mavi gözleri kararacak, ak bedeni çarşafa gömülecektir. İncilerini göstere göstere gülemeyecek, küf kokulu, karanlık bir odada, ''boynu kirli bir Arap'a'' yem olacaktır.
Çare, AKP'den kurtulmak...
6.08.2015, Zürich
*Grejuva: Kızgın kömür, kükürt, zift karışımından oluşan, suda çözülmeyen bir sıvı.

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...