Sözümüzdür, Sana Savaş Yaptırmayacağız!

Erdal Yıldırım kullanıcısının resmi
Ne olduysa 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinin yapıldığı gece oldu. Anımsayalım, yıllarca “tek adamlık”, “başkanlık” ve “padişahlık için yanıp tutuşan, Büyük Ortadoğu Projesinde İsrail’le birlikte projenin Eşbaşkanlığını üstlenen, AKP’lilerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 7 Haziran seçimlerinden sonra tek başına kurulabilecek bir AKP hükümeti, yani kendisini “Başkan” yapacak sonuçlar alınamayınca, üzüntüsünden 3 gün kamuoyunun önüne bile çıkamadı.

 

Kamuoyun önüne ilk çıkışı da, CHP milletvekili Deniz Baykal ile 10 Hazirandaki görüşmede oldu. Aynı günlerde MHP’den bir kişiyle, Tuğrul Türkeş’le bir gizli görüşme yaptığı bilgisi kamuoyuna sızdı. Muhtemelen başka kişilerle de buna benzer görüşmeler yaptı ki, sonraki günlerde eski müftü Hüsnü Özkes de CHP’den istifa etti. Bu Osmanlı oyunları herkes tarafından görülüp, anlaşıldı ki, Erdoğan’ın amacı muhalefet partilerinden kimi kişilerle açık veya gizli görüşmeler yapmak suretiyle olası bir koalisyon hükümetini engellemek… Zaten sözde koalisyon görüşmeleri sürecinde de verdiği demeçlerle tüm hükümet olasılıklarının önüne setler çekti. Emri altındaki, yetkisiz ve etkisiz Başbakan Davutoğlu ve AKP kurmaylarına koalisyon kurdurmamak için her türlü oyuna başvurdu. Bu arada ana muhalefet partisine hükümet kurma görevini vermeyecek kadar da, demokrasiden nasibini almamış olduğunu bir kez daha tüm dünyaya göstermiş oldu.  

Ama Osmanlı oyunları bu kadarla bitemezdi, bitmedi de..

Yıllardır susan silahlar ve süren kirli savaştan bıkan, acı çeken, yorulan Türkiye halkları bir sabah aniden Erdoğan’ın emirleriyle yeniden bir savaş ortamına girdi. Oysa yıllardır tek mermi atılmıyor, tek ölüm haberi alınmıyordu. Devlet uzun zamandır “barış” ve “çözüm” için muhataplar ile görüşüyor, hatta Dolmabahçe’de protokoller bile hazırlanıp imzalanıyordu. Barış süreci için toplumsal dinamikler ve Kürtler ellerinden geleni yapıyordu. Ancak başkanlık hayalleri “seni başkan yaptırmayacağız” sloganlarıyla sona erdirilen saraydaki adam, bu mermisiz, ölümsüz, cenazesiz durumdan rahatsız olmuştu.

Öncelikle Irak topraklarındaki Kandil’i ve sonra da Doğu ve Güneydoğuda, özellikle de AKP’ye oy vermemiş Kürtlerin yoğun yaşadığı yerleşim birimleri bombalandı. Yurtiçindeki operasyonlar sıkıyönetim dönemindeki gibi panzerler, tomalar, komandolar, özel harekât birlikleriyle gerçekleştirildi. Yerleşim yerlerinde akşam ile sabah saatleri arasında sokağa çıkma yasakları konuldu. Buralara milletvekilleri, Belediye başkanları, Gazeteciler, İnsan Hakları Savunucuları giremedi ve sayısız yargısız infaz yapıldı. Yerleşim yerlerinden gelen görüntülerde evlerin delik deşik edildiği, işyerlerinin yağmalandığı görüldü. Binlerce insan köylerinden, evlerinden göçetmek zorunda kaldı. Görüntülerin Irak, Şengal ve Kobane’den, İsrailli Siyonistlerin Filistin topraklarında sürdürdüğü insanlık dışı uygulamalardan bir farkı yoktur.

Bu savaş ilanıyla Kürtlere ve Kürdistan’a karşı topyekün bir savaş başlatıldı. Gerillanın da yeniden savaş ortamına çekilmesi hedeflendi. Ancak özellikle altını çizmemiz gereken bir nokta var ki, o da, bu yeni sürecin başta ABD emperyalizmi olmak üzere, tüm emperyalistlerin Ortadoğu’yu yeniden dizaynetme politikalarının bir yansıması olduğudur.

Sarayın savaş ortamı yaratmasıyla Temmuzun sonlarından itibaren hergün yurdun değişik yerlerinden Türk, Kürt, asker, sivil, gerilla, kadın ve hatta 7, 10 ve 12 yaşlarında çocukların ölüm haberleri gelmeye devam etti. Haftalardır Varto, Ağrı, Şemdinli, Silvan, Şırnak, Cizre, Yüksekova, Nusaybin, Hakkari, Diyarbakır gibi birçok il, ilçe ve köylerden ölüm haberleri geliyor. Saray erken seçime kadar bu kirli savaşı sürdürmeye kararlı gözüküyor. Seçim araştırmalarında AKP’nin oy oranının yükselmesi için, barıştan yana olan dinamikler savaş ortamına çekilmek isteniyor.

Saraydaki adam “savaş” istiyor. Savaş uçaklarının, panzerlerin, tankların, topların, bombaların ölüm ve cenazelerin eksik olmadığı, “ölüm ve cenaze” törenleri istiyor. Savaşın gölgesinde, her gün cenazelerin kaldırıldığı bir “erken seçim” istiyor.

Ama Türkiye hakları özgürlük, kardeşlik, eşitlik ve “barış” istiyor. Sarayın savaş tamtamlarına karşı Kürtler, DKÖ’ler, STK’ler, demokrasi cephesi, emekten, halktan, barıştan, özgürlüklerden yana toplumsal dinamikler ve barış sevdalıları “Sarayın Savaşına Karşı Acil Barış ve Acil Demokrasi” istiyor.  

1 Eylül Dünya Barış gününde tüm savaş tüccarlarına, halk düşmanlarına bir kez daha haykırıyoruz ki, Türkiye Halkları, Kürdü, Türkü, Ermenisi, Arapı, Gürcüsü, Çerkezi, Alevisi, Sünnisi ile “sarayın savaşına karşı acil barış, acil demokrasi” demeye,  barış için direnmeye devam edeceğiz. 

Ve son sözümüz de saraydaki savaş gönüllüsüne: Sana savaş yaptırmayacağız!

Erdal YILDIRIM

1 Eylül 2015 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...