Cizre’de 'Uzun Bıçak Geceleri'

Cennet Bilek kullanıcısının resmi
Antikçağ filozofu Anaksimenes, çağdaşı Parmenides’e yazdığı mektupta; "Gözlerimin önünde ölüm ve kölelik dururken yıldızların düzeniyle nasıl uğraşabilirim ki?" der. Ölüm ve kölelik çağımızda da birçok insanın zihninde mıh gibi duruyor. Ne yazık ki şehirler kuşatılırken Ortaçağ’da vebanın vurduğu şehirlerde uygulanan sıkıyönetimin aynısı bugün Kürdistan coğrafyasının birçok ilinde ve ilçesinde uygulamaya konulmaya çalışılıyor.

Cizre günlerce vebalıların hapsedildiği Ortaçağ’ın Kadiz kenti gibi karantinaya alınıp kölelik zincirleri ile tutsak alınmak isteniyor. Anaksimenes, Antik Çağ’dan sesleniyor günümüz aydınlarına; "Önünüzde kölelik ve açlık dururken siz ne ile uğraşıyorsunuz?"

Öyle sanıyorum ki güneşin altında Anaksimenes'ten günümüze değişen çok fazla şey yok. Son günlerde işlenen nefret suçları ve bu nefret suçlarını işleyenlerin zekâ katsayılarını da gördükçe iğrenmemek elde değil. Bu suçu işleyenlerin, Yozgat’ın girişine "İtler, girer ama Kürtler giremez" diye yazan adam, kendi komşularını öldüresiye dövüp ona zorla Atatürk büstü öptürenler ve on bir yaşındaki çocuğu dövüp onu bayrakla sararak ona kurt işareti yaptıran "zihin kötürümleri"nin zekâ katsayılarının düşük olduğundan hiç şüphem yok. Ama bunları görüp vicdanlı geçinip, aydın postuna bürünen ve Anaksimenes'in vicdanı olmayanlara, benim ve tarihin bunların da zekâ katsayıları ile ilgili söyleyecek çok sözüm olacaktır.

Onlar da şunu unutmamalıdır; şu andaki sistem onları da vebalı ilan edip Kadiz şehrine göndermek üzere. Cizre’deki kuşatma ise bunun provasıydı sadece ve söylenmek istenen, "başkaldırırsanız sizleri de böyle kuşatırız" mesajıdır. Ve günlerdir kuşatma altındadır kadim Kürdistan kentleri. İnsanların aklına şu soru hep gelmiştir sanırım; "İnsan kendi kıyametine koşar mı?" Elbette koşar derim. Hele gözlerinde kin, öfke ve zekâ katsayısı ile orantılı bir ruh hali varsa...

Dün küçük bir sahil kasabasında farkında olmadan bir an kendimi böyle bir sürünün içinde buldum. Korku, endişe ve ürkek adımlarla kanım damarlarımdan çekilircesine uzaklaşmaya çalıştım. Kendimi aşağılanmış ve ötekileştirilmiş olarak gördüm. Grup Midilli’ye bakıp "Türkiye Türklerindir, defolup gidin" diyordu. Kaygıdan kimse ile göz teması kurmaya cesaret edemedim, gözlerimden muhalif olduğumu anlayıp linç edecekler diye korkuyu iliklerime kadar yaşadım. Bu azgın güruhun içinde 7 yaşından 75 yaşına kadar çocuklar ve insanlar vardı. Hitler’in "Uzun Bıçaklar Gecesi"ni bu balıkçı kasabasında gördüm ve bu topraklarla olan duygusal bağım koptu. Kalabalıktan uzaklaşıp sahile doğru yürüdüm karşımda 6-7 Eylül mağdurlarının sığındıkları ada, tarih belki tekerrürdür çünkü 7-8 Eylül 2015’te Kürtler için "Uzun Bıçaklar Gecesi" ya da "Kristal Gece" olarak geçecektir tarihe.

Şimdi nereye gideceğimi, kendimi kime anlatacağımı bilmiyorum. Kundakçılığın hak görüldüğü bu topraklarda yaşamak kalbimin ortasında zulüm gibi oturuyor. Bana uzatılan bu zulme kalbim ne kadar dayanır bilmiyorum. Çünkü Hitler’in muhaliflerini ortadan kaldırdığı "Uzun Bıçaklar Gecesi’nde "Namlusuna sürülmüş tek kurşunluk bir Browning’i Hitler’e muhalif subaya uzatıp, "Bununla kendini öldürmen için sana 10 dakika süre tanıyoruz" diyenlerin seslerini duyuyorum her taraftan. O işi ben yapmayacağım Sayın Halife, yüreğim ortada, buyurun siz yapın. Çünkü entelektüel zekâ katsayısı düşük toplulukların içinde yaşamak bana zülüm gibi geliyor artık.

Yozgatlı kardeşim! Sana da birkaç sözüm olacak senin bu denli "zihin kötürümü" olmanı da anlıyorum, çünkü sen yazdığın şeyin ne olduğunun farkında değilsin; bu sloganı da yanlış öğrenmişsin; ama senin dediğine de uyacağım. "Zihin kötürümlerinin" yaşadığı hiçbir şehire ben de girmeme ve o şehirlerde yaşamama kararındayım. Varın sen ve o zorla büst öptürenler, zorla küçük çocuklara bayrak sardıranlar, karantinaya alınan zihninizle o kentlerde yaşamaya devam edin.

Ve unutmayın ki Cizre’de insanların ruhlarına attığınız neşter ve onların ruhlarında yarattığınız örselenme yaşamınız boyunca sizin peşinizden gelecek ve hepinizin, hepimizin kâbusu olacak.

O "Uzun Bıçaklar Gecesi'nden" de hep utanç duyacaksınız. Günlerce o insanlara sunduğunuz; "Ya siz kendinizi öldürün, ya da biz sizi öldürürüz" seçimini tarihin hafızası asla unutmayacak.

Ve ne yazık ki hepimiz için "Uzun Bıçaklar Geceleri" her geçen gün biraz daha yaklaşıyor. Elbette buna kör ve sağır olmak da bir tercih ama hakikat ve vicdan için buna karşı durmak da bir tercihtir.

Varın tercihinizi yapın artık, kendi kıyamınıza ya dur deyin ya da nasıl olacağına siz karar verin. Unutmayın ki özgür iradeniz, vicdanınız ve cesaretiniz her zaman sizinle ve onlara sahip çıkın artık. "Uzun Bıçaklar Gecelerine" hayır deyin. Yine unutmayın ki size dayatılan intihar seçeneklerini kabul etmek zorunda değilsiniz.

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...