Mendil Sen Kokuyordu/ Ali Gümüş

Necmettin Yalçınkaya kullanıcısının resmi
Daha önce yazar NECMETTİN YALÇINKAYA’ya ait olan üç eserini beklediğimi ve bir süre evvel kavuştuğumu siz değerli Fesbok arkadaşlarımla bu güzel anı resimleyerek paylaşmıştım. Hem çalışıyor olmam hem de şiir ve bir roman üzerindeki çalışmalarım nedeniyle ancak bitirebildiğim bu eser hakkındaki düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.

Sırada bekleyen yine çok değerli yazar ve şair arkadaşlarımın eserlerini okumaya ve onlardan bir şeyler öğrenmeye özen gösteriyorum ayrıca. 
Hani neredeyse Türkiye ile ilişkisi olan herkesin İzmir’i işittiğine ruhum gibi eminim. İşte sevgili yazar arkadaşım Necmettin, Mendil Sen Kokuyordu kitabının ilk öyküsü ile sizi İzmir’in kordon boyundaki güzelliklerle tanıştırıyor. Melisa, bu isim kordona çok yakışmış gibi geldi bana, bir de Melisa’nın ortadan kaybolmasından sonra onu büyük bir sabırla bekleyen bir sevdalı genç olan Fırat.
Ardından kitabın içine ve derinliklerine girdikçe, çocuklardan tutun da gurbeti ve anne ve baba özlemi solumanın arkasından gözlerinizi yaşartacak bir anne özlemiyle karşı karşıya kalırsınız. Bu öyle bir özlem ki! Bir insan işte ancak bu kadar bu özlemi dile getirebilir ya da bu kadar güzel kaleme dökebilirdi. 17 sene boyunca canlı kokusunu alamadığı evladının, bir mendildeki terini koklayarak hasret gidermesi bir anne için ne kadar değerli olduğunu bir de yazarın kaleminden okuyalım... 
Yazar şöyle dile getirmiş:
‘’İlk bakışta sararmış olduğu her haliyle beli olan, buruşmuş bez bir mendili bulunca rahatladığını hissetti, bir çocuk gibi sevindi hatta. Her şeyi oracıkta olduğu gibi bırakarak yeniden bahçeye Halil’e koştu, elindeki mendili defalarca koklayarak.


“Halom!” diyordu. “Annen sana kurban olsun! Demek sen geldin ha? Yiğidim, aslanım!”


”Ah Halom” diyordu. “Senin yokluğunda, seni ne çok özledim bir bilsen! Seni her hatırladığımda hep bu mendildeki terini kokladım. MENDİL SEN KOKUYORDU. Mendil seni alıp bana getiriyordu. Mendili sana sarılır gibi geceleri koynuma sokuyor, öylece birlikte uyuyordum. …”
…”
Necmettin Yalçınkaya’nın bu öykü kitabı bir annenin bu güzel sözlerinden esinlenerek ortaya çıkması kadar daha güzel ne olabilirdi ki. 
Kitabı biraz daha karıştırınca çocuklar üzerinde bilinçli veya bilinçsiz bir biçimde sistematik olarak onların o güzel dünyasından faydalananları bulursunuz. Onların o tertemiz dünyasını bir anda biz büyükler nasıl kirletiyoruz kendi emellerimiz için. Hatta o küçük yaşta bile onlara rüşvetle okuma ve iş yapma gibi. 
Sevgili dostum Necmettin’e bu güzel eserini okuduğum için teşekkür ediyorum. Sıradaki diğer kitaplarını ve Sevgili Ahmet Sefa’nın iki kitabını kendimden zaman çalarak okuyacağıma söz veriyorum. 
Ali Gümüş.
26.11.2015

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...