BURCU BURCU İZMİR

Oya Uslu kullanıcısının resmi
Ali her gün Kemeraltı Çarşısı’ndaki işine giderken ve evine dönerken Konak Meydanı’ndan geçerdi. Saat Kulesi’nin altında durur, uzun uzun yapıyı seyrederdi. Eserin bitmesine az kalmıştı. Her geçen gün daha güzelleşiyordu. Ali en çok işçiliğine hayrandı. Gövdesindeki baklava dilimleri içindeki yıldızlar rüyasına giriyordu. Sanki gökyüzüne uzanan bu eseri yıldızlar o kadar beğenmişti ki üzerine konmuştu.

Şadırvanların üzerindeki kümbetlere de kuşlar konuyordu. Sebillerden su verilince onlar da içerlerdi insanlarla birlikte. Hele pembe ve yeşil sütunlar harikaydı. Mermerlerin Marsilya’dan getirtildiğini duymuştu. Saatini de Alman İmparatoru II. Wilhelm’in hediye ettiği söylentileri vardı. Kule tamamlanınca onu üst kısma koyacaklardı mutlaka.
Meydanda onun gibi meraklı insanlar vardı. İki adamın konuşmasına kulak misafiri oldu.
“Gördün mü; o kadar yağmur yağdı, güneş kızdırdı, yine de çökmedi kule.” dedi biri.
Diğeri omuz silkti.
“Daha yeni de ondan. Birkaç yıla kalmaz burası.”
Dayanamayıp yanlarına yaklaştı.
“Yüz yıl sonra bile dimdik durur!”
Adam ona tepeden baktı.
“Herhalde rüyanda gördün!”
“Ben mermerci çırağıyım. İşçilikten anlarım. Sağlam olmayan taşa niye böyle özen gösterilsin ki? Kim emeğinin harap olmasını ister?”
Adam onun haklı olabileceğini düşündü, yine de bunu belirtmeyi kendine yediremedi.
 
Ali çalıştığı dükkana doğru yürürken kulenin mimarı M. RaymundPere’yi düşündü.
Acaba yanına çırak olmayı istese kabul eder miydi?
Dükkanda bir mermeri yontmaya başladı. Saat Kulesi’nin benzerini yapmak istiyordu. Ustası kızmasın diye ancak işi bittikten sonra buna zaman ayırıyordu. Günlerce ince ince çalıştı, sonunda eserini kulenin açılış gününe yetiştirdi.
1 Eylül 1901 tarihinde kalbi küt küt atıyor, sevinçten yüzü güneş gibi parlıyordu. O gün Sultan II. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yılı şerefine Milli Bayram ilan edilmişti. İzmir’de şimdiye kadar görülmemiş görkemde şenlikler yapılıyordu. Her yer süslenmişti. Meydandaki herkes coşkuluydu. 
Tören başladı, konuşmalar yapıldı. Ali’nin gözü sürekli mimardaydı. Konuşması bitip kürsüden inince kalabalığı yararak onun yanına koştu. Saat Kulesi’nin mermer maketini uzatırken kalbi yerinden fırlayacakmış gibiydi. Kekeleyerek yanında çırak olarak çalışmak istediğini söyledi. Raymund Pere onun eserini aldı, çok beğendi. Sonra da yanındaki insanlara döndü.
“Ne yetenekli çocuklar var. Müslümanlara da okul gerek.”
Ali’yi o günden sonra okul hayali sardı.
 
 
* * * *
 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...