Az Kayıp Az Zamanla

Ali Rıza Aksın kullanıcısının resmi
Cenevre görüşmeleri bize acı bir gerçeği öğretti. Emperyalistler kendi kurallarına göre oynarlar. Nedir bu kural? Emperyalistler arası pazar mücadelesinde her şey savaşın çıkarına tabidir.

Burada duygusallığa yer yoktur. Piyonlar alınır verilir ama şah kalıcıdır. Şah; şüphe yok ki emperyalist burjuvazinin (kartel ve tröstlerin) gözü gibi korumaya çalıştığı çıkarıdır.

Her adım, her söz, iniş çıkış, savaş, taviz, hamle, taktik, strateji, bu uzun inatçı savaşa göre belirlenir. Savaşın her merhalesi ayrı ayrı örülür. Anlaşmalar sözleşmeler, mahkemeler, konseyler, paktlar puktlar o anki durum neyi gerektiriyorsa ona göre yapılır. Yazışmalar, kararlar, oturumlar, görüşmeler ona göre çizilir, ona göre bozulur. İsanlık, ekoloji (balıklar, kuşlar, ayılar, fokslar, bitkiler) kadınlar, çocuklar, hak hukuk, kutsal mekanlar, antik değerler, duygusal temalar savaşın çıkarına göre işlenir. Gerekirse kullanılır, gerekirse milyonların ölümü pahasına kör sağır, dilsiz kalınır. Aslolan kazanmaktır. Aslolan rakibi bertaraf edip pazara konmaktır.

Savaş ağalarının bir yanını Amerika-Batı, bir yanını Rusya'yla Çin oluşturur. Diğerleri, çıkarlarını bunlardan herhangi birinin pozusyonuna göre belirleyen piyonlardır. Piyonlar da üstlenecekleri role göre önem kazanırlar. Türkiye, İran, Suriye, Suudi Arabistan, Hindistan, Mısır, Kore ve Afrika'nın herhangi bir ülkesi...

Savaşın ileri sahası Ortadoğudur. Her kamp stratejisini 20-30 yıllık bir süreye göre ayarlar. İŞİD mesela, Saddam artığı Sünni-Selefi bir örgüt olarak ortaya çıktığında, Amerika onu yok etmek yerine savaş stratejisinin bir parçası haline getirmeye çalıştı. Neydi o strateji? İŞİD vasıtasıyla Rusya ile Çin'in Şii nüfuslu pazarlarını kemirmek, rejimlerini değiştirmek, insan ve ekonomik güçlerini tüketmek... Amerika IŞİD'e yirmi yıl ömür biçerken esasında Ortadoğu'yu teslim almanın takvimini veriyordu.
Rusya ile Çin, bir süre, Tunus, Cezayir, Libya, Yemen ve Mısırda'ki hareketliliği seyretmenin burukluğunu yaşadılar. ''Arap Baharı'nın'' yaşandığı yerlerle pazar ilişkisi içinde olmayan Rusya, Amerika'nın Kafkasya ve Ukrayna'ya dokunmaması koşuluyla zimni bir sessizliğe büründü. Fakat pazarı konumundaki Suriye'nin tehlikeye girmesiyle tokat yemiş gibi sarsıldı. Bir süre ne yapacağını bilemedi. Ne var ki, Rus savaş baronları duruma uyum sağlamakta gecikmediler. Ve Amerika'nın İŞİD'e vuruyor gibi yapıp vurmamasının altındaki hınzır planı etkisizleştirmek için harekete geçtiler. Kürtlerse Ortadoğu'nun kilidi konumundaki Suriye'de, Rozava gibi bir projeyle önemli bir güç oluverdiler. Amerika uzunca bir süre Kürtleri İŞİD ve diğer muhaliflerle birlikte hareket etmeye zorladı. Kendince Kürtleri savaş planına dahil edecekti. Direk-dolaylı enstrümanlarını harekete geçirdiyse de başarılı olamadı. İŞİD Kobane'ye saldırdığında Kürtlerden (PYD'den) öç almak, komuta kademesini dağıtmak, iradesiz bırakmak için sabırla bekledi Amerika. AKP de Kürtlerin en örgütlü gücünden kurtulmak, PKK'yi tek bacaklı bırakmak için keyifle Kobane'nin düşmesine kilitlendi. Ama Kürtlerin Stalingrad benzeri o şanlı direnişi dalga dalga gönülleri fethetmeye başlayınca, Amerika PYD ile daha üst noktalarda anlaşmayı seçti. Böylece İŞİD'le korkutmaya çalıştığı PYD'yi destekliyor gibi yaparak savaş stratejisinin hizmetine almak istedi. Bizdeki Amerikan-İsrail hayranları tam da bu süreçte hortladı.

Rusya'nın sahaya inmesi, ''İŞİD'e öyle vurulmaz böyle vurulur'' diyerek Esad'ı arkalaması PYD'yi Amerika'nın kıskacından kurtardığı gibi manevra alanını da genişletti. Amerika ise kısa vadede Esad'ı düşürmeyeceğini anlayıp işi zamana bıraktı. Esad-Kürt ve muhaliflerden oluşan sözde demokratik bir Suriye formülünde uzlaştı.

Bu gelişmeler olurken, AKP, Haziran seçimlerinden önce HDP ile PKK'yi bitirme planını devreye soktu. Kandil tam da o aşamada stratejik bir hata yaptı. Ortadoğudaki olumlu gelişmeleri kâra çevirmek, Suriye tipi Özerk bölgeler oluşturmak için AKP'nin savaşına savaşla karşılık verdi. At izi İt izine, haklı haksız birbirine karıştı. Bu tam da AKP'nin istediği bir şeydi.
Kandil'in bu stratejik hatası; AKP'nin seçimi kazanmasında, Kürdistan'daki direniş noktalarının vurulmasında, Kürt'le (HDP) Türk'ün kucaklaşmasını önlemede ustaca kullanıldı. Başlarda konumlanışı doğru olan PKK, Ortadoğu'da güçleniyor, saygınlık kazanıyor, hamle üstüne hamle yapıyordu. Bu doğru ve soğukkanlı strateji, sosyalistlerin, emekçilerin, Alevilerin, AKP'den kurtulmak isteyen laik demokrat her kesimin işine geliyordu. Moral üstünlüğü, demokrasi güçlerine geçmişti. Öyle ki, CHP'nin, AKP karşıtı burjuvazinin, bir kısım dindar ve Kemalistin dahi itiraz edemeyeceği gelişmeler oluyordu.
Sıkışan AKP'nin içerideki baskısı, Ortadoğu'daki olumlu gelişmeler, Apo'nun ''Anlaşma olmazsa savaş olur'' tespiti ve bilemediğimiz bir sürü neden Kandil'e hata yaptırdı.
Savaş satranca benzer. Satrancın bir kuralı vardır; rakibinizin savunması güçlü ise hata yapmasını sağlayacak hamleler yapmak zorundasınız. Başka bir deyimle, parmağını, elini kolunu kıra kıra ilerlemek durumundasınız. Ama bunun üzerinden atlayarak şahı teslim almaya kalkıştınız mı yenilirsiniz.

Ne demiştik? Ortadoğu bir hegemonya alanı. Her blok yandaş arayarak güç toplamak zorundadır. Batı Bloku, Rusya ve Çin karşısında kendine üstünlük sağlayacak olan Türkiye gibi bir attan kolay kolay vazgeçmeyecektir. Üstelik henüz teslim alamadığı PYD ve PKK karşısında elbette ki AKP'nin yanında yer alacaktır.

Tam da bu aşamada önemli bir gelişme oldu. AKP Rus uçağını vurarak Amerika'yla Batı'ya önemini hatırlatmış, Kürtlerin ölümüne seyirci kalmaları koşuluyla bugünki kanlı planını devreye sokmuştu. Eğer Kandil savaş stratejisine yatmasaydı uçağın düşürülmesi Kürtlere muazzam olanaklar sunacak, AKP'nin pervasızlığını önleyecek, Türklerle Kürtleri buluşturan önemli bir rol oynayacaktı.

Olan oldu, Rusya Amerika'yı Esadlı bir plana ikna ettiği şu koşullarda ne Kürtlerin katline ne de PYD'siz bir Cenevre'ye itiraz edebilecektir.
Umut AKP faşizmine karşı iç faktörlerin olgunlaşmasındadır. Kandilin HDP'nin çizgisine yatması, iç dinamiklerin harekete geçmesi, CHP'nin de yer aldığı AKP karşıtı bir cephenin oluşturulmasındadır.
Siyaset, acılar ve ağlamak üzerine inşa edilmez. Tarihte çok yaşadık bunu. Başarı; gücümüzü rizike etmeden doğru kullanmaya, doğru bir eylem çizgisiyle hedefi daraltmaya, büyük güçlerin savaş oyununa doğru hamlelerle yaklaşmaya bağlıdır. Kürtler için anlamı; çelişkilerden yararlanmak, kendi gücünü esas almak, kışkırtma ve ihanete karşı uyanık olmak, iç dinamiklerden kopmadan sağlam emin adımlarla yürümektir.

Türkiye kör bir sürece girdi. Sorunlarını demokratikleşerek aşacağına, emperyalizme muhtaç olacağı bir yolu seçti. Elebette savaşı demokrasi güçleri kazanacaktır. Ama temennimiz; az kayıp az zamanla...

29. 01. 2016, Zürich

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...