Bir ölünün söyledikleridir

Mehmet Söğüt kullanıcısının resmi
Bir hüzün atmosferi yaşanıyor ülkemizde. Soluk alıp vermek bile eziyete çevrilmek isteniyor. İstiyorlar ki insanlarımız yaşarken ölsün. Gayelerine de sıkı sıkı bağlılar. Yakıp yıkıyorlar. Sürüyorlar bizi uzaklara.

Bazen de dünyaya gelmeden veda eder halkımın çocukları. Geride hiçbir şey bırakmadan çekip gitmek hazin bir durumdur. Kürt olmanın dayanılmaz ağırlığındandır tüm bunlar. Daha parmak kadarken, on üç kurşun yemektir bazen. Bazen de yetmiş yaşındayken sokak ortasında vurulmak…

Evet, payımıza işkence, sürgün ve ölümler düşüyor. Eğer Kürt isen bu saydığım zalimliklerin, en azından birini yaşamışsınızdır. En zoru da sürgündür. Sürgünün manasıysa, gözlerimizi açtığımız anayurdumuzdan, binlerce kilometre uzak diyarlarda dirhem dirhem ölmektir. Hele bir de ruhun teslim alınmışsa. İnsandan başka her şeye benzetilmişsen…

 Romanda da denildiği gibi, ‘’Gitmek ölmektir. Ölmek de gitmek.’’ Zorunlu gidişler özünde ölümü barındırır. Newaf Miro’nun ‘’Gava Miri Bıaxife’’ adlı romanını okuyorum. Kitap Do Yayınları’ndan çıkmış.

Yazar odasında otururken, bir ölü kendisiyle konuşmaya başlar. Daha doğrusu ölü, kendisinin ve ailesinin başında geçenleri anlatır. Çünkü yaşamları öylesine trajiktir ki. Yaşamının dönüm noktalarında karar sahibi olamamıştır. Zorla evlendirilmiştir mesela. Her Kürt gibi sonradan karısını çok sevmiştir. Belki de karşılıklı zorlanmak, bir duygudaşlığa yol açıyordur.

Otobüs kazası sonucu ölmeden önce üç kız çocuğu da yapmıştır. Kendinde kalan bir saç aracılığıyla dile gelmektedir. Sesi boğuk ve kesik kesiktir. Anlatır durmadan. Ve Yazar Newaf Miro öylesine güzel aksettirir ki, bizi alıp başka diyarlara götürür.

Ölü bir zamanlar, Kürt direnişçileriyle tanışmıştır. Öldükten sonra evine baskın yapılır. Durumları oldukça iyi olmasına rağmen ülkelerini terk etmek zorunda kalırlar. En büyük kızı Ferha’yı takibe alır adeta.

Gördükleri her şeyi büyük bir hayretle izlerler. Dünyaları köylerinden ibarettir. Köyde bulunan her şey onların bir parçası gibidir.

Ferha’nın ölü babası ise asıl cehennemi yaşamaktadır. Çünkü her şeyi görmesine rağmen müdahil olamamaktır. Çaresizdir. Ailesi göç yollarındadır. İstanbul ve Balkan ülkeleri derken, soluğu Almanya’da alırlar.  Ezdi Kürt olarak iltica başvurusundan bulunurlar. Kitabın en can alıcı bölümü de burasıdır. Aynı bölümü birkaç sefer okudum. Okudukça empati kurdum. Anlatılanların hüznü ruhuma sindi. Dili oldukça şiirseldir Newaf Miro’nun. Bir o kadar da etkileyici.

Tekrar aileye dönelim. Aile gün geçtikçe çirkinleşmektedir. Dışarda oldukça normal görünmelerine rağmen, hâlbuki basbayağı aykırılar. Bunun farkında bile değillerdir. Evde kullandıkları dil oldukça karışık. Kürtçe, Türkçe ve Arapçanın karışımı bir şey… Çünkü Viranşehir’de Araplar da vardır Ezdiler de.

Ezdiliğin ne olduğunu bile bilmezler. Kendilerini Kürt olarak da görmüyorlardır. İçe kapanırlar. İslam’a sarılırlar. Kaybolma korkusu vardır yüreklerinde. Dedikodudan oldukça çekinirler. Akrabaları kazıklar onları.

Amcaları da gelir Almanya’ya.  Ferha büyümüştür artık. Bir gençle tanışır ve ona âşık olur. Zorla amcasının oğluyla evlendirilir. Boşanmak zorunda kalırlar. Eski sevgilisiyle görüşür. Sakallı, sarıklı bir hal almıştır sevgilisi.

Evet, kitabın bazı satırbaşlarında söz ettim. Romanın konusu sadece bu anlattıklarımdan ibaret değil. Kitabı okuduğunuz da daha çarpıcı olayların olduğunu göreceksiniz. Felsefi boyutu ise yaşamınıza renk katacaktır.

Özellikle kaldıkları şehrin tarihi dokusunu anlatması, romana büyük bir zenginlik katmış.

Bazı kitaplar okunduktan sonra içeriği unutulur. Bu öylesi kitaplardan değil. Çünkü kitap bittikten sonra, konunun yüreğinize işlediğini göreceksiniz. Ve Kürtçeniz gelişecektir…

Yazar Newaf Miro’nun kitabı bitmek üzereyken Ferha’nın babasının sesi de kesilir. Yazar tekrar devreye girer ve sonlandırır.

 

 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...