Gofret ve Çikolata

Yüksel Kurtul kullanıcısının resmi
Bir hışımla kalktı. Gözlerine şimşek çakıyordu sanki. Yarı ağlamaklı, yarı yenikti ama bazı şeylere bir an önce karar vermek zorundaydı. Hızlı adımlarla mutfağa girdi, çekmeceleri karıştırmaya başladı. Sonunda aradığını buldu.

Gömleğinin altına gizlemeye çalışıyordu, birilerinin görmesini istemiyordu çünkü. Kızına ve karısına çaktırmadan evden çıkması gerekiyordu. Yine de kızını öpmeden edemedi. “Az sonra gelirim” diyerek kapıdan çıktı.
Uçarcasına merdivenleri ikişer üçer atlıyordu. Apartmanın dış kapısına vardığında, nefes nefese kalmıştı. Her şey geçiyordu aklından. Doğum sonrası kaynanası onu eline verdiğinde çok güzel bir bebekti, yüzü tıpkı annesine benziyordu. Şaşkındı, ne diyeceğini bilemiyordu. Yavrusundan önce kendisi ağlayacaktı nerdeyse. Sokakta sarhoş gibi bir oraya bir buraya dolanıp duruyordu. Kafasında binbir türlü konular beyninin içini kemirip duruyordu. Ayaklarında yürümekten takat kalmamıştı. Dolanıp duruyordu ama hâlâ bir karara varamamıştı.
Kızına, “döneceğim” demişti ama üzerinde kaç saat geçmişti, kaç zamandır buralardaydı, hafızasından silinmişti işte. Yanından insanlar geçiyor, yoldan arabalar. Ne insanların farkındaydı ne de arabaların. Yerde bulduğu bir dal parçasıyla bir böcekle uğraşıp durdu. İşsizdi; eve dönesi gelmiyordu. Eşi öğretmendi; onunla yüz göz olmak istemiyordu. Kaynanasıyla evin içinde ölü gibi dolaşıyordu. O gün yine iş aramış, bir yerleri aşındırmış, yine eli boş dönmüştü eve. Gece yarılarında eve gitmeyi kendine iş etmişti. Kimseye görünmeden kendini salona atmak, koltukta kestirmek istiyordu ama olmadı işte. Herkes ayaktaydı. İşsizliğini ve işe yaramadığını hissediyor yine bu yüzden kendini küçük görüyordu. Kimsenin yüzüne bakmadı, bakışlarını yerdeki halıya dikti; çiçeklerine hayranlıkla baktı, atılan ilmikleri saydı, püskülünü çekiştirdi… Eşi dudak ucuyla: “Aç mısın?” diye sordu. Malum eve para getiren oydu. Eski Yeşilçam filmlerinin bir yerinde geçiyordu yaşamları, neredeyse zengin- fakir, okumuş- cahil ayrımı yaşanıyordu evde ya da ona öyle geliyordu. Kızının “Baba yok” sözleriyle kendine geldi. Kızı emekleyerek babasının ceketine ulaşmış, ara sıra getirdiği çikolatayı bulamamıştı. Bundan ötürü. “Baba yok” deyip duruyordu. Son günlerin sıkıntısından ne dediğini anlayamıyordu kızının. Kaynanası oturduğu yerden seslendi:
“Çikolatayı bulamamıştır ceketinin cebinde!”
O an yerin dibine girecek gibi oldu. Ne diyeceğini bilemez bir halde kendini dışarıya zor attı. İçi daralmıştı. Yol tenhaydı, esnaflar dükkânlarını çoktan kapatmışlardı. Az ilerde dışarıdaki bira kasalarını içeriye taşımakta olan büfeciyi gördü. Hızlandı. Büfeye hızla daldı. “On sakız, on gofret ve on çikolata istiyorum” dedi.
 “Peki abi.”
Büfeci kendinden istenilenleri bir poşete doldurup verdi.
“Bunların parasını en kısa zamanda getiririm” deyince büfeci donup kalmıştı.
“Olur, olur” dedi.
Koşar adımlarla büfeden çıktı. Eve kadar hızını düşürmedi hiç. Poşetin içindekileri kızının önüne döktü. Kendisini büfecinin polise şikâyet edebileceği fikri üzüyor diğer yandan kızına bir şeyler getirmenin mutluluğunu yaşıyordu. Sabaha kadar uyuyamamıştı, her an eve polisler gelir korkusu yüzünden. Ama korkusu yersiz çıktı…
Sabah erkenden bir arkadaşına gitti. Ondan biraz borç para aldı. Gecenin heyecanı ve tedirginliğini hâlâ üzerinden atamamıştı. Azıcık da korkuyordu, büfeci tarafından nasıl karşılanacağını kestiremiyordu, belki de saldırıya uğrayabilirdi.  Belkilerle büfeye doğru yöneldi. Büfeci onu görünce ürktü, ama aldırmıyormuş gibi davranıyordu. “Merhaba” dedi büfeci, “akşam senden korkmadım değil…”
Hiç sesini çıkarmadan elindeki parayı büfeciye uzattı. Büfeci: “İşin içinde çocuk olunca bilirim yokluğu, yoksulluğu” deyip almadı kendisine uzatılan parayı.
Gözleri doldu, içinde tuzlu ırmaklar akmaya başladı.

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...