Necmettin Büyükkaya'nın Anısına 5.Bölüm

Kadir Büyükkaya kullanıcısının resmi
“Saygıdeğer Dostlar, burada bulunmanın heyecanını yaşıyorum,” diye söze başladı Melle Bahtiyar. “Necmettin Büyükkaya’nın şahsında bu mezarlıkta yatan ve Kürt davasına emekleri geçen Mustafa Remzi Bucak, Faik Bucak, Ali Karahan, Ferit Uzun ve Kürt halkının özgürlük kavgasında hayatını kaybeden diğer bütün şehitleri saygı ve minnetle anıyorum.

Halkımızın özgürlüğü için mücadele eden ve bu mücadele içinde hayatını kaybeden insanlar bizim için çok değerlidir. Onlar ülkemizin engin semalarında parlayan birer yıldız gibi bize hep yol göstermiş ve göstermeye devam edeceklerdir.
Aziz Dostlar, Necmettin Büyükkaya’nın Kürdistan halkı için yaptığı hizmetleri anlatmakla bitiremeyiz. Onun halkımız ve Kürdistan Yurtseverler Birliği için ne kadar önemli olduğunu belirtmem için müsaadenizle sizlerle birkaç şey paylaşmak istiyorum:
Ülkemizin siyasi tarihine damgasını vuran Kürdistan Yurtseverler Birliği kurulduğu günden bugüne kadar on binlerce şehit verilmiştir. Verdiğimiz şehitlerimiz arasında 28’i Merkez Komite üyesidir. Merkez Komite üyeliği yapmış bu kişiler arasında aynı zamanda genel sekreterlik görevini yapanlar da vardır.  Dr Xalit, Eli Askeri ve Nuri Şeyh Şehabı bunlara örnek olarak verebiliriz. Böyle olmasına rağmen bugün Süleymaniye’de parti merkezimizin kapısında sadece bir tek insanın heykeli vardır; o da Şehit Necmettin Büyükkaya’ya aittir.
Peki, neden böyle diyeceksiniz? Bunun nedenini size şöyle izah edebilirim:
Bizler, Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin varlığını tümüyle Necmettin Büyükkaya’ya borçlu olduğumuzu düşünüyoruz. 1978’in onuncu ayında İran ve Irak kendi aralarında bir anlaşmaya varıyorlar. Anlaşma gereği Saddam Hüseyin rejimi kendi topraklarında barınan Eli Ekber’e bağlı bir muhalif grubu Irak topraklarından sürecek. Bunun karşılığında İran rejimi de Irak’ın Yeketi’ye karşı başlatmak istediği büyük çaplı bir operasyon sırasında Yeketi’nin bütün kaçış yollarını tutacak. Amaç Yeketi’yi tümden imha etmekti. Ve derken beklenen operasyon başladı. Saddam Hüseyin tüm güçleriyle bulunduğumuz alana yüklendi. Saddam’ın amacı Talabani’nin de içinde bulunduğu Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin yönetim merkezini ve ileri kadrolarını tümüyle ortadan kaldırmaktı. Talabani ve bütün merkez komite üyeleri ile birlikte çatışmanın tam ortasında kalmıştık. Yaşanan bu şiddetli çatışmalar bizim için var olma ya da yok olma savaşıydı. Çatışmanın sonucu ülkemizin geleceği açısından çok önemliydi. Yaşanan bu çatışma bütün hızıyla tam bir hafta devam etti. Bir haftanın sonunda mühimmatımız bitme noktasına gelmişti. Bütün kaçış yollarımız tutulmuştu. Hiçbir yerden en ufak bir yardım alamıyorduk. İmha olmamız an meselesiydi. İçine alındığımız bu hain çemberden nasıl kurtulacağımız konusunda herhangi bir fikrimiz yoktu. Kurtulmamız için ilahi bir mucizeye ihtiyaç vardı.
Çatışmanın yedinci gününde akşam karanlığı çöktüğünde kendi aramızda bir durum değerlendirmesi yaparak yarın neler yapabileceğimizin hesabını masaya yatırdık. Ne var ki durum hiç de parlak değildi. Yapabileceğimiz fazla bir şey kalmamıştı. Mühimmatımız bitmek üzereydi ve dört bir yandan tamamen kuşatılmış durumdaydık. Umutsuz bir halde sabahı beklerken beklenilmeyen bir mucize gerçekleşti. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Necmettin Büyükkaya kış kıyamet ortasında birçok pusuyu atlatarak bize ulaştı. Allah’tan istediğimiz mucize gerçekleşmişti. Necmettin İran’dan bulunan bir miktar cephaneyi olağanüstü koşullarda bize ulaştırmıştı. 80 kalaşnikof, birkaç havan ve çok sayıda mermiyi Allah’ın bir lütfu olarak görmüştük. Bu mühimmatla birkaç gün daha çatışmayı sürdürdük. Ve sonuçta ablukayı yararak kendimizi emniyetli bir alana atmıştık.
Bu tarihi çatışmadan kurtulmayı tamamıyla Necmettin Büyükkaya’ya borçluyduk. Onun desteği olmamış olsaydı imha amaçlı bu ablukadan çok zor kurtulurduk. Bize göre Necmettin’in bu fedakârlığı olmamış olsaydı Kürdistan Yurtseverler Birliği diye bir hareket bugün olmamış olacaktı. Ve yine Kürdistan’daki federal yapı var olmayacaktı! En azından biz böyle düşünüyoruz. İşte bu nedenle de Süleymaniye’deki parti binamızın kapısında sadece Necmettin Büyükkaya’nın heykeli vardır.”
Gözlerini sevgiyle kalabalığın üzerinde gezdirdikten sonra:
“Değerli Dostlar,
Necmettin Büyükkaya’nın bizim için ne kadar önemli olduğunu belirtmem için size başka bir örnek daha vereyim,” diye sözüne devam etti. “Necmettin ile Mam Celal Talabani arasında çok özel bir ilişki vardı. İkisi birbirine o kadar yakındı ki aralarındaki bağ bir baba ile bir evlat arasında bulunan bağdan daha güçlüydü. Onların kişisel sohbetlerinden ve çalışma tarzlarından bizler bunu rahatlıkla görebiliyorduk. Bu nedenle Mam Celal, Necmettin’in ölüm haberini aldığında yakın çevresine ‘sağ kolumu kaybettim’ demişti. Ve yine başka bir mekânda Türkiye Cumhurbaşkanı Merhum Turgut Özal ile yaptığı resmi bir görüşme sırasında ona ‘Siz Necmettin Büyükkaya’yı öldürmekle bana evlat acısı yaşattınız’ demişti.”
 
Melle Bahtiyar bunları söylerken bir hıçkırık gelip boğazına oturmuş, ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Bu arada Melle Bahtiyar’a yakın bir yerde duran Necmettin’in abisi Mahmut Büyükkaya’nın için için ağladığı gözlerden kaçmıyordu. Melle Bahtiyar kendini zor da olsa toparlayabilmiş, konuşmasına kaldığı yerden devam ediyordu:
“Değerli Dostlar,
Aslında bu konuşmayı benim yerime Mam Celal Talabani yapacaktı. Fakat onun bilinen rahatsızlığı yüzünden ne yazık ki kendisi bu onurlu görevi yerine getiremedi. Onun yerine şu an ben buradayım. Necmettin Büyükkaya’ya karşı olan vefa ve vicdan borcumuzu ödemek için buralara kadar gelmeyi hep istedik. Ne yazık ki bunun şartlarını bir türlü oluşturamadık. Allah’a şükürler olsun ki ihtiyaç duyulan şartlar bugün oluştu ve bizler de bu görevimizi yerine getirmek için buralara kadar geldik. Necmettin Büyükkaya’nın mezarı başında hazır olmak ve onu anmak bizim için büyük bir onurdur. Halkımızın emeği ve şehitlerimizin kahramanlığı sayesinde ortaya çıkan bu olanaklar sayesinde burada olduğumuzu bir an olsun unutmuyoruz. Bugün yaratılan bu olanaklar sayesinde şehit Necmettin Büyükkaya’nın mezarı başındayız. Bu olanakların yaratılmasında Mam Celal’in büyük emekleri vardır. Bu şartların oluşması için ilk adımlar merhum Turgut Özal zamanında atıldı. Kürt meselesinin barışçıl çözümü için yürütülen müzakerelerin değerini bilmek gerekir. Bu müzakereler olmamış olsaydı, bizim bugün burada bu konuşmaları yapmamızın imkânı olmayacaktı. Bu nedenle bu müzakerelerde taraf olan Sayın Abdullah Öcalan’ın geleceğini önemsiyoruz. Meselenin barışçıl yöntemlerle halledilmesi her iki tarafın çıkarınadır. Zor ve şiddetle soruna çözüm bulunamayacağını geçmiş tarihimizden çok iyi biliyoruz. Bu yüzden her iki tarafı sağduyulu olmaya çağırıyoruz!” diye konuşmasını “şehitler ölmez!” sloganları eşliğinde sonlandırdı.
 
Melle Bahtiyar’dan sonra Necmettin abinin eski dostlarından olan Turan Alişeroğlu hazırladığı bir metni okudu. Necmettin abinin çocukluğundan başlayan ve Diyarbakır zindan direnişine kadar uzanan  bu yazılı metin dinleyenler tarafından ilgiyle dinlendi.
Daha sonra Diyarbakır zindan direnişine tanık olan bir eski tutuklu kısa bir konuşma yaparak Necmettin Büyükkaya’nın direnişçi kimliğine vurgular yaptı.
Programın sonunda Melle Bahtiyar’ın bir kavanoz içinde Süleymaniye kentinden getirdiği bir miktar toprak özenle Necmettin abinin mezarına serpiştirildi. Necmettin abinin kanı ve alın teriyle yoğrulan kutsal Kürdistan toprağını avuçlayanlar arasında mümtaz insan Sayın İsmail Beşikçi, Necmettin abinin eşi ve çocukları da vardı. Mezarına toprak dökülürken sevinç ve keder bir arada yaşanıyordu.
Ölümünün 30. yılında bir araya gelenler, Necmettin Büyükkaya’ya olan vefa borcunu yerine getirerek, gönül ve vicdan rahatlığıyla evlerine doğru sessizce yürümeye başladılar.
 
Devam edecek...
Kadir Büyükkaya / Hollanda
k.buyukkaya@hotmail.com
 

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

01/27/2024 - 22:27
01/02/2024 - 00:43
08/05/2023 - 16:21
07/31/2023 - 22:44
07/29/2023 - 19:58
07/26/2023 - 23:22

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...