Necmettin Büyükkaya'nın Anısına 9.Bölüm

Kadir Büyükkaya kullanıcısının resmi
Çıktığımız merdivenlerden aşağı iniyoruz. Korumalar sokak kapısına yöneldiğinde Melle Bahtiyar’ı kolundan kavrayarak ona “Kek Bahtiyar bir dakika daha durun size başka bir yer göstereceğim. Şu karşıda duran toprak damlı küçük odaya göz atmadan gitmek olmaz. Necmettin Büyükkaya’nın yaşamında bu evin önemi çok büyüktür” diyorum ve sağ tarafımızda bulunan küçük bir odanın tavanı, basık kapısına doğru ilerliyoruz.

Melle Bahtiyar’ı önden yürüterek Necmettin abinin gençlik yıllarına tanıklık eden bu küçük odanın kapısından içeriye giriyoruz. Eşikten adım atar atmaz eskiden kalma binlerce hüzünlü anı üstüme çullanıyor. Tabanı basık bu odanın ortasında durarak Melle Bahtiyar’a,  “Kek Bahtiyar Necmettin abinin gençlik yılları bu odanın içinde geçti. Ana-baba, bacı-kardeş bütün aile bu odanın içinde oturarak sofraya bağdaş kurdular. Necmettin abinin avukat olacağı günün umudu ve hayali bu duvarlar arasında yoğruldu. Bütün dua ve temenniler bu odadan Allah’a ulaştırıldı. Necmettin abinin siyasi nedenlerle arandığı yıllarda polis ve jandarmanın didik didik ettiği yerlerin başında bu küçük oda gelirdi. Polis ve jandarma ilkin bu odaya dadanırdı. Necmettin abinin sürgün yaşadığı yıllarda İsveç’ten gelen sayılı mektuplar bu odanın içinde büyük bir gizlilik içinde okunurdu. Özlem ve hasret kokan en gizemli sözcükler bu odanın içinde dile getirilirdi.
Necmettin abiyi sevenler onun İsveç’ten memlekete yaptığı o muhteşem dönüşün sevincini bu odanın içinde paylaştı. Bu oda o günlerin keyfine, sevincine tanıklık etti. 1975 yılının şubat ayında gerçekleşen bu tarihi buluşmada, dostlar akrabalar ve yüzlerce tanıdık bu odanın içinde sevincini dışa vurdu. Bugün Siverek Mezarlığı’nda ismini dile getirdiğiniz Ferit Uzun en güzel ve en hareketli memleket türkülerini bu odanın duvarlarına karşı söyledi Babası Sefo é Bırodıréjan ve hanımı Kejé en usta oyunlarını bu odanın içinde sergilediler. Hayatında halaya durmayan, halay nedir bilmeyen Karahanlı birçok kadın ve erkek Necmettin abinin dönüşüne halaya bu odanın içinde durdular. Dedemiz Halil é Nofel sırtını bu yıkılmaya yüz tutan duvarlara dayayarak Necmettin abinin dönüşüne Allaha hemd u sena etti.
Bak, bu orta yerde hep bir kömür mangalı dururdu. Mangalın üstünde devamlı bir çaydanlık kaynardı. Közde demlenen çayın kokusu üç sokak ötesine ulaşırdı. Şu duvarda gördüğünüz bu küçük pencerede birbirinden değerli kitaplar dururdu. Bu kitaplardan istifade edenlerin başında ben geliyordum” diyorum.
Melle Bahtiyar kulağı bende gözleri odanın duvarlarında söylenenleri büyük bir ilgiyle dinliyor. Konuşmalarımı bitirince Melle Bahtiyar: “Kak Kadir iyi ki beni buraya getirdin. Beni buraya getirmekle inan ki bana çok şey kazandırdın. Buraya gelmemiş olsaydım bütün bunlardan haberim olmayacak ve bu benim için büyük bir kayıp olacaktı. Bu ev bu şekliyle ebediyete kadar muhafaza edilmeli. Bu evin içinde bir tarih saklı. Bu evin içinde yaşananlar bizim tarihimizdir. Bunlar unutulmamalı. Bu evin içinde yaşanan bu tarihi anlar, söylenen bu değerli sözler birer kutsal kelam misali çerçevelenip bu duvarlara asılmalı” diyor. Necmettin Büyükkaya’nın yaşamında önemli bir yeri olan ve onun adına koruma altına alınan bu eve yapılan ziyareti tamamlayarak evden ayrılıyoruz.
Karahan’a doğru yolla çıktığımızda Melle Bahtiyar’ın aklı halen Necmettin Büyükkaya’nın müzeye dönüştürülen o tarihi evde idi. O evin içinde yaşananlar anlaşılan onu çok eskilere götürmüştü. Tarihe tanıklık eden bu evlerin korunmasını çok önemli buluyordu. Yaşamlarını halka ve özgürlüğe feda eden insanların geride bıraktıkları değerler ancak bu şekilde korunabilirdi.
Kısa süren bir yolculuktan sonra Karahan’a varıyoruz. Necmettin abinin çok uzaklardan gelen dost ve arkadaşlarını en iyi şekilde ağırlamak isteyen akrabalar, Necmettin abinin adına yakışır bir hazırlık yapmışlardı. Havanın güzel olmasını fırsat bilen Karahanlılar köyün ortasında iki büyük çadır kurmuşlardı. Çadırların içine dizilen plastik sandalyelere minderler konulmuştu. Melle Bahtiyar ve yanındaki heyet ile birlikte çadırdan içeriye giriyoruz. Yapılan hazırlıklar göğsümü kabartıyor. Necmettin abinin savunduğu devrimci düşüncelerinin akrabaları tarafından bu denli benimsenmesi ve savunulması beni sarhoş ediyor. Çadıra girdiğimizde sandalyelere kurulan insanlar saygı gereği ayağı kalkıyorlar. Ayağa kalkanlar arasında yüz yaşına merdiven dayayan amcam Mustafa’yı görünce gözlerime inanamıyorum. Son iki yıldan beri elden ayaktan düşen Mustafa amcamın ayağa kalkması ve buralara kadar gelmesi beni hayretlere düşürüyor. Amcamın on yıl önceki haline dönmesine akıl sır erdiremiyorum.
Sağ elinde bastonu sol elinde uzunca tespihi ayakta bekleyen amcam Mustafa’yı bekletmemek için Melle Bahtiyar’ı ona yönlendiriyorum. Amcamın yakınına geldiğimizde “Bak Kak Bahtiyar bu Mustafa amcamdır” diyorum.
Melle Bahtiyar amcamın ellerini avuçlarına alarak onunla çok sıcak bir şekilde merhabalaşıyor. Amcam Mustafa gözlerini Melle Bahtiyar’ın gözlerine dikerek onu uzun uzun inceliyor. Kimbilir belki de Melle Bahtiyar’ın gözlerinde Necmettin abiden bir şeyler arıyordu. Amcam Mustafa, Melle Bahtiyar’ın elini elinde tutmaya devam ederek “Ben Necmettin’in amcasıyım. Onun ilk mahkûmiyet yıllarında başına bir şey gelmesin diye kendisine gece gündüz dualarda bulundum. Hatta baba ocağına sağ dönmesi halinde kapımda bulunan ineklerden en iyisini ona kurban edeceğime dair Allah’a vaatte bulundum. Günü zamanı geldiğinde Necmettin aramıza döndü ve ben de bu vaadimi yerine getirdim. Bu son cezaevi hayatı başladığında, Allah’a yeniden vaatte bulundum ve dedim ki “Eğer Necmettin bu defa da sağ selamet dışarı çıkarsa ona iki ineğimi birden kurban edeceğim” Ne var ki bu defa kurban olduğum Allah bana o sevinci yaşatmadı. Zalimler Necmettin’i aramızdan zamansız aldılar. Necmettin için vaat ettiğim o kurbanı onun için kesemedim. Yıllar önce adadığım o kurbanı bugün senin için kesiyorum. Köyümüze hoş geldin” diyor.
Melle Bahtiyar amcamın sarf ettiği sözler karşısında duygulanıyor. Bir şeyler söylemek için sağına soluna bakınıyor ve sonra “Mam Mustafa, Necmettin Büyükkaya ölmedi. Halkımız onu yüreğinde hep yaşatıyor ve yaşatacak” diyor.
Amcam Mustafa Melle Bahtiyar’ın elini elinde tutmaya devam ederek ona, “Biliyorum bundan hiç kuşkum yok” diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor. “Biliyor musun zamanında sizin oralardan bizim bu köye çok insan geldi gitti. Kim olduklarını, ne iş yaptıklarını bilmiyorduk. Bize ‘Bunlar Necmettin’in Malatya’dan gelen kayınbiraderleridir’ diyorlardı. Bizler de söylenenlere inanıyorduk. Yıllar sonra anladık ve öğrendik ki gelip gidenler sizin oralardan gelen peşmergelermiş. İçlerinden birisi vardı ki, onu hiç unutmadık. İsmi Derwiş’ti. Yakışıklı ve genç bir çocuktu. Terbiyeli ve efendi birisiydi. İki ay boyunca bizim evde kaldı. Ondan öğrendiğimiz birkaç Soranice sözcük halen çocuklarımızın dilindedir. Mesela Keleşér sözcüğünü ondan öğrendik. Anlamı horozmuş. Paqıj, kaxız,roj baş, şew baş ve daha bir çok kelimeyi ondan öğrenmiştik Bizde ona Zazaca kelimeler öğretmiştik. Yıllar önce bu güzel insanın şehit düştüğünü haber aldığımızda ailemizden birisi ölmüş gibi çok üzüldük ona.”
 
Devam edecek…
Kadir Büyükkaya / Hollanda
k.buyukkaya@hotmail.com
 

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/22/2024 - 21:29
01/27/2024 - 22:27
01/02/2024 - 00:43
08/05/2023 - 16:21
07/31/2023 - 22:44
07/29/2023 - 19:58

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...