Kriz Dönemlerinin Sevilen Silahı: Cadı Avı

Erdal Yıldırım kullanıcısının resmi
"insan yüzü güzeldir / çirkindi bunlarınki

insan yüzü sıcaktır / soğuktu bunlarınki
elleri el değildi / eli andırıyordu
gözleri göz gibiydi / bakışsızdılar
göğse benzer / bir kafesti taşıdıkları
içinde yürek yoktu / çirkindiler
korkaktılar / yarınsızdılar" 
H.H. Korkmazgil
 
15 Temmuzda Fethullah Gülen cemaati tarafından gerçekleştirilmek istenen askeri darbe girişimi sonrası başlatılan operasyon ve soruşturmalar, gördüğümüz kadarıyla bir cadı avına dönüştü, dönüştürülecek.  
 
İktidar, Fetö'cü darbecilere karşı mücadele bahanesi ile yaptığı soruşturma, kovuşturma ve uygulamalarında, muhalif kesimleri terbiye etme, kitlesel bir korku ortamı yaratıp gözaltı ve tutuklamalarla hukuk kavramını ve içeriğini boşaltmayı hedefliyor. Diğer yandan da haksız ve hukuksuz takiplerini sürdürerek, muhalif kimliğiyle tanınan devrimciler, sosyalistler, aydın, yazar, sanatçı, sendikacı, aktivist, siyasetçi ve öğrencileri gözaltına alıyor, tutukluyor, ya da işten el çektiriyor. Tüm bu operasyonları da “kitlesel histeri” oluşturacak şekilde gerçekleştiriyor.   
 
Anımsayalım, başta yüzlerce rektörden istifalarını istediler ve aldılar. Sonra uygulamaların şekil değiştirdiğini, hergün bir yerlerde gençlerin gözaltına alındıklarını, tiyatrocu, eğitim emekçisi ve memurlara “Fetö’cü” bahanesiyle işten el çektirildiğini görüyor, okuyor ve duyuyoruz. OHAL yasası kapsamında çıkartılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle, muhalif basın yayın organları kapatılıyor. Bu operasyon ve uygulamalar sonucu çeşitli kamu kuruluşlarında çalışan bireyleri yıldırma, sindirme hedefleniyor; ayrıca bireyin özlük haklarının gasp edilmesi, sendikal çalışma ve çalışma güvencelerinin ortadan kaldırılması ve giderek bir tasfiye etme süreci yaşanıyor.
 
Daha dün İstanbul Büyükşehir Belediyeleri Şehir Tiyatroları ve devlet tiyatrolarında yıllarca sanata emek vermiş, darbelere, gericiliğe ve faşizme karşı mücadele etmiş birçok muhalif kimlikli tiyatrocunun işlerine son verildi. Geçtiğimiz günlerde de yine İzmir ve Ankara’da Eğitim-Sen üyesi iki eğitim emekçisine görevden el çektirildi. Sayı her geçen gün artıyor ve öyle gözüküyor ki, daha da artacak.. Adeta yıllardır bir “Gezi Ayaklanması” intikamı ve öç alma duygusuna sahip iktidardaki bu zihniyet, kendisinden olmayan herkese düşmanlığını katmerleştiriyor. Uygulamalarıyla muhalif birey, kesim ve kitleleri terörize etme, daha çok baskı altına alma, korkutma, sindirme ve zindanlara doldurma politikasını her geçen gün ağırlaştırarak sürdürmeye kararlı olduğunu da rahatlıkla görüyoruz. 
 
Bu noktada tüm soldaki muhalifler, Aleviler, Kürtler, demokratlar, devrimciler, sosyalistlerle, farklı kimlik, inanç ve düşüncedeki insanlar acilen bir araya gelmeli ve bir dayanışma örgütlülüğü, mücadele direnç noktası ve birliktelik oluşturmalı, bu anti demokratik, keyfi, hak-hukuksuz uygulamalara karşı korkmadan, yılmadan, sinmeden mücadele etme yol ve yöntemlerini bulmalıdır. Ancak böylesi bir dayanışma örgütlülüğü ile demokratik kurallar çerçevesinde, meşru savunma hakkımızı kullanıp, gasp edilen temel hak ve özgürlüklere kavuşabilir ve adaletsiz uygulamalara karşı sesimizi yükseltebiliriz.   
 
Eğer bunu başaramazsak, yani 2.Emperyalist Savaşında Nazi Almanya'sında yaşayan papaz Martin Niemöller'in sözlerini unutursak, yarınlar hepimiz için daha zor olacaktır. Ne diyordu papaz Niemöller? Bir kez daha anımsayalım:
 
"Naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim.
Sosyal demokratları aldıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat da değildim.
Sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü ben sendikacı da değildim.
Bir gün benim için geldiklerinde bağırdım, çağırdım, ama sesini çıkaracak kimse kalmamıştı."
 
Bugün yapılması gerekenler kime yapılırsa yapılsın her türlü işkence ve hukuksuzluğa karşı çıkmak,  demokrasiden yana ve barışçı bir kitlesel direniş örgütleyebilmek için ülkedeki toplumsal muhalefeti temsile edenlerin, yaşananları iyi gözlemlemesi, yapılanları doğru tespit etmesi ve buna uygun bir mücadele sürecini ilkeli, prensipli bir dayanışma ile örmesidir.
 
Yarın çok geç olmadan ve sesimizi duyacak tüm sesleri yitirmeden..
 
Aşk ile
 
Erdal YILDIRIM
3 Ağustos 2016

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...