Yüksel Kurtul; 1938’de mübadele ile Bulgaristan’dan gelen ve mecburi iskân sebebi ile Diyarbakır’a yerleşen bir ailenin 1959 Bismil doğumlu çocuğu.
Babası ölünce mecburen Diyarbakır’dan İzmir’e göç ederler sonra. Bıçkın bir delikanlıdır; kabadayılığa heveslenir. Mezarlıkbaşı’nda kunduracı olunca da kendini her türlü gayri meşru işlerin tam ortasına düşer. İçer, adam dövmeye, haraç toplamaya kadar vardırır işi. Sonra devrimci biri ile tanışınca etkilenir ve devrimci olur. Hemen Kemeraltı’na koşar, devrimci romanlar alır. Her okuduğu romanın kahramanı olup çıkar. Cezaevi ile tanışır. Kardeşi Kadri’nin vefatı onu derinden üzer. Çıktıktan sonra birçok işte çalışır ama bir türlü dikiş tutturamaz. Evlenir. Bir ara işleri yaver gider, ayakkabı satmaya başlar. İşleri o kadar tıkırında gider ki kendisi bile şaşırır. Ama çok sürmez, iflas eder, çekleri geri döner, icraya verilir. Karısından ayrılır, mahkeme dünya tatlısı kızını annesine verir. Kısa bir süre sonra da çok sevdiği, saygı duyduğu annesi Fatma’yı kaybeder. İnişli çıkışlı hayatı devam eder bir türlü düzelmek bilmez. Ta ki bir inşaat şirketine bekçi olarak girene kadar…
Arada iyi şeyler de olur elbette. Kızıyla barışır, onun adına “Aslı Gibi” bir şiir kitabı çıkarır. Şiir içindeki yangını söndürmez aksine daha da körükler. Bu kez öykü yazmaya karar verir. Yaşadıklarını traji-komik bir dille anlatır. Anlatımı, akıcı ve sadedir.
Sevgili Yüksel yolun açık olsun…
Necmettin Yalçınkaya… Edebiyatçı-Yazar