Nihat Tuna ve Tarık Akan'a,

Haydar Karataş kullanıcısının resmi
İletişim Yayınları'nı yıllardır yöneten ve düşünce dünyamıza birçok yeni eser kazandıran, katkı sunan Nihat Tuna'yı biraz önce yitirdik. Daha birkaç gün önce telefonda konuşmuştum.

Öğle yemeğindeydi, "Kanserim Haydar'ım, yeni romanını gönder de okuyayım..."  Çok duygulandım.
Nihat Tuna ordudan atılma eski bir subaydı. Özel hayatını pek bilmezdim, ama her daim güzel şeyler yazarak beni destekledi. Hep yalnızlığımın yanında oldu. Gurbet kültür çölüdür, Edward Said'in deyimiyle nefret yüklüdür. Bu çölde hayal kurarak yurt edinmemde Nihat Tuna'nın büyük katkısı oldu.
İletişim Yayınlarından çıkan Dersim ile ilgili neredeyse bütün dosyalarda emeği oldu.
Ona,
'Dersim'den geleceğin büyük yazarları, edebiyatçıları çıkacaktır. Orada acı acının üstüne bindi, keder kederin mezarını kazdı. Kulak ver," dememi çok önemserdi. Bazen şaka ile karışık, ne zaman o dediğin büyük yazar çıkacak, bekliyorum derdi. Türkiye büyük bir aydınını kaybetti.
İkincisi birkaç gün önce ölen Tarık Akan.
Tarık Akan'ı sadece filmlerinden bilirdim. Sanırım 2013 Şubat ya da Martıydı. Tarık Akan'dan bir mesaj aldım. Kızıyordu, (Gece Kelebeği'ni kast ederek), "Sen kimsin uykularımı kaçırdın, Zürih'e gelecem görüşelim..." İnanmadım, gerçekten Tarık Akan mı? diye aradım. "Benim," dedi.
Gidip havaalanından aldım. Soğuktu, bindik bir trene. İlk sözü hâlâ kulağımda,
"Bu Dersim nasıl bir yer? Romanlarında anlattığın gibi mi?"
"Yeşilçam sineması gibiydi," dedim. "Sizin Yeşilçam gibi yenildi"
O sinemada, para pul, güç ve kudret hiç sevilmedi. Hiçbir Yeşilçam filminde paranın kazandığı görülmemiştir. Dersim'in inanç geleneğinde de hiç bir zorba kazanmaz. Güçlüler gelip fakirlerin önünde diz çökerdi.
Düzgün Baba hikâyesinde, kudretli olan Seyit Mahmut Hayranî gelip Düzgün'e yenilirdi.
Süleyman Ağa Çoban Munzur'a.
Cihan Şahı Alâeddin Keykubat Oria Hıdır denen yaşlı fukaraya.
Tarık Akan dertliydi. "Kürt sinemasını ilk biz yaptık. Hâlâ Kürtlerin acılarını bizim çektiğimiz filmlerin üstünde anlatan filmler olmadı," dedi. Yol ve Sürü'yü ilk Kürt sineması olarak görüyordu. O filmleri nasıl çektiklerini, ta o zamanlar Kürt meselesindeki dramı nasıl anlattıklarını o filmleri izleyenler yakından bilir.
Pek çok 68 kuşağı devrimcisi gibi o da Atatürkçüydü ve modern Türkiye'nin ancak Mustafa Kemal'in kurduğu devlet felsefesinde yenilikler yaparak kurulabileceğine inanıyordu. Silahlı Kürt mücadelesine, silahlı sola mesafeliydi. Buradan yola çıkarak Tarık Akan'ın topa tutulduğunu gördüm. Başkalarına değil, ama Dersimlilerin de bunu yapmasına üzüldüm. Tarık Akan kesinlikle bir Dersim aşığıydı. En azından ben bunun tanığıyım, onun gözyaşlarını gördüm. Bir sanatçının bir roman okuyup ağlaması beni derinden sarsmıştır. Hayat arkadaşı Kocgiriliydi ve Zazaca konuşurdu. Bahsi geçen o bildiriye imza atmış da değildi. Sevinç Erbulak BirGün gazetesinde kendilerine sunulan metinde ordu millet el ele manasına gelen tabirlerin yer almadığını açıkladı.
Yeşilçam sinemasında Kürt karakterlerini ilk oynayan kişidir Tarık Akan. Bunun bedelini de ağır ödemiştir. Ölünceye kadar Yılmaz Güney'in en büyük dostuydu.
Ama ne yazık ki, sonu gelmeyen bu savaş en başta iyi sanatçı ve yazarları kirletiyor. Ömrü Darbelere karşı mücadele ile geçmiş Ahmet Altan'ı dahi bu savaş ortamı kirletti.
Siyasi iktidarlar, siyasi projeler herkesi kirletiyor. Sanatçı ve yazarlar karşı dursa düşman ilan ediliyor, bu savaştan bir tarafın yanında yer alsalar gözlerini açtıklarında bir bataklıktalar...
O kadar umutsuzum ki... Bir toplumun 'ılımlı' kişileri öldüğünde geriye siponoza'nın dediği gibi, geride sadece başı olmayan toplumsal bir ceset kalıyor. Türkiye toplumu her geçen gün daha bir yüreğini ve aklını yitiriyor.
Sahi siz olmadan güzel kitapları kimler çıkaracak, iyi rolleri kimler oynayacak? Aklım hiç almıyor...
Ve bana öyle geliyor ki bu ölümler sanki umutsuzluktan. Dert yüreğe vuruyor.

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...