Ali'nin son günü!..

Savaş Yadırgı kullanıcısının resmi
Ali biraz yorulduğunu hissedince, oradaki taşların üstüne attı kendini. Tütününe davrandı usul usul sardı alışmış parmaklarıyla. Senelerden beri hissediyordu ya bu kırgınlığı. Yıllardan beri azar azar bir çocuk gibi büyüdü yorgunluğu. Ayakları, sırtı, beli derken tüm bedenini sardı.

Şimdi ise yüreği ağır geliyordu kendine. Ruhunun her bir santimetrekaresinde yorgunluğu hissediyordu, ya da öyle sanıyordu. Aha şurası, felt felt atan yüreği artık kaldıramıyordu adı batasıca Londra’yı.
     Gene burnunda tüttü memleket hasreti. Görsen yer gök bahardı şimdi oralar. Ali en fazla da baharı severdi, dağ çayları, çağla erik zamanıydı; şöyle ekşili sulu sulu, tadından yenilmez vay ki vay, orda olmak lazımdı şimdi.  Dile kolay Dover Hudut Kapısı’na geleli şu giden nisan ayıyla yirmi iki sene olacaktı. Vay anam vay, ne umutlarla geldi bu gâvur ellerine. Bekledi ki devlet Ali'ye ve çocuklarına güzel bir gelecek, güzel bir ev, insanca adil bir iş versin. Öyle olmadığını yakında öğrendi. Verdikleri Belediye Evi ahırdan beterdi. İş de ne iş, işverenleri hiç sorma hani zamanında birlikte olup canını onlara vermekten bile çekinmediği devrimciler var ya aha onlardan birileri. Allah düşmanını onlara düşürmesin. ‘Elbet içlerinde vardır iyileri de ben rastlamadım,’ diye düşündü. Sen devletin zulmünden kaç, can havliyle buralara yerleş sonra parayı bul altındakileri ez. Hey gidi kötü mülteciler hey. Hele sen bunlara muhtaç ol da gör. Hani halkların kardeşliği, hani bilinçli aydın sen hayatını sınıfa feda etmiş yiğit, nerde hani yiğitliğin? Hani sosyalizmi kuruyordun, eşit işe eşit ücret ödüyordun? Fırsatını bulsan nefes aldırtmayacaksın garibanlara.
    Sonradan görmelere ise hiç girmeyeyim. Yazık, senelerce çalış çalış eşşek Ali, gençliğini ye bitir, gün yüzü görme. Çocukları iyi gelecek vereyim diye aileni ihmal et, günde 12 saat 15 saat el âlemin ağız kokusunu çek. Ne için, kim için? Ne umdun ne buldun? Bütün aileyi buralara getirdin de iyi bok mu yedin? Çoluk çocuk bölük pörçük oldu, dağıldı. Biri mafyaya girdi, bombacılara katıldı. Kullandılar çocuğu şimdi içerde. On beş sene yedi. Daha da var yatarı altı sene dediydi avukat. Öbürü hani Kıbrıslı bir arkadaşı vardı hani tülün müydü mülün müydü her ne zıkkımsa o şıllığa uyduda dağ gibi kocasını bıraktı sonra yollu oldu. Şimdi Anteplilerin restoranında bulaşıkçılık yapıyor. E ne edersin kendi düşen ağlamaz ama. Amma velakin yüreği elvermiyor bunlara. Bütün bunlar Ali'nin yüreğini sıkıp sıkıp bırakıyor. Demek ki neymiş: ”Eşekten adam doğar, adamdan da eşek doğarmış !” Bunu da öğrendin Ali.
    En kötü darbe de en yakınından geldi. Eşi olacak kadından, kader yoldaşı yahut o öyle biliyordu. Çocuklarına ne zaman çıkışsa hep bu kadın önüne set çekti, izin vermedi. Çocukların sonunu da bu hazırladı fikrince. “Bana, çocuklara karışma!” diyordu. “Özgürlük” diyordu, evet “karışma” diyordu. Ama unuttuğu serseriliği ile özgürlükle karıştırmasıydı. Sonraları anlaşamamışlıklar, kavgalar, polis molis ve hazin son.
    Ve Ali en sonunda ve onca çabanın ürünü dış kapının dış mandalı olduğunun farkına varması oldu. Ah ki ahdı. Bireysel kurtuluşun kurtuluş olmadığını anladı, ama giden gittiğiyle kalmıştı. Daraldı bunları düşününce derin dolu bir nefes aldı. Döşüne hafiften bir sancı girdi gözü seğirdi. Sanki memleketinde gibi burnuna ekşili erik kokusu geldi. Şurda ağaçların, ordan menenjitten ölen beş yaşındaki oğlunu gördü, el ediyordu eskisi gibi, gülümsüyordu ona. O da gülümsedi. Sağ gözünden bir damla yaş aktı yanaklarına. Başı omzuna düştü. Döşündeki acı durdu. Cigarası ayaklarının önüne düştü, söndü. Vasiyet etmişti o iyi mutlu zamanlarında hani “ölürsem eğer” demişti, “memleketime, kırkısrağa, yaylama gömün beni” diye. 59 yaşındaydı öldüğünde. Yayla yerine götürüp edmonton taşlı çamurlu mezarlığına atıp, döndüler işlerinin başına.

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15
12/06/2023 - 15:04

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...