Bir Ekim Günü'ydü

Hasan Sağlam kullanıcısının resmi
“Savaş; devletin bireyler üzerinde oynadığı büyük bir oyundur.” (Albert Memmi)

Kol kola verip omuz omuza halay çektiler, renkler cümbüşü bir sonbahar günüydü. Gökyüzü seyrek bulutlu, sokaklar üşengeç ve ağaçlar yapraklarıyla vedalaşıyordu. Ankara sokakları resmigeçit törenlerinden mustarip, cıvıl cıvıl gençlerin şarkılarıyla inliyordu. Bir Ekim Günü’ydü.

Artvin'den, Edirne'den, Siirt'ten, Nevşehir'den gelmişlerdi. Kucak dolusu sevgi ile... elleri birleşti İzmir'in, Varto’nun, Cizre ile Muğla'nın.  Oluk oluk akmışlardı meydana. Bir Ekim Günü’ydü
 
Görkemli kalabalıkta sloganlar; “barışı, kardeşliği” söylüyordu. Malatya'dan Kars'a, Dersim'den İstanbul'a emeğin güzelliği ile süslenmişti her yan. Bir Ekim Günü’ydü
Meydan böyle yürek görmemişti, yürek bu kadar meydanda değildi nicedir. “Bir arada yaşanabilir” dediler. Hem de paylaşarak büyüyen bir orman kadar gür bir sesle; “bu meydan kanlı meydan” Bir Ekim Günü’ydü.

Tuzakta bekliyordu halkların düşmanları. Başkentin resmi yüzü, şımarık devlet otoritesi tamtakır cehennemdeydi. Bu sinsi kıvılcıma kör sağır ve dilsiz kaldılar. Bir Ekim Günü’ydü

Bedbaht karanlık bir lahza, ateş yitirdi tılsımını. Su, sesine sığınmış bütün çığlıkları kustu. Rüzgâr, kanatları kırılmış güvercin misali, Ankara bir gramofon gibi sustu. Bir Ekim Günü’ydü.

Her yeri sarmış kan kokusundan sıyrılıp umutlu bir barışa ses yükselten kadın, erkek, çocuk, işçi, emekçi, öğrencisiyle ordaydılar. İnsanca bir arada yaşamanın şarkısını söylemek için çiçekli basmalarla dikilmiş elbiseli kadınlar, renkli karışık saçlarıyla ötekiler ve ezilenler...
Herkes aynı düşünmek zorunda değil, hayatta kalmak için. Bilmem bu kaçıncı yüzyıldır artık insanca yaşamanın tadını bulalım.
      Aykırı sesler aynı notadan basıyorsa eşitliği, kim neden korkuyor? Bu telaş bu farklılığa olmayan tahammül, kör bir bıçak gibi iz bırakan bu kesik bitmeli. Bütün ortak duygular farklı hislerle aynı güzelliğe tekabül ediyordu. Kavalın vibratolu tınısı, bağlamanın ortanca teli, tokmağın davudi sesi, çocuğun ağlaması, anaların ağıtları bunu söylüyordu. Ama bu muhteşem tabloyu “Bir Ekim Günü”nü hançerlediniz.
Artık her yer kan ile barut, o ılıman iklimler çürüdü sayenizde. Leylekler mevsimleri karıştırdı, turnalar uçmuyor Ankara Garı’nın üstünden.
Çiçekler büsbütün matemli, Kadife artık Ankara'ya kırgın, her sabah bir yaprağını dökerek güne başlıyor. Kavaklar anaların başına gelenlere duyarsız değil, acılarına yel vurarak küllerini öpüyorlar. Bir Ekim günüydü.
Hangi dilde yazsam eksik kalacak bu melun katliam. Ne yapsak Ekim o gün bugündür karalıdır. Büyük saygı ile anıyorum.
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...