Tesadüfen/ Pelit Duman

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi
Yazar Pelit Duman’ın “Tesadüfen” adlı romanı 2016 Aralık’ta Kibele Yayınları’ndan çıktı. Roman 208 sayfa ve 16 bölümden oluşuyor. Cem dosyayı bana gönderdiğinde bir çırpıda okudum ve daha sonra redaktesini Cem ile birlikte yaptığımız bir eserin basılması ayrıca mutlu etti beni.

Yazar birikimli biri. Betimlemeleri çok yerinde. Dili akıcı, sürükleyici ve merak uyandıran türden. İnsan psikolojisinden epeyce anladığı da belli. Mütevazi ayrıca, biraz da sanki gizemli.
Yazar “Dönüş” başlığıyla giriş yapar romanına. Sedef, otuz sekiz yaşındadır ama elli yaşında gösteriyor. Altı yıldır kocasından ayrılmış ama hâlâ kocasının etkisinden kendini kurtaramaz. Eski kocasının ısrarı sonucu boyattığı sarı saçlarını değiştirmeye cesareti bile kalmamıştır. Yılların izini ruhunda ve bedeninde taşırken eski hava solar. Zaman da değişmiştir Sedef için; artık bir bakanın bir daha baktığı, ilgi odağı olduğu, gençlik ateşi çoktan sönmüştür. Taptığı, çok sevdiği kocasının bonus olarak bir sevgilisinin olduğunu öğrenmesinden sonra değişmiş, hayatını ikiye ayırarak, -psikoloğunun önerdiği- ‘iyiler ve kötüler’ diyecekti. Kötüleri hayatından uzaklaştıracak, iyilere yer açacaktır. Yeni yaşam tarzı budur artık!
Kısacası bir aşk romanı. Ama eski bilindik, tipik bir aşk romanı değil. Arkadaşı Nilay onun için bir aynadır ama fazlaca takmaz, yer yer tartışırlar bile. Nilay üç koca eskitmiş, müzmin bir bekâr ve hayat doludur. Sedef'in babası ile ilişkileri çok iyidir. Babasını yitirir, tanıdığı Başak Hanım’ın babasının dostu olduğunu annesinden öğrendiğinde yıkılır, duyduklarına inanamaz. Annesi yaşlı, nankör, bencil ve hiçbir zaman Sedef’in yanında olmasa da, ölmesine dahi üzüleceğini bilir. Tüm bunları iki ay kaldığı Küba’da düşünür. Thomas hayatında önemli bir mihenk taşıdır. Thomas kendisini büyük bir tutkuyla sever. Sedef ikirciklidir; Thomas’la olan aşkı bazen bir tutku bazen sıradan, bazen gururlu bir hale dönüşür. Ama onurludur hep aşkı. İzin verdiği sürece Thomas aşktır, tutkudur, heyecandır. Sedef isterse aşkı olur Thomas, istemezse bir yabancıdır o.
Yolcuklukları sever Sedef. Aslında kendinden bir kaçıştır. Dışarıya çıktığında uçakta kendisine birilerinin ulaşmaması için telefonundaki tüm uygulamalarını siler ve sosyal medya ulaşımına izin vermez. Ama ne zaman İstanbul’a dönüş başlasa aklı hemen Thomas’a gider ve onu düşünür. Romandaki ana karakterler; Sedef, Thomas, annesi Handan, babası Meriç, Nilay, Başak ve Thomas’ın annesi Mathilde’dir. Olayın kurgusu bu karakterler üzerinde dönenip durur. Arada konuk ettiği karakterler de olur elbette. Taksi şoförü İlhami gibi. -Ki benim de çok beğendiğim bir bölümdür.-
İki ay sonra sedef uçaktan iner ve Atatürk Dış Hatlar Terminali’nin “Çıkış” yazan kapısına doğru yönelince, etrafındaki insanların Türkçe konuşması kendini garip hissetmesine neden olur. Diğer taraftan da huzurlu hisseder kendini. Bu ülkede yabancı değildir, çünkü o, doğma büyüme Üsküdarlı Sedef’tir. Handan ve rahmetli babası Meriç’in tek kızı, eski kocasının yağmur sonrası gökkuşağı; Thomas’ın…? Ne diyeceğini bilemez.
Dışarı çıkar çıkmaz İstanbul havasını içine çeker ve sigara içme isteği kabarır, ama o sigarasını evinin balkonunda sokağa bakarken içerek, dumanını havaya üfleyerek, gençlik yıllarındaki gibi Kızılderili bulutu yapma çabasına girmeyi düşleyerek erteler. Önüne çıkan ilk taksiye biner. “İyi akşamlar hanımefendi yolculuk nereden?” diye sorar taksici düzgün bir Türkçeyle.
Sedef şaşırarak:
“Küba’dan.” der.
“Hayatımda en çok gitmek istediğim yer, çok şanslısınız.”
Oysa Sedef kimseyle konuşmayacağını yalnızca kendi iç sesiyle dertleşeceğini ve etrafına bakacağını düşünmüştür.
“Neden böyle dediniz? Merak ettim doğrusu?”
Biz Sivaslıyız hanımefendi; çocukların aileye gelir sağlar diye yapıldığı, kız çocuklarının genellikle okutulmadığı bir aileden geliyorum. Hoş ben çıkalı on yedi yıl oluyor. Bizim orada bayanlar yalnız seyahat edemezler, hava karardıktan sonra dışarda dolaşamazlar…
…Bizim köyde istediği adama başlık parası yüzünden verilmediği için on üç yıl hiç konuşmayan Zarife’yi bilirim. Bir kız düşünün: Bir susmuş bir daha on üç yıl sesini duyan olmamış. Sevdiği adamın bir tarla kazasında öldüğünü öğrenince de kendisini evlerinin damından attı… Üç katlıydı evleri, aşağıya düşüşü de zarif olmuştu Zarife’nin…”
Sedef İlhami’nin anlattıklarından çok etkilenir. Sözünü kesmez, can kulağıyla dinler. İlhami susunca:
“Peki, sonra ne oldu?” diye sorar.
“Zarife köy mezarlığına ne imam ne de cenaze namazı kılınmadan gömüldü. Ömür bir yaprak gibi kurudu gitti, bedeni çürüdükçe ruhu huzur bulmuştur bence… Ama bana dokundu. O gece karar verdim Sivas’tan çıkmaya. Hemşerim olan büyük bir tekstilcinin yanında şoför olarak işe başladım. Oysa ben saz çalardım, sesimin güzel hatta yanık olduğunu söylerlerdi… Aramızda kalsın, patronumun bir metresi vardı, şarkıcıydı. Sesi güzeldi. Birileri ona sesimin güzel olduğunu söylemiş. ‘Bir türkü söyle bakalım.’ dedi bana bir gün. Söyledim. ’Çok beğendim, sesin var ama ya sonrası?’ dedi. ‘Sonrası yok !‘ dedim. ‘Böyle olmaz İlhami, arka sıralarda üç kuruşa saz çalarsın, sonra da iş güç bulamaz, heder olursun.’ Bana üzerinde Üniversite hazırlık yazan test kitabı getirdi. Çalışıp üniversiteyi kazandım. Şimdi gündüz müzik öğretmeni gece taksiciyim…”

Romanın son bölümünde Thomas ile Sedef Kuzguncuk’a taşınırlar. Thomas bir gün Sedef’ten önce eve gelir, Sedef’in çalışma masasının üzerine iki bilet bırakır. Sedef biletleri ve üzerindeki notu görür. “Dünyanın hiçbir yerinin benden vazgeçme yerin olmasını istemiyorum, Küba’ya beraber gidelim ve orayı anılarımızda hak ettiği gibi dünyanın en güzel yeri yapalım, ne dersin?” Sedef bu teklife bayılır. İki hafta sonra havaalanına çağırdıkları taksiye binerler. Taksi şoförü:
“Efendim iyi sabahlar, nereye gideceğiz?” diye kibar bir şekilde sorar.
Sedef sesi hemen tanır.
“Merhaba İlhami Bey” der.
“Sizi tanıyamadım.”
“Bundan aylar önce, sizin taksinize havaalanından binmiştim, Küba’dan dönüyordum. Siz bana Küba için ‘en çok gitmek istediğim ülke’ demiştiniz…”
“Aaa evet, sizi hatırladım.”

Uçak yükselir yükselmez Sedef bilgisayarını açar ve listenin en başına “1-) Tesadüflere inanacağım” diye yazar ve roman burada biter.
 
 
Necmettin Yalçınkaya, yazar, redaktör
 
 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...