Mucizevi Hayatlar üzerine/ Günay Aslan

Mehmet Söğüt kullanıcısının resmi
Sürgündeki yazın emekçilerimizden Mehmet Söğüt’ün ‘Mucizevi Hayatlar’ adını verdiği öykü kitabı, yakın zamanda Sınırsız Kitap Yayıncılık tarafından yayımlandı.

Söğüt kitabında kendi ülkelerinden uzaklara (İsviçre) savrulmuş çeşitli uluslardan insanları anlatıyor. Mucizevi Hayatlar insan hikâyelerinden oluşuyor. Kitapta böyle 24 öykü yer alıyor. 

Yazarımızın içten, yalın bir dille anlattığı insan hikâyelerinin her birinden okur hayata ve insana dair çok şey öğreniyor. 
Her insanda okurunun karşısına baskının, sürgünün, ölümün, özlemin, hayal kırıklığı ve çaresizliğin neden olduğu acının farklı bir çeşidi (öyküsü) çıkıyor. Bu öyküleri okuduktan sonra kitabın adının neden Mucizevi Hayatlar olduğu da anlaşılıyor. 
Yaşamın soluğunu kesen acıya rağmen ayakta kalıp yaşamaya çalışmanın mucize yaratmak anlamına geldiğini bu insanların öyküleri etkileyici bir biçimde gözlerimizin önüne seriyor. Ayrıca insanların yaşadıkları acının aynı zamanda bir ‘mucize mimarı‘ olduğunu da gösteriyor.
Mehmet Söğüt kahramanlarını hayatın içinden çekip çıkarıyor. Kendisinden başlayarak her birini de önceden iyice gözlemliyor. Olayları akışına bırakmıyor; tesadüflere, ani keşiflere yer vermiyor. Gözlemini önceden yapıyor, her şeyi yerli yerine oturtuyor ve çalışma masasının başına hazırlanmış olarak geçiyor.
Oturup yazarken de kahramanlarıyla birlikte İsviçre‘de dolaşmaya çıkıyor. Bazen bir fabrikaya gidip çalışıyor, bazen yine bir fabrikada bu kez kendi ölümünden sonra yaşananları izliyor. Bazen bir cafeye gidip oturuyor ve orada bir papatyanın ömrü kadar yaşanan bir mucizeye tanıklık ediyor. Bazen bir hastanede, bazen bir barda, bazen bir gölün kıyısında, bazen bir ressamın son anında, bazen de bir cenazenin yasında karşımıza çıkıyor.
İsviçre’den başlıyor ancak bir bakıyoruz Irak’ta, bir bakıyoruz Kürdistan’da dolaşıyor.
Şiir tadında yazıyor Söğüt. Öyküleri bazen başlamadan bitiyor ve bu da onlara farklı bir tat katıyor. Öte yandan önceden hazırladığı öykülerini kafasında önceden bitirmese; sonunu kendisine önceden söylemese; kendini ve kahramanlarını biraz da hayatın belirsizliklerine havale etse daha iyi iş çıkaracağı da gözleniyor. Zira iyi bir öykünün yazarının sonunu önceden bilmediği, yazdıktan sonra öğrendiği öykü olduğu biliniyor. Buna karşın ama dediğim gibi Söğüt’ün yazdıkları ileride daha iyi şeyler yazacağına işaret ediyor. Onun bu yeteneğe ve birikime sahip olduğu görülüyor. 
Bunun yanı sıra asıl sorun galiba onun da çoğu yazın emekçimiz gibi işini profesyonelce yapamamasından, buna uygun zaman ve imkân yaratamamasından kaynaklanıyor.
Bu kadarıyla bunun önemli bir başarı olduğunu kabul etmek gerekiyor ama daha fazlası için bazı şeylerin değişmesi, özellikle de profesyonel bir mesainin elde edilmesi gerekiyor.
Anlaşıldığı kadarıyla sürgündeki çoğu yazın emekçisi Kürt yazarı gibi Mehmet Söğüt de bin bir sorunla boğuşmaktan vakit buldukça yazıyor. 
Hayatın, diğerleri bir yana yazarın yakasına yapışmış gündelik kaygıları yüzünden o da çoğu yazın emekçisi gibi mesleğine profesyonel bir mesai harcayamıyor. 
Bunun yazarın yaratıcılığını olumsuz etkilediği biliniyor. Zira yetenek tek başına yetmiyor. Çok çalışmak; çok okumak, araştırmak, bunun için zamana ve imkâna sahip olmak da gerekiyor. 
Ne var ki birçok sorun Kürt yazarının elini-kolunu bağlıyor. Ona bu konuda yardımcı olacak, yazınsal ürünler verebilmesi için ona imkân sunacak bir kurum da ortada bulunmuyor. 
Kürt edebiyatı sürgünde maalesef bu yüzden gelişemedi, gelişmiyor. 
Sınırlı imkânlarla ve sınırla çabaya belli sınırlar içinde kalan bir yazar olunuyor. Bunun aşılması için sadece yazarın değil, toplumun ve ona öncülük edenlerin de çaba harcaması gerekiyor.
Son olarak; Mehmet Söğüt’ün birçok ulustan farklı insanların hikâyelerini şiir tadında anlattığı Mucizevi Hayatlar kitabı hayata ve insana dair anlamlı değerleri yeniden hatırlanmasına; insanın kendi hayatını ve yaşadıklarını sorgulamasına hizmet ediyor.
Sevgili Söğüt’ü tebrik ediyor, ona yeni eserler için başarılar, kolaylıklar diliyorum.

GÜNAY ASLAN

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...