“Sosyal Medya” paylaşımları ve ‘kişilik’ -III

H.Gürer kullanıcısının resmi
İletişim araçları her dönem insanlar üzerinde önemli etkilere sahip olmuştur. Bu araçlar kimi zaman kitleleri etkileyip yönlendirirken, kimi zaman onları izleme, denetleme ve kontrol altına almada önemli role sahip oldu. Bu rolü de her geçen gün artarak devam ediyor. Bu araçları en iyi kullananlar ise her daim egemen güçler olmuştur.

 
Toplumları yönetme işinin, bilinen üç temel yöntemi vardır. Biri; yıldırma-korkutma ve sindirmedir. İkincisi; kandırma ve manipüle etmektir. Üçüncüsü ise inandırmaktır. Yıldırma, korkutma, kandırma ve manipüle etme kısa sürelidir. İnandırmak en zorudur ama uzun süre boyunca etkindir. Bunun için de egemenlerin kitlelere kendi düşüncelerini yayabilecek, benimsetip inandıracak güçlü ideolojik aygıtları vardır. Bu, yargı-yasama ve yürütme aygıtlarının daha üstünde bir güç olan, dördüncü güç denilen “Medyadır!” Medya algımız, eğer hâlâ TV ve gazeteler ise, bu önemli bir yanılgıdır. Çünkü medya günümüzde iletişim, bilişim teknolojisinin kendisidir!
 
Egemenler cephesinde önemli olan bu alan, ezilenler cephesinde de son derece önemlidir. Ancak onlar kadar etkin kullanılmadığı gibi, bu alanın önemi teorik olarak bilinse de pratik uygulama bakımından bilinçsiz ve yanlış kullanılmasından dolayı büyük olumsuzluklara neden olmaktadır.[1] Bu alanın kullanımı egemenler cephesinde aşikâr. Ya peki “Sol-sosyalist” olduğunu iddia edenler işin neresinde? Bizce kendisini ‘sol, sosyalist, devrimci’ tanımlayan kişilerin sanal âlemdeki hali içler acısıdır.
 
***
Emeğin özgürleşmesine değil, küresel sermayenin sınırlarını çizdiği, algısını ölçeklediği bir sol düşünce türemiş durumda. Bu gerçeklik, Türkiyeli sol politik grupların ezici çoğunluğu tarafından çözümlenmiş değil. Çünkü “İnsan nasıl yaşarsa öyle düşünür.” der Marks, çözümlemek için sistem dışı yaşamak ve sistem dışı düşünmek gerekir. Türkiyeli sosyalist grupların hangisi yaşamda ve düşüncede sistem dışı olduğunu söyleyebilir?!
 
Bir şeyi çürütmenin, içini boşaltmanın en iyi yolu, karşı olduğun şey gibi gözükmektir. Türkiye devrimci hareketiyle geçmişte şu veya bu şekilde ilişkilenmiş, sonra yollarını koparmış binlerce insan tarafından bugün sanal âlem üzerinden yapılanlar, söylenenler, paylaşımlar büyük bir çürümenin ve çürütmenin göstergesidir. Sanal ortam, ‘ortalama bir vatandaşı’ temsil etmediği bir alanken, nasıl bu âlemdeki ‘sanal solcuları’ ciddiye alabiliriz? Bu kimseleri ciddiye almasak dahi, insanlığın kurtuluşu olan bilime bu kimselerin zarar verdiği gerçeğini değiştiremeyiz. Çünkü gerçek anlamda bilimin öğrenilmesi, içselleştirilip yol göstericiliğinin kavranması, bu kişilerin ve sistemin yaydığı kirli bilgi ve paylaşımlarla geciktirilmekte, ertelenmekte ve engellenmektedir. Yanlış bilgiler “bilim” gibi sunularak insanlar doğru olmayan bilgilerle kandırılmakta, manipüle edilmektedir. Buna en büyük katkı sunan da yukarıda değindiğimiz kişilerin bilinçli/bilinçsizce paylaşımlarıdır. Her paylaşım özünde belli bir ideolojiye hizmet etmektedir.
 
***
Bu durumu genellemekten çıkarıp, Türkiyeli devrimci cenaha uyarlamak doğru olacaktır. Zira yazının esas hedef kitlesi bu kesimdir! İnsanların dışarıya yansıttıkları kişiliği ile normal yaşantısındaki kişiliğinin aynı olmadığını biliyoruz. Bunun sanal âleme yansımasını düşünebiliyor musunuz? Ailesine karşı despot olan, karşı cinse şiddet uygulayıp, türlü baskılar yapan, her türlü kirli ilişkiler içerisinde yaşam süren kişilerin, bu alanda kendisini dışarıya karşı devrimci-demokrat-solcu gösterdiği çok sayıda insan var.
 
Alfabesiz bir hayat süren, okuyup araştırmayan, söylemde/teoride farklı, pratikte farklı yaşayan, sanal medya hesapları üzerinde o düşünürden bu filozoftan, çeşitli devrimci hareketlerin önderlerinin fotoğraflarından, sözlerine dek paylaşarak gerçek kendisini değil, oluşturduğu sahte kimliğini gösteren milyonlarca kişi var. Ya da tam tersi, kendince birkaç satır karalayan, kendisini yazar, çizer, düşünür, kuramcı gören, oradan-buradan aldığı eklektik bilgileri birleştirip, kendisine aitmiş gibi medyadan paylaşan ve bu alanı siyasi, sosyal ve ekonomik rant elde etmek için kullanan binlercesi…
 
Sanal âlemin kendilerinden başka kimseyi beğenmeyen “klavye devrimcileri”nin tabiriyle “sıradan insanlar” bu vb. kişilik erozyonunu yaşıyor. Ancak bir zamanlar şu veya bu şekilde devrim ve demokrasi mücadelesi içerisinde yer almış, insanları “sıradan” ama kendisini “farklı” gören, bugün ise sistemin alışkanlıklarıyla, yaşam tarzıyla beslenen bir insan tipi haline dönüşmüş ve sosyal medya hesaplarından hâlâ kendilerini sosyal bir topluluğun etiketiyle pazarlamaya çalışan çok sayıda tükenmiş, yozlaşmış “solcu-sosyalist-devrimciler!” var.
 
Bu kimseler, yaşamda ve ilişkilerde kendisini üretemeyip, yenileyemeyen, her konuda (gündelik yaşamda ve düşüncede) asalaklaşmış kimselerdir. Bu çürümüşlüklerini sanal âlemdeki paylaşımlarıyla kapatarak, önemsenme, ciddiye alınma uğraşı içerisindedirler. Bu kişiler, duygusal, arkadaşlık, dostluk ve düşündaşlık ilişkilerinden, ekonomik ilişkilere dek her fırsatta karşısındakini aldatıp, onlardan faydalanmaya çalışan kimselerdir. Her birinin paylaşımları, mülksüzleşmeyi hedefleyen Altın çağın söylemlerini içerse de, her biri tepeden tırnağa mülkiyet ilişkilerinin içerisinde, üç kuruşluk hesaplar yaparak maddi çıkarları için karşısındakilerin gözünün yaşına bakmayan kimselerdir. Bu kimseler, Altın çağ mücadelesinin en büyük zarar verenleri, sistemin devrimci mücadele içerisindeki eli klavye hançeriyle, dili ve paylaşımları Marksist söylevlerle dolu Truva atlarıdır.
 
Sanal âlemde ‘at koşturan’ bu sözde ‘sol-sosyalist-devrimci’, özde ise karşı devrimin değirmenine su taşıyan unsurlar, devrimci düşüncelerle yeni tanışmakta olan gençliği olumsuz etkileyip, güven sarsarak objektif olarak karşı-devrime hizmet ediyorlar. Bu araçlar doğru kullanıldığında, bilgiye ve gerçeğe ulaşmak bunları geniş kitlelere yaymak için muazzam araçlar. Ancak doğru kullanıldığında, bir yönteme sahip olduğunda önce tüm bu olumsuz unsurların, sonra da sistemin bu alandaki ideolojik hegemonyasının etkisi azaltılabilir ve kırılabilir. Fakat, bu yönlü iddiası olanların dahi bu araçları ideolojik bir zehirlenmişlik içinde kullandığı, dezenformasyon, deformasyon ve dejenerasyona uğradığı ve uğrattığı, objektif olarak bilinçlere çelme taktığı bir aşamadayız. Egemenler algı yönetimi konusunda her geçen gün daha ileri bir noktaya ulaşırken, sol-sosyalistlerin bundan bir bütün olarak uzak kaldığını düşünmek büyük bir ahmaklık olacaktır! Bu gerçeği görerek sol cenah kalıplara hapsettiği bilinçlerinin fay hatlarında kırılmalar ve depremler yaratmalı bu farkındalığa varmalıdır.
 
***
16 Haziran 2017 tarihinde TÜBİSAD desteğiyle “İnternet ve Bilişim Teknolojileri: Davranışlar, Tutumlar ve Değerler”[2] araştırmasının sonuçlarına göre “solcular İnternet’te” deniyor. Haksız da sayılmazlar. Sanal âlemdeki paylaşımlarla ‘sol egemenliği’ görüntüsü oluşsa da, bu tamamen içi boş koca bir balondan ibarettir.
 
“Solcuların” sanal âlemdeki yoğunluğu “baskın” durumda oluşu TÜBİSAD istatistiği ile veriliyor. Ya peki reel yaşama kim hâkim? Tabi ki dini muhafazakârlar ve faşist sağ! O halde diyebiliriz ki sanal alanda sistemsiz, programsız, hedefsiz ve bilinçli olmayan, aksine bireysel egolarla “baskın” ve “egemen” oluşun tayin edici bir önemi yok! Aksine yaydığı bilgi kirliliğiyle zararı var. Tayin edici bir önem taşıması için reel yaşamla diyalektik bir uyum ve ahenk ile birleştirmek gerekir. Sanal âlem bir ajitasyon ve propaganda alanıdır. Buraları bir “örgütlenme” alanı olarak ele alan “sol” ölümcül bir hata yapmış, sosyal yaşamdan ve kitlelerden kopmuştur. “Sol” söylemleri gibi pratiğini de sanal alana hapsetmiştir.
 
Şimdi, bilinçlerin fay hatlarını kırmalı, içine hapsedilen kalıpları parçalamalı, alt-üst eden bir deprem yaşamalı. Sanal âlemde bilgi kirliliği yayan önce kendimizden, sonra “biz” gibi gözükenlerden başlamalı. Bilinçler asit sularına yatırılıp temizlenmeli, bugün sanal âlemde yapılan işlerin hemen hepsi beslenilen FanZin kültüründen çıkarılarak, gerçek anlamda devrimci bir temelde ele alınmalıdır.
 
Devam edecek…

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...