Kavram Karışıklığı ve Toplumsal Gerileme

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Kavramlar; insanın duygu ve düşüncelerini ifade eden kelimelerin almış oldukları anlamlar bütünüdür. Edebiyat (Lingustik) Bilimi; düşünceleri temsil eden kelime ve cümlelerin anlamsal kavramlarının, her toplumun bilgi, bilinç, özgürlük ve sosyal yapılarına göre zenginleştiğini ifade eder.

 
İnsanın duygularına hitap eden kelimelerin içerik genişliği ya da darlığı, toplumların sosyal yapılarına göre şekillense de, ilk var oluşlarında daha çok idealist soyut düşüncenin etkisi görülmektedir.
Metafizik soyut düşünce yapısını aşamayan toplumların dil ve kelimeler kavramı, hâlâ bu ilim çerçevesinde kalmış olup, yeni çağ ve gelişmeler karşısında her zaman büyük bir karmaşayı yaşamaktadır.
Diyalektik pozitif materyalist felsefeyi benimseyen toplumlarsa, soyut ilimsel kavramların dar, yetersiz ve sonu gelmez hayal dünyasına hapsolduğunu görüp, somut kavramlarla edebiyat kültürünü anlaşılır ve zengin kılmışlardır.  
Kültür (Filoloji) Bilimi doğrultusunda zamana uygunluk, azalan ve yükselen ihtiyaçlara göre doğru kavramların üretilmesi, kültür zenginliği yaratırken, toplumları daha emin adımlarla ileriye taşır.
Zaman ve çağa uydurulmayan kavramlar, hak ve batıl arasında karışıklığa neden olup, başta bilinç yapıları olmak üzere yaşamın her alanında sürekli ikilem içerisinde daha çok soyut dayanakları yüceltmiştir.    
Toplumları kültürel ve sosyalleşme açısından geri bırakan en büyük etkenin, metafizik / idealist soyut düşünsel kavramlar olduğunu söylemek, bu düşüncenin hiçbir yararı olmadığı anlamına gelmez.
Ancak canlı ve cansız varlıkların maddi ve manevi olarak evren, doğa, bitki, hayvan ve insanlar arasındaki somut bağlılığın bilerek inkar edilmesi, kültürleri fakir bırakırken o toplumları da yalnızlaştırmaktadır.
Ve bu bakış açıları soyut olgularla her şeye çözüm bulacağını veya bulduğunu düşünürken; somut, soyut, nicel ve nitelik kavramlarını tamamen yok sayarak, sürekli dünyayı geriden taklit ederek yaşar.
İdealist soyut kavram karışıklığını daha da içinden çıkılmaz duruma sokan diğer bir anlayışsa, sözde soyut ve somutsallığı birlikte yaşatma hayaliyle yola çıkan ikilemli düşünme biçimidir.
Dualist sentezlemeden tamamen uzak bu İkilemci yapı, pozitif ve negatif bilim arasında kalıp, daha çok soyut ve toplamacılığa (Devşirmecilik) dayanmıştır. İkilimeci düşüncenin en bariz şekilde yaşandığı örnek ülkelerin başında Türkiye gelmektedir.   
İfade edilen soyut ve toplamacı anlayış; dilin ana kaynağı olan kelimelere yükledikleri ifadeler kavramını, diyalektik evrim dışında, sürekli hayale dayanan ve hiçbir zaman sonu gelmeyen umut beklentisiyle, insanlarda ciddi bir psikolojik umutsuzluk ve kişilik sorununa neden olmuştur.
Halbuki doğadaki canlı ve cansız her varlığın pozitif ve negatif (Artı-Eksi) tepkimesi sonucunda, enerji birikimiyle birlikte fiziki, duygu ve düşüncenin var olduğu asırlar öncesinden kanıtlanmıştır.    
İnsanlaşmaya ve dildeki kültüre; bölgenin iklim, coğrafi, beslenme, eğitim, özgürlük ve baskılara göre şekillendiğini görmezlikten gelenlere şu basit denemeyi gözden geçirmeleri önerilir.
Örneğin bir canlı ya da insan ışıksız, havasız ve çok az miktarda yiyecekle, hareketsiz bir ortamda uzun süre bırakıldığında, canlı ölmese bile çeşitli hastalıklar görülecektir.
Daha sonra dışarı çıkarıldığında, fiziki durumu başta olmak üzere davranış, duygu ve düşüncesinin tamamen değiştiği rahatlıkla anlaşılır. Ve bu canlıyı kendi doğal ortamının dışında, hiçbir manevi gücün yaşatamadığı net olarak kanıtlanmış olur.
Her canlı türü yaşadığı ortam içerisinde temel güdü olarak (Savunma ve Sevinme) korku ve mutluluğa göre kavram ve psikoloji geliştirir.  Bir birey ya da toplum, sürekli sistemli veya sistemsiz şekilde savunma (Fobi) mekanizmasını daha çok yücelterek yaşayıp, bunu bir de yüce gücün taktirine bırakması durumunda, o toplumun zamana uygunluk ve zengin kavramları geliştirmesi oldukça zordur. İfade edilen ortamlarda en çok geliştirilen kavramlar, savunma ve saldırıdır ki, bu tür toplumlar her zaman agresif ve mutsuzdurlar.
Toplumsal yaşam kavramlarının basitlik, durağanlık, anlamsızlık veya gelişkinliğini sağlayan diğer bir etkense, onları idare (Yöneten) eden devlet yönetimlerinin kavramsal anlayışlarıdır.    
Genel değerlendirmeler ışığında Türkiye devlet sisteminin kavramsallaştırma yöntemine daha yakından baktığımızda, sentez dışı toplamacılığa dayandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu da Materyalist, Metefizik ve Dualist felsefeden uzak, devşirmeci ve Nihilizmi yaratmıştır.
Örneğin Türkiye gibi ülkelerde kavramlar, daha çok gerçek anlamlarının dışında kullanılarak, nasıl karmaşıklaştığını şu örneklerde görmek mümkündür.
1-Allah’ın adaletine biçilen değer ve bu değer doğrultusunda toplumun şekillendirilmek istenmesi. Bugüne kadar Allah’ın adalet kavramına uygun düşen bir örnek görülmediğine göre, ya büyük bir karmaşanın varlığı söz konusudur veya bilgisizlik.
2-Dine biçilen sözde eşitlik, kardeşlik ve mütevazilik. İfade edilen kavramın dışında, sürekli mezhepsel ve çıkar kavgaları, din kavramında büyük bir yanlışlığın olduğunu ortaya çıkmaktadır.
3-Kardeşliğe ve akrabalığa biçilen değer. Her iki bağ içerisinde sürekli yaşanan kanlı ve iğrenç olaylar, büyük bir kavram karışıklığını gösterir. O zaman yüklenen değer ve kavramın anlamsızlığı söz konusudur.
4-Aileye yüklenen kutsallık kavramı. Zengin ya da fakir en az % 80’lik oranı geçen ailelerde iğrenç dramların yaşanması, yüklenen kavramın gerçek dışılığını ifade etmeye yetmektedir.
5-Dostluğa biçilen kavramsal değer. Dostluk diğer bir anlamıyla yoldaşlıktır. Dost ya da yoldaş olanlar yarın yanağından başka her şeyini paylaşmak anlamına gelir. Bu kavrama uygun yaşam ve ilişkiler bittiğine göre, ya bu kavram değişmelidir veya dostluk kelimesinin yerine zamana uygun yeni ifade icat etmek gerekir..
6-Devlete yüklenen değer. Eğer bizdeki kavrama göre devlet yüce ise, o zaman ya bizde bir sorun var ya da devlete yüklenen kavramda. Çünkü devlette yaşanan yolsuzluk ve haksızlıkları sıralamaya sayfalar yetmemektedir.
7-Doğaya yüklenen sevgi ve minnettarlık kavramı. Her fırsatta doğayı hoyratça ve arsızca tahrip etme mantığı son sürat gittiğine göre, kavramda mı bir yanlışlık vardır, yoksa insanın sevgiyi anlamasında mı? Üzerinde ciddi şekilde tartışılıp yanlış ortaya çıkarılmalıdır.
8-Laikliğe Türkiye’de yüklenen kavram. Laiklik; din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması iken, devlet başta olmak üzere toplumun laikliği dinsizlik olarak kavraması ilginç değil midir? Ve aynı şekilde devletin dinle bağını kesmemesi, gerçek kavramların içinin nasıl boşaltıldığını göstermektedir.
9-Demokraiye biçilen anlam. Demokrasinin evrensel kavramında kişiler için her türlü hak eşitliği söz konusu iken, Türkiye gibi ülkelerde sadece egemen olan etnik, din ve düşüncelere eşitlik düşünülmesi, yine kavram karışıklığı ve zekâ düşüklüğünü göstermektedir.
10-Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir kavram. Gerçekten egemenlik milletinse, oligarşik çıkar grupları devlete nasıl hükmetmektedir? Yaşanan olaylara bakıldığında, millet kavramı büyük bir karmaşıklığa işaret etmektedir. Benzer örnekleri sayfalarca sırlamak mümkündür. İfade edilen kavram karışıklıkları bir ülkede temel yapı niteliğini almışsa, o toplumun gelişmesi ya da ileri gitmesi asla söz konusu değildir. Özet bir belirlemeyle konuyu şu şekilde ifade edebiliriz.
Doğa, bitki, canlı ve insanların varlık ve birbirine bağlılığını, diyalektik ve ontoloji bilim dışında, her şeyin bir anda ve bir nefeslik soyut kavramla varlığını ifade etmek, doğru olanları da anlamsızlaştırmaktır.

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...