Gözlerine baktıkça üşüyeceğiz Yunus!

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi
Van Depreminde yitirdiğimiz O güzel Çocuğa!

 
Yoksul coğrafyada doğdun Yunus. Üzerinde türlü melanetlerin dolaştığı bir kadim coğrafyada…
 
O nedenle, çocuk gözlerine yıllardır boca edilen korkulardan bir farkı yoktu bu gürültülü kıyametin.
 
Ne var ki; veda ettiğin bu dünyada, bizi bakışların kadar çaresiz bıraktın.
 
Hani; 17 Ağustos depreminde senin gibi küçücük bedenleri alelacele toprağa verirken duyduğumuz o derin çaresizlik gibi.
 
Hani; artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak diye umutlandığımız o kıyametten kalan acılar gibi.
 
Oysa orda, içimize yağmurlar akıyordu, şimdi ise içimizdeki yağmurlar donuyor.
 
Hangi dilde ağladın Yunus, 54 saat o karanlık yerde? Hangi dilde yalvardın o küçücük düşlerindeki, kurtarıcına?
 
O enkazın altından çıkarılırken söylediğin “ez mirim mirim” (ölüyorum ben, ölüyorum) sözlerini bile; “anlaşılmaz bir şeyler mırıldandı” şeklinde geçiştirdi “büyük” medya. Oysa gözlerinde ki çaresizlikten bile anlayabilirlerdi ne demek istediğini. Ancak onların anlamadıkları, öleceğin değildi Yunus. Anlamadıkları; içlerine sinmiş o ırkçı acımasızlığın kesin hükmünün, yüreklerine sinmişliğiydi.
 
Neden Kürtçe söyledin Yunus? Gözlerimizi kırmızıya çeviren sözleri, neden, o hâkim dilde: “Ben ölüyorum” biçiminde demedin?
 
Bak; ölümüne üzülmeyenler de var, merhametin çöp bidonlarına atıldığı bu çorak dünyada.
 
O felaketimiz olan gözlerini kapatmasaydın, daha çok şeyler öğrenecektin Yunus!
 
Marks denen bilgenin, zalimler için söylediklerini öğrenecektin, örneğin!
 
“İnsanlıktan çıkmak için, başkalarının acılarına sırtını dönmek yeterlidir” dediğini birde!
 
Hitler faşizminin, başkaları diye bir derdi olmadığını ve bu nedenle insanlık dışı kabul edildiğini öğrenecektin.
 
Peki, bizde olanlar ne Yunus? Bizde yaşananlar ne?
 
Sahi; sen de bir zamanlar serhildana katılmış mıydın Yunus? Taş atmış mıydın, polislere, askerlere?
 
Atmışsan eğer; kimliğinde insanlık hanesini boş bırakan birtakım enkazlar, sevindiler ölümüne, biliyor musun?
 
Van’dan, Erzurum’a ambulansla götürdüler seni.
 
Sahi; saatler süren acılara nasıl dayandın? Helikopterler sadece size ölüm mü getirecek Yunus? Neden, yaşam getirmeye programlanmadı o demirden kuşlar?
 
Senden, bir yaş büyük Serhat Gür’de, soluk almıyor artık biliyor musun?
 
Yıldızlara göçerken, dönüp bakar mısınız bize birlikte?
 
Birlikte, ölümünüze değil, insanlığın sefaletine üzülür müsünüz şimdi?
 
Biliyor musun Yunus? Çocukları ölmüş bir ülke, öksüz kalmış bir ülkeden daha dayanılmazdır.
 
Biliyor musun; Kar altında kalarak ölen yavrularına, çaresizce bakan serçeler gibi üşüyor artık yüreğimiz?
 
Ama umutsuz değiliz Yunus, hiç değiliz!
 
Erdemi, sözlüklerde bile görmeye tahammül edemeyen, birkaç naylon suratlılar dışında, halkların vicdanı olduğu için umut var!
 
Bütün halklar gibi, yüce olan Türk halkının kederlerinde de, siz deprem çocuklarının yarım kalmış umutlarının hıçkırığı var.
 
Bak; Karadeniz, Akdeniz, Ege, kısacası Anadolu, kardeşliğin haritasındaki yırtıkları dikmekle meşgul.
 
Biliyoruz Yunus, olmasaydı keşke!
 
Olmasaydı, ama neylersin; büyük çözümlerin kapısını ancak, büyük felaketler açıyor.

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...