Öğrenci Evlerindeki Çocuklarıma, Ahlak ve Namus Üzerine Naçizane Önerilerim…

Vildan Sevil kullanıcısının resmi
Sevgili çocuklarım, sakın unutmayın, bu ülkede, namus denilen şey KADINLARIN iki bacağı arasında bulunan genital organa bağlıdır. Son on yıldır bu namus kavramı, kadının saçının teline, elinin ayağının görünmemesine doğru AÇILIM yapıyor.

 

Kutsal aileyi bozmadan doyum sağlamanın bir yolunu daha öğreteyim size. Çok yakın dostunuz olan başka bir ailenin, bir akrabanın kadını ya da erkeği ile ilişki, oldukça kolaylık sağlayacaktır size. Eşlerin hepsi bilebilir olan biteni. Gizli, sözsüz bir anlaşmayla yürür işler. Eşlerden birisi ya da ikisi çıngar çıkaracak olursa, iftiracılıkla suçlamanız en geçerli yoldur. Yeter ki yatakta yakalanmayın. Yatakta enselenmemek bütün mesele. Unutmayın, namus iki bacak arasındadır.

Benim güzel çocuklarım! 



Adına Türkiye denilen, güzeller güzeli bir talan coğrafyasında yaşıyorsunuz. Ailenizin dişinden tırnağından arttırdığı paralarla ve güzel umutlarla üniversiteye girdiniz. Sınavları kazanıp üniversiteye kapağı attığınıza göre hepiniz akıllı çocuklarsınız. Kanın deli deli dolaştığı, duyguların ve aklın doruklarda gezindiği en güzel yaşlardasınız. Tatlı bir delilik ve coşkuyla, ışıl ışıl, cıvıl cıvıl bir öğrenme, kendi yaşamınızı kurma telaşı içindesiniz. 



Bilirim bu yaşlarda öğüt dinlemek hiç hoşuna gitmez gençlerin. Bir kulaktan girip diğerinden çıkar sanılırsa da kalıntılarını belki de tümünü ilerde mutlaka anımsanır yine de. “Ah, of, keşke…” dersiniz anımsadıkça. 



Ben sizlere öğüt vermeyeceğim. Ama önerilerde bulunacağım. Hani şu öğrenci evlerinde, yüce toplumumuzun, yüce devletimizin ve hükümetimizin, yüce başbakanımızın namus ve ahlak anlayışından sapmamanıza yardımcı olmaya çalışacağım. 



İster ciddiye alın, ister almayın, benden söylemesi, gerisi size kalmış. 



Sevgili çocuklarım, sakın unutmayın, bu ülkede, namus denilen şey KADINLARIN iki bacağı arasında bulunan genital organa bağlıdır. Son on yıldır bu namus kavramı, kadının saçının teline, elinin ayağının görünmemesine doğru AÇILIM yapıyor. 



Bu açılıma uygun olarak, şimdiki aşamada yapmanız gerekenler bana göre şunlar: 

En kısa zamanda, öğrenci evlerinde, kıt kanaat yaşayarak aşınızı ekmeğinizi bölüşüp gitarınızı çalıp şarkılarınızı söyleyerek okulu bitirmeye çalışmaktan vazgeçin. Hele de aşık olursanız, özgürce, saygı, sevgi temelinde birlikte olmaya kalkışmaktan derhal vazgeçin. Aşkınız bitip de sevginiz tükenirse yine dürüstçe “Buraya kadarmış” deyip dostça ayrılmayın. 



Peki ne yapacaksınız? Açılım iyice genişleyip derinleşinceye kadar, şimdilik büyüklerinizin uyguladığı yöntemlere devam edin. 



Kız ya da erkeksiniz, fark etmez, hali vakti yerinde birini eş olarak seçin. Hemen kutsal aile kurumunu kurun. Böylece önce kendinizi garantiye alın. Sonra da canınızın istediği/istedikleri ile ama mutlaka GİZLİLİĞE ÇOK ÖNEM VEREREK kaçamaklar yapın. Aslında burasını biraz abarttım galiba. GİZLİLİĞE ÖNEM, şimdi eskisi kadar önemli değil. Toplumumuz gizliymiş gibi görünmesine de razı artık. Dindarlaşıp muhafazakârlaştıkça hoşgörü sınırlarımız oldukça genişledi. Tabi eşlerin birinde ya da ikisinde de feodal ilişkiler ağır basıyorsa, cinayetlere kurban gitmemek için çok dikkatli olun. Kadınlar çoğunlukla kurban gitmekle birlikte, bu korkuyu taşıyan erkekler, az sayıda da olsa var. 



Eşiniz, çok dürüst, aptal değil ama çok temiz, size inanan, vicdanı derin, hali vakti yerinde bir eş ise sırtınız kolay kolay yere gelmez. Unutmayın, İNSAN DENEN VARLIK, KÖTÜLÜĞÜNÜN SINIRLARINI, ANCAK KENDİSİNDE OLAN KADAR TANIR. Eşinizin geri zekalı olması gerekmez size kanması için. Zeki biri de olabilir. Sadece, insan denen varlığın kullanabileceği şiddetin çeşitliliğini, insan sinsiliğinin, içten pazarlıklığının sınırlarının nerelere varacağını bilemez bu tipler. Böyle birini yakaladınızsa yaşadınız. İlk işiniz alabildiğine güveni sağlamaktır. Güven sağladıktan sonra, o zavallı, zaman zaman kuşkular duysa da sizin, kurnazlığa odaklanmış zekanızla baş edemez. Kendisinin asla yapamayacağı şeylerin ona yapılacağını düşünmez. Hatta mutsuzluk ve kuşku içini kemirse de eksiği, suçu kendinde arar durur. Bir türlü kötülüğü size yakıştıramaz, yakıştırsa seçiyle yüzleşemez, çocukları düşünür, toplumsal tepkiyi göze alamaz falan filan… 



Bu rahat ve özgür(!), çok namuslu(!) yaşamınızın süresini uzatmak sizin hünerinize kalmıştır artık. Bu arada bol bol mazlum ve mağduru oynarak malk mülk elde etmeyi de ihmal etmez tabi sizin gibi zeki biri. Böyle bir yaşamın verdiği içselleştirilmiş mutlulukla(!) kuşkusuz iyi bir anne, iyi bir baba profili çizeceksiniz, herkes parmak ısıracak size. Çünkü, kuşkularını ve mutsuzluğunu içe gömerek bastıran eşinizin, sizin foyanız meydana çıkana kadar ya da kuşkuları galebe çalana kadar gıkı çıkmayacaktır. O da başka ama trajik bir oyunu oynamaktadır. 



Başka bir öneri… Zeki çocuklarsınız ya… Eşler arasında anlaşma sağlayın. Kutsal ailenizi şirket gibi düşünün. Geliriniz üzerinden eşit paylaşım ama yaşamlarınız özgür… Nasıl, beğendiniz mi? Üst gelir gruplarında yaygın bir model. Çok da çağdaş(!) üstelik değil mi? Çocuklarınız da zevk ü sefaya alışacak, kafasına göre takılacaktır nasılsa… Sınırsız özgürlük… Buyrun!… 



Bunları beğenmediniz mi?... İleri muhafazakâr ve dindar toplumlarda çare tükenmez çocuklarım. 

Kadınsanız, örtünüp eve kapanın. Kumalar gelecektir nasılsa… Kardeş kardeş geçinir, canınız isterse sevişirsiniz de... Erkeğiniz, kümesteki horoz misali, aynı ya da ayrı evlerde istediği kadınla birlikte olurken, siz en lüks mallara gark olur, 4x4’lerde fink atarsınız. Adamı atlatabilirseniz (Nasılsa bir yolunu bulursunuz.) siz de dilediğiniz gibi aşkı yaşarsınız namusunuzla. Bol bol da çocuk doğurun, talan ticaretinin bereketiyle büyüyüp gideceklerdir çocuklarınız. Yeter ki GİZLİLİĞE önem verin, kutsal aileyi bozmayın. 



Kutsal aileyi bozmadan doyum sağlamanın bir yolunu daha öğreteyim size. Çok yakın dostunuz olan başka bir ailenin, bir akrabanın kadını ya da erkeği ile ilişki, oldukça kolaylık sağlayacaktır size. Eşlerin hepsi bilebilir olan biteni. Gizli, sözsüz bir anlaşmayla yürür işler. Eşlerden birisi ya da ikisi çıngar çıkaracak olursa, iftiracılıkla suçlamanız en geçerli yoldur. Yeter ki yatakta yakalanmayın. Yatakta enselenmemek bütün mesele. Unutmayın, namus iki bacak arasındadır. 



Bunları beğenmediniz mi?... Beğenmediyseniz, ne bulursanız yetinin, katlanın, boyun eğin. Daha ne diyeyim? Her şeyin nedeni ve sonucu takdiri ilahi değil mi? Dine verin kendinizi evlatlarım, dine verin… Cennet, kınalı mumlu davetiyelerle sizleri çağırıyor. Dine, ibadete verin kendinizi. Terapi yerine geçer. Bu dünyadaki çilenizin ödülü öteki taraftadır, sakın unutmayın. 



Zaten iyice şımardınız, azıttınız siz. Gençlere pek toz kondurmayan beni bile kızdırmaya başladınız. 



On sekiz yaşına geldik diye, neymiş o öyle?... Kızlı erkekli bir araya gelmeler… Aşık olmalar… Ruhunuzun, aklınızın ve bedenininizin isteklerini, iki özgür insanın iradesiyle ölünceye kadar ya da aşk, sevgi bitene kadar doyurmaya kalkmalar… Aşk, sevgi bittiğinde karşılıklı oturup, dostça ve dürüstçe “Buraya kadarmış” deyip ayrılmalar da ne demek oluyor?... Büyük namussuzluktur, ahlaksızlıktır bu çocuklarım, zinhar yapmayınız. 



Diyelim ki böyle aşk/aşklar yaşadınız. Sakın yaşadıklarınızı onurla taşımaya, size yanlış gelse de bu anlayışlarla mücadele etmeye kalkmayın. Erkek, “Elimin kiri” desin, o ellerini kirletip dursun varsın. Kızlar da bir koşu gidip bekâret zarlarını gizlice diktirip dursun. Kutsal ailenin kuruluşunda, o çarşafa şakır şakır akmalı o al kanlar… Namus, ahlak, özgürlük, özgürleşme dediğin işte böyle olur. 



Bakın, beni dinlemezseniz “Namus açılımını genişletip derinleştirmek, yüce devletimizin boynunun borcudur. Dindar ve muhafazar nesillere halel getirtmeyiz.” diyecekler pek haklı olarak. Ahlak zabıtalarını arttırır, yetkilerini genişletir, eylemleri değil ama gizliliği ihlal edenlerin canına okur yüce devletimiz, benden söylemesi. 



Yüce devletimiz öyle güçlüdür ki ona sığınmış, emanet edilmiş çocuklara bile haddini bildirir. Ne yani, sizin gibi on sekizini bitirmiş gençlere mi göz yumacak? 



Örneğin zeka özürlü ya da yaşı pek küçük kızlar, devlet memuru, parti başkanı kocaman adamları “Bana tecavüz edin, bana tecavüz edin” diye çağırır, adamların başını zorla belaya sokar bu ülkede. Şimdi yüce devletimiz, bu şıllıkları cezalandırmasın da ne yapsın? Koskoca anlı şanlı adamların namusuna halel mi gelsin? 



Bu şıllık kız ve oğlan çocukları, öyle berbat yaratıklar ki Pozantı, Antalya, Şakran cezaevlerindeki, Çocuk Esirgeme Kurumu Yurtlarındaki görevlileri bile baştan çıkarıyor, “Tecavüz edin, işkence yapın zevkten dört köşe oluyoruz” diye çığırıyorlar. Zavallı görevliler de dayanamıyor işte. 



Yatılı pansiyonlar, Yatılı Bölge İlköğretim Okulları böyle edepsiz çocuklarla dolu. Ama evvel Allah devletimiz, bu şıllıkların komplosuna kurban giden görevlileri, bu namussuzluğa kurban etmeyecektir elbette, etmiyor da… 



Sevgili çocuklarım, siz siz olun, aklınızı başınıza devşirin. 



Böyle namuslu, böyle ahlaklı olun, kutsal aileler kurun. Kurun ki gelecek nesiller de böyle yetişsin. Sömürüyü, emeğin hakkını, savaşları, vurgunları, talanları önemsemesin. Böyle kutsal aile, böyle kutsal inançlar, böyle kutsal devletler sonsuza değin baki kalsın. 



Size pekçok başka örnek ve öneriler de getirebilirdim ama yazı uzadı. Hem canım, birazı da yaratıcılığınıza kalsın değil mi? 



Ama unutmayın sakın! GİZLİLİĞE ÖNEM VERİN. 



Toplumumuz, herkesin bildiği sırları saklamak, ikiyüzlülük, yalana sığınmak, inkâr etmek, üç maymunu oynamak gibi pek insani erdemlerle donatılmıştır. İnanın, uyum sağlamakta güçlük çekmezsiniz, başarırsınız. 



Size kolay gelsin yavrularım, kolay gelsin! 



NOT: Tecavüz, ahlak, namus, yargı üzerine diğer yazılarımın kronolojik sırayla linkleri : 



Tecavüz Meşru mudur? http://www.izedebiyat.com/yazi.asp?id=96557 



http://blog.milliyet.com.tr/n-c-----n-c-----n-c-ler-----hepimiz-tecavuzc...



http://blog.milliyet.com.tr/yine-tecavuze-ugradim--yine-tecavuz-ettim-/B...



http://blog.milliyet.com.tr/haram--helal--tecavuz--rojava-/Blog/?BlogNo=...



08.11.2013 

Vildan Sevil 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...