HOÇVANA DOĞRU KISA BİR YOLCULUK

Kerem Atbaş kullanıcısının resmi
23 yıl aradan sonra köyüme gitmek için yolculuğun ucu göründüğünde içim içime sığmıyordu... Duygularım çok dolu ve yoğundu. Köye gitme vakti gelip çattı ve seyahat başladı.

 

Kendi hususi arabamızla yola koyulduk. “Edirne’den Ardahan'a” deniliyor ya aynen öyle İstanbul’dan Ardahan'a doğru yola çıktık. 18 saat süren zorlu bir yolculuktan sonra anca varabildik. 1600 km/yol kat etmiştik. Vardığımız yerin deniz seviyesinden yüksekliği, Rakım 1200 metreydi.



Yılın ilk karı “Hoş geldiniz” diyordu bize. Ardahan'ın dağlarına kar yağmıştı ve yüksek tepeler beyaz örtüyle örtülmüştü. Hoçvan'ın sınırları içerisine girdiğimizde bütün heybetiyle dikkatlerden kaçmayan o harika güzelliği ile gönüllerde taht kuran Kısır Dağı karşımızda dimdik duruyordu. Şiddetli kış aylarının yaklaştığının haberini verir gibi şimdiden tepesi beyaz örtüyle kapanmıştı.



Sert ve dondurucu bir rüzgâr esiyordu. Arabadan İner inmez vücudumu bir titreme sardı, dişlerim birbirine değiyor. Allah'tan soğuk havanın dondurucu etkisi kısa sürdü.

Uzun yılların vermiş olduğu o hasret ve esaretin bitiği anın ve sevincinin yaratmış olduğu o sıcak atmosferde olacak ki buz gibi havanın karşısında o an için vücut ısımın giderek artığını hissettim.



Doğup büyüdüğüm topraklara ilk ayak bastığımda eğilip taşını toprağını öptüm ve kokusunu özlediğim kara toprağını yerden avuçladım, derin derin içime çektim kokusunu, yüzüme sürdüm...

Uzun ve acıklı bir hikâyem var... Nice zor ve güç dönemeçlerden geçerek tekrar ana yurduma dönmem beni oldukça duygulandırmıştı. Gerçekten de hayalimde hiç çıkmayan, O, çok özlediğim köyüme gitmiştim. İnanılması güç ama gerçek olan bir ayrılığın bittiğinin sevinç gözyaşlarım, istem dışı da olsa yanaklarımdan aşağıya doğru süzülüyordu...

Nereden nereye...

 

Farkında olmadan dolu ve yoğun olan duygularım gözyaşı olup akmıştı. Etrafta kimsecikler görünmüyordu köyümüzün yüzde sekseni göç etmiş ve geride kalanların büyük kısmı yaşlılardan oluşmaktaydı.



Hiç bir şey eskisi gibi değildi... Eski köyümüzün yerinde yeller esiyordu, Âdeta hiç tanımadığım ve yabancı bir yer görünümünde ki, virane bir yerleşim alanına geldiğime inanamıyordum...



Doğup büyüdüğüm köyüm bana, ben köyüme yabancı gibiydik. Gaipteki bir ses dur yabancı bu topraklar sahipsiz değildir diyordu. Bu toprağın küllerinden doğup büyümüşüm, buranın evladıyım yabancısı değilim...



Asi ve inatçı huyumu ile sarsılmaz sert karakterimi buradan edinmişim. Dik duruşumu Kısır Dağının heybetli duruşundan örnek almışım, nasıl yabancı olabilirim ki?



İlk etapta gördüklerime inanamadım, inanamasam da gerçekler bütün çıplaklığıyla karşımda duruyordu...





Misafir olduğumuz evin sahibesi bizi içeri buyur etti. İçeri girdik gösterilen yerlere tek-tek oturduk ve ısınmamız için hemen elektrik sobasını yaktılar.

Kısa sürede salonun içerisi ısınmaya başladı, geldiğimizi gören ve bizi ziyaret etmek için gelen ilk ziyaretçimiz evin zilini çaldı.

Bizi ziyaret etmek için gelen insanımız, oturduğumuz evin salonuna adımını atar atmaz ağzında şu sözcükler dökülüverdi: "Bu ev yapıldığı günden günümüze kadar ki geçen süreçte bu evin eşiğinden içeriye ayağımı atmamıştım, fakat gelen misafirlerin hatırı için geldim” dedi.

Sarf edilen bu sözcükler karşısında soğuk bir şok dalgası daha geçirdim! 



Aslında sarf edilen sözcükler; yabancısı olmadığımız sözcüklerdi, gerçekliğimizi anlatıyordu, yine de acı bir gerçeğin tokat gibi yüzümüzde patlaması gibi etkisi oldu. Kısır Dağının öfkesi boşuna değilmiş. Hırçınlığı tepkiye dönüşmüştü. Tepesinde duman çoğalarak bilinmezliğe doğru kanat çırpıp süzülerek yol alıyordu...

O anki atmosferin yarattığı etkiden olacak ki, neden ve sonuçlarını sormadım. Belki sorma gereğini duymadım…

Bir insan düşünün; kapı komşusunun evine 15 yıl boyunca ayak basmamıştı!

Neden?

Mühendislik çalışmalar sonucunda elde edilen ve özel harp yöntemleriyle topluma aşılanan bu geri ve tahripkar kişilik özellikleri sonucunda iki Kürt’ün bir araya gelmemesi içindir. Eski klasik Kürdün kişilik karakter yapısı bu değil miydi?



Egemen güçlerin doğrudur diye bizlere kabul ettirdikleri bu düşmanca yaklaşım tarzı... Tam da karşımızda duruyordu. İnsanlarımızı etkisi altına alan bu özellikler bizleri bir araya getirmeyen, aramıza nifak sokan, çaresiz ve zavallı duruma düşüren özelliklerdir. Bu anlayış ve yaklaşım biçimleri vücut hücrelerimize kadar işlenmiştir. Vücudumuzu kanser virüsleriyle kaplayan bu psikolojik tahribat beynimizi esir almıştır. Asıl konuşan biz değiliz, bizleri konuşturan ve yönlendiren O bize ait olmayan düşman anlayış ve özellikleridir?



Yanlış olan neydi?

Geri bırakılmışlığın vermiş olduğu cehalet içimizde kol geziyor. Yirmi hanelik bir köy düşünün! Bir araya gelip iki kelam edecek insan bulmak oldukça zor. Misafiri olduğumuz eve bizleri ziyaret etmeye gelen her hangi bir köylümüz çıkıp gitmeyene kadar, bir diğer köylümüz bizi görmeye gelmiyor. Çünkü birbirleriyle küs ve konuşmuyorlar.



Yaşanan bu olumsuz durumdan bihaber olan bizlerde nasibimize düşen payı almıştık. Bizden bir hafta önce İstanbul’dan köye giden arkadaşımız ziyaretimize gelip o olumsuz durumdan bizleri uyarmasa, o anlamsız vaziyeti biraz daha yaşayacaktık...

Ertesi günün sabahında dışarı çıktık bahçede yüksek sesle sohbet etmeye başladık... Duyan, gören olsun diye... Toplum üzerinde uygulanan psikolojik baskı sonuç vermişti... İki insanımız bir araya gelmiyordu.

kaynak Hocvanhabergazetesi.com

Devam edecek...

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...