Kürtçe ağlamak serbest ama gülmek hala yasak çocuklar

Ercan Cengiz kullanıcısının resmi
15 yıldır İsviçre’de sürgünde yaşayan Kürt şair Ercan Cengiz, şu ana kadar üç Türkçe kitaba imza attı. Dördüncü kitabını ise „Artık Kürtçe ağlamak serbest /ama gülmek yasaktır hala çocuklar“ dizeleriyle dikkat çektiği anadilinde hazırladı.

15 yıldır İsviçre’de sürgünde yaşayan Kürt şair Ercan Cengiz’e göre şiir, ‘’Bir düşünce sistematiği ve yaşam biçimidir. Bin bir çeşit derdi kendinde yaşamadır, içinde yaşadığı toplumun geçmişten geleceğe aynası, dili, dişi olmalıdır, onunla nefes almalı ve onunla yaşamalıdır. Şiir özgür olmalıdır, onu yazan kişi de her ne pahasına olursa olsun en başta kendisini özgürleştirmelidir. Sırtını güce dayamamalı; en dip dalgadan gelen sesi gün yüzüne çıkarma çabası-derdi içinde olmalıdır.’’
Bu düşünceler, Cengiz’in bir süre önce çıkardığı ‘’Toprak Tutsun Külümü’’ adlı şiir kitabının da temelini oluşturuyor. Zira şair kitabında, yerelden evrensele uzanan bir rotada toplum ve doğa sorunlarına yalın bir dil ile dikkat çekiyor: Savaş, yoksulluk, doğa ve insana yönelik sömürü, devletlerin rant kavgaları... Öte yandan tüm bu sorunlara karşı dağda, sokaklarda direnenler, şiirlerin başköşesinde yer alıyor.

Toprağın, suyun, ağacın sesi
Ercan Cengiz, toplumcu-gerçekçi bir çizgide sürdürüyor edebiyat yaşamını. Onun için şiirle uğraşan hiçkimse toplumsal gerçekliğe sırtını dönmemeli: ‘’Böylesi bir çaba boşunadır zaten. Ezilenden yana görünüp, onun emeği üzerinde yükselmeyi, hele hele popülist olmayı başta şiir olmak üzere kendime de bir ahlaksızlık olarak değerlendiririm. Bu anlamda ezilenlerin en dip dalgasındaki sesi duyup duyurmaya çalışırım. Hatta toprağın, suyun, dağın, ağacın sesini duymaya çalışırım; üstü örtülen - bastırılan - yok sayılan her şeyin orada saklı olduğuna inanırım.’’
Kürt halkının yaşadıklarından da yola çıkarak dünyada yaşanan savaşlara da karşı duran Cengiz, ‘’Şiirle uğraşan biri, en başından savaşa karşı olduğunu ve ne pahasına olursa olsun savaşa karşı sonuna kadar savaşacağını, devletin bir somun ekmeği ya da sıcak bir yatağı için şiiri satmayacağını kendine ilke edinmeli. Bu aynı zamanda yüksek ahlaki bir değerdir’’ diyor. ‘’Savaş ve Barış’’ şiirindeki ‘’Üç kişiliktir savaş/tamı tamına üç kişilik/ göz göre göre iki yoksul/karşı karşıya ölürüz...’’ mısraları da bu yaklaşımını ortaya koyuyor.

Toprak sahip çıkar
Şair, yayınladığı kitapların isimlerine de özen gösteriyor. Tanıdığı birçok insanın sürgünde yaşamını yitirdiğini belirten Cengiz, üçüncü kitabına neden ‘Toprak tutsun külümü’ ismini verdiğini şöyle anlatıyor: ‘’Bu bana apayrı bir acı veriyor. Ama inanç bakımından toprak ana, güneş, su ve havanın bir başka biçimiyle kâmil insanı yeniden filizlendirdiği düşüncesi var. Yüzyıllardır toprağa giren onca insanın ‘sahipsiz’ kalması üzerinedir. Kitaba bu ismi vermek, gerek ülkemde gerekse dünyadaki bu tür sonuçlar üzerinedir. Toprak Tutsun Külümü, şunu diyor; hiçkimse sahip çıkmasa bile toprak sahip çıkar, insanın ölüsüne de dirisine de...’’
‘’-aşk dilsizdir bir göz bir yürek
toprak tutsun külümü, su yolumu
yanayım alev alev
su bilsin, balık sürsün izimi
çiçek olur, arı olur gelirim bir vakit...’’

Dêrsim odaklı şiirler
Cengiz’in şiirlerinde, Kürt, Kızılbaşlık ve üçüncü bir kimlik olarak eklediği direngenlik büyük yer tutuyor. ‘’Barışçıl, hoşgörülü, tüm canlılara karşı saygılı, alabildiğine derin ve insancıl’’ olarak tanımladığı Kızılbaş yaşam felsefesinin izlerine çokça rastlıyoruz. Kitapta Dêrsim Soykırımı’nda yaşanmış kimi trajik karelere odaklanmış şiirler de var; ölen annesinin memesini emen çocuk gibi. Ardından sürgünler, Munzur’a kapılan bedenler... Dêrsim’de halk arasında yer edinmiş Firik Dede, Se Wuşe gibi insanlar için de söyleyecek sözü var Cengiz’in.
Ancak kentte hala süren yıkımlara da dikkat çekiyor: ‘’ve Dêrsim’i kendi suyu ile/boğacaklar karanlığa/boğacaklar’’ dizesinde barajlara karşı çıktığı gibi.

Şiirinde halkları buluşturuyor
Şair, yurdunda yaşananları dünyanın uzak diyarlarında başka halkların yaşadıklarıyla buluşturuyor. Benzerlerinden soyutlamadan ortak acılarda ve direnişlerde yakınlaştırıyor halkları. ‘’Sri Lanka: Tamiller Ayakta’’ şiiri bunlardan biri. Cengiz de bu konuya ilişkin, ‘’Elbette dünyanın birçok yerinde de halkımızın yaşadığı evreleri yaşayan halklar var, şiirimde onları görmezden gelemezdim. Halkımla diğer halklar arasındaki bağları, ortak noktaları ve kurtuluş umutlarını, çabalarını görmezden gelemezdim. Şiirle uğraşacaksam eğer, böyle bir lüksüm yoktu’’ diyor.

Son kitabı Kirmanckî olacak
‘’Artık Kürtçe ağlamak serbest /ama gülmek yasaktır hala çocuklar’’ dizelerinin yer aldığı ‘’Artık Kürtçe ağlamak serbest’’ şiirinde yasaklı bir dile dikkat çekiyor Cengiz Ercan. ‘’Yazdıklarımın her dizesini anadilimle düşünerek yazıyorum, rüyalarımda ülkem, doğduğum-büyüdüğüm toprak’’ diyen Cengiz, dördüncü şiir kitabını anadili Kirmanckî çıkaracak. Kitabın büyük kısmının tamamlandığını belirten Cengiz, ‘’İlgimi çeken bir şey oldu dosyayı hazırlarken, 140 sayfayı aşan dosyada tek bir yabancı kelime olmadığını gördüm. Yıllardır ülkemden uzakta yaşıyorum ve anadilimi çok konuşacak kimse yok burada. 30 yıldır fiziki olarak ülkemden uzakta olmama rağmen böyle bir durumu büyük bir başarı olarak kabul ediyorum. Roj Marê Sa Wano adlı çalışmamı elimden geldiğince en kısa zamanda okuruyla buluşturacağımı belirtebilirim. Bu çalışma ile anadilim Kirmanckî’nin tam bir şiir dili olduğunu da anladım’’ diye konuştu.

Zorlu bir yolculuk olur şiir

Ercan Cengiz, 1937-38 Dêrsim Soykırımı’nda yetim kalmış iki çocuğun tesadüfen aynı evde büyüyüp evlendirilmesinden sonra, ailenin 5. çocuğu olarak Xozat’ta dünyaya gelir. İlkokulu köyde, orta ve liseyi Xozat’ta okur. Liseyi bitirdikten sonra aileye ekonomik katkı sunmak amacıyla Mersin’e gider. Bu sırada sendikada çalışmaya başlar. Ardından yerleştiği Ankara’da da bir sendikada on yıl çalışır. 1997’de gördüğü baskılardan dolayı yurtdışına çıkmak zorunda kalır.
Cengiz’in şiir serüveni ise lise yıllarında başlar. Yazdıklarının bir kısmı Mersin’de yayınlanan birkaç mahalli gazetede yayınlanır. Çalışırken yazmaya da devam eder. Yazma işini daha sonra gittiği Ankara’da da sürdürür. Ardından şiirlerini basmak üzere hazırlar. 1996 yılında gözaltına alınınca şiirlerinin yüklü olduğu Ezgilerde Kaldı Yüreğim dosyasına da polis tarafından el konulur. Yani birinci kitabı daha basılmadan polislerin eline geçer. Daha sonra arkadaşlarından aldığı kopyayı yurtdışına çıkınca kaybeder. Ancak İsviçre’ye yerleşince dosyayı bir dostundan alarak, Avrupa’da yayınlar. Basım kötü olunca yeniden ‘’Ezgilerde Kaldı Yüreğim’’ adıyla 2005 yılında Senfoni Yayınları’ndan İstanbul’da yayınlanır. İkinci kitabı ‘’Adsız Fırtınalar Doğuyor’’ (2009) Kardelen Yayınları’ndan yayınlanır. ‘’Toprak Tutsun Külümü’’ adlı kitabı ise 2011 yılı sonunda Tevn Yayınları’ndan çıkar.
DENİZ BİLGİN

YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...