ÖYKÜLER

Tokat hapishanesinde yazılan bir öykü: "YAPRAK VE RÜZGARIN DANSI"

Görülmüştür kullanıcısının resmi

 
YAPRAK VE RÜZGARIN DANSI...
            “Ben bir yaprağım. Hangi ağacın yaprağı olduğum önemli değil. Bir bahar sabahı ait olduğum ağacın tomurcuğa durmasıyla yeşermeye başladım. Ağacım yağmurla beslenirken, ben damarlarından bana ulaşan hayatla yeşeririm. Dalımda açar, acele etmeden büyürüm. Büyüdükçe, kış boyunca kurumuş, çöle dönmüş ağacımda hayat yeniden başlar. Rengim hayatla özdeştir. Ağacı büyüleyici kılan ben ve kardeşlerim bir de gölgemizde büyüyen ağacımızın meyvesidir.”

İrem

Nurcan Balıbey kullanıcısının resmi

İrem, bir kenara çökmüş siyah giysileri içinde, başındaki örtünün ucuyla ağzını kapamış etrafına bakınırken bu insanları tanımadığını düşündü. Kalktı, toprak evin sıvaları dökülmüş arka duvarının gölgesinde kendine bir yer aradı. Güneşin rengini soldurup kavurduğu bir gazete parçasını aldı üzerindeki tozu silkeledi ve yere serip üzerine oturdu. Dirseklerini dizlerine dayadı, ileri geri sallanmaya başladı.

Yılın Annesi/ Zeynep Avcı

Görülmüştür kullanıcısının resmi

               “Hadi git! Allah zihin açıklığı versin” dedi gülerek. Sel gibi akan çocuk kalabalığına karışmadan evladı. Şimdi avucunun içindeki minik eli biraz daha sıktı. “Hadi koş koş, geç kaldık!” Dört yaşındaki Mustafa’yla adımlarını hızlandırdılar. Çok değil 100 metre sonra bir apartman kapısında soluklarını düzelttiler önce, sonra kapıdaki zillerden birine bastı. “Kim o?” dedi uykulu bir ses. “Benim abla kim olacak geç kaldım ne olur alıver Mustafa’yı. Geç kaldım inan!” Karşıdan yutkunmayla karışık bir ses “Tamam, tamam iniyorum!” dedi.

İsmel Enişte

Münevver Ongun kullanıcısının resmi

Sonbaharın başlangıcıydı sanırım. Çardaktaki büyük asmamızın yaprakları geniş avlumuzu kaplar, biz de sık sık temizlemek zorunda kalırdık. Hemen hemen günümüzün tamamı evimizin avlusunda geçerdi. Annem nakış ustasıydı. Her yaz öğrencileri olurdu. Onlara bir aylık nakış kursu verirdi avluda.
 
Beş altı öğrenci makineleriyle gelir, annemden nakış öğrenir giderdi. Bu yüzden kayrak taşlı avlumuzun her zaman temiz olması gerekirdi. Fakat sonbaharda bahçemizdeki yıllanmış koca badem ağacıyla asma, bizi her zaman uğraştırırdı.
 

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...
ÖYKÜLER beslemesine abone olun.