ÖYKÜLER

GİZEMLİ GÜNEYDOĞU!

Sibel Karakız kullanıcısının resmi

Her gittiğiniz yerde iki veya üç yıl, bazen bir, bazen de beş yıl kalabiliyorsunuz. Bölgeye göre değişiyordu kalacakları bu süreler.
O sene Naci ve Ayşegül’ün tayinleri Güneydoğu’ya çıktı. Daha önce hep büyük şehirlerde çalışmışlardı. Özgürlük ve modern hayattan uzak, dışa kapalı küçük bir şehre nasıl ayak uyduracak, nasıl yaşayacaklardı bilemiyorlardı.  Bambaşka, gizemli bir dünyaydı Güneydoğu onlar için.

Zum Wohl -Şerefe-

Necmettin Yalçınkaya kullanıcısının resmi

İki hemşire altımdaki tekerlekli yatağımı asansöre taşıdılar. Oradan zemin kata, ameliyathaneye… Kısa boylu, esmer tenli, tıraşlı yüzüyle biri gördü beni. Yatağın üzerine asılı levhada ismimi okuyunca, sordu:
‘‘Dersimli misin?’’
‘’Bir yanım Dersimli’’ dedim. Gülümsedik birbirimize.
Narkozcu kadınla göz göze geldik. ‘‘Narkozu belden aşağı yapın’’ dedim.
‘’Olmaz.’’ dedi kendinden emin bir sesle. ‘‘Dayanamazsın.’’
‘‘Daha öncekilere dayandım ama.’’

ESKİ CEKET

Ali Vafi kullanıcısının resmi

Başka bir şair lafa karıştı:
-Bu ceket o lanetli ceket midir?
Bir başkası:
-Hayır, bence bu beyaz cekettir.
Arkadaşlarım böyle söyleyince ceketime baktım. Ceketimin hiçbir kusuru yoktu. Sadece biraz eskiydi ve rengi kaçıktı.
Arkadaşlarımın gözlerine bakarak:
-Evet. Dedim.
Şairler toplantısından sonra, binadan dışarı çıktık. Bir sigara çıkarttım. Arkadaşım onu benden aldı, kendisi yaktı.
Sinirli bir şekilde:
-Sen başka bir sigara yak. Dedi.

Otobüs/ Yavuz Aközel

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Yol boyu arabalar gelip geçiyor, kadınlı-erkekli insanlar bisikletler, motorlar, seyyar satıcılar çocuk arabalı anneler, omuzuna boyacı sandığını asmış boyacılar,  tüm acı ve kederleri - çok az da olsa- sevinçleri yüklenmiş bir dünya gelip geçiyor. Adam kederlerinin sessizliğinde öylece sonsuzluğu gözler gibi, bir ağıtın gizemli vokalini dinler gibi tezgâhının yanı başına oturmuş ve bu resmigeçit yapan dünyaya dalmış, gitmiş.

Sahile Vuran kelebek

Necmettin Yalçınkaya kullanıcısının resmi

 
Baba, Aylan’ı (Alan) anne de diğer çocuğu Galip’i kucağına almış, izdihamdan yıkılmış tel örgüleri geçerek Suruç’a ulaştılar. Ortalık mahşer yeri gibiydi. Galip dört, Alan iki yaşındaydı; güleç yüzlerinin yerinde ne olup bittiğini anlamadıkları bir korku vardı. Suruç’ta bir mülteci kampına yerleştirildiler. Günler sonra çocuklarının gülen yüzleri anne ve babanın çektiği tüm acıları bir nebze de olsa unuturuyordu.

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...
ÖYKÜLER beslemesine abone olun.