Zaré
Bakışları bu sefer, Miştenur Tepesi'ne salkım salkım sarkan beyaz bulutlardaydı. Dedesinin akça sakalı canlanmıştı gözlerinin önünde.
Bakışları bu sefer, Miştenur Tepesi'ne salkım salkım sarkan beyaz bulutlardaydı. Dedesinin akça sakalı canlanmıştı gözlerinin önünde.
“Benim gömleğim seni neden ilgilendiriyor?”
“Sürekli üzerinde bu gömleği görmekten bıktım. Daha modern ve yeni bir gömlek giymeni istiyorum. Her gün aynı gömleği giyiyorsun, her yere aynı gömlekle gidiyorsun. Biraz değişiklik yap. Başka gömlek giy.”
“Benim başka başka gömlekler alacak param yok. Ben bu gömleğimle idare ediyorum.”
O ara Ahmet beni diğer arkadaşlarıyla tanıştırmak istedi.
“Bu arkadaşın adı Ertuğrul. Bu arkadaş da Fikret.”
Türklerde âdet gereği başlarımızı tokuşturarak selamlaştık. Bu arada Ahmet birkaç cümle Türkçe konuştu.
-Behruz, sana bir müjdem var, dedi. Artık bana bir hediye alırsın.
-Alırım, alırım, dedim. Hele sen önce müjdeli haberi ver.
-Sana bir iş buldum.
-Hadi ya! Nerede?
-Benim çalıştığım yerde. Çamaşır dikme işinde.
-Sen oraya eleman lazım değil diyordun.
-Öyleydi ama bugün işçilerden biri patronla tartıştı. Kavga ettiler. Polis geldi. Ve patron o elemanı işten kovdu. Bunun üzerine: ‘Bana yeni bir eleman lazım’ dedi patron. Ben de seni önerdim. Kabul etti. Gel bu akşam seninle bu olayı kutlayalım.”
"Kıymet arkadaşım, nedir bu halin böyle?"
Kıymet acı acı güldü.
“Sorma başıma gelenleri" diye hayıflandı. Başladı anlatmaya:
Epey bir uğraştan sonra, aradığı yeri anca bulabilmişti. İyice emin olmak için, gözlüğünün camını silip, kapının üzerinde asılı duran tabelaya birkaç kez dikkatlice baktı: “Bir No’lu Ağır Ceza Mahkemesi” yazıyordu tabelanın üzerinde. ‘Nihayet buldum!’ diye içten içe sevindi. Buruk bir sevinçti bu. Telaşla saatine baktı: ‘’Duruşma saatine yarım saat kalmış …’’ diye mırıldandı kendi kendine. ‘ ‘’İyisi mi aşağıya inip bir simit alıp onunla karnımı doyurayım’’ Öyle de yaptı...
“Üç yıldır her türlü tutsak haneyi gördüm. Bu elbiseyi giymedim. Bundan ötürü ağır hücre ve işkencelerden geçirildim, ama yine de giymedim.” dedim.
Başgardiyan yüzüme dik dik baktı. Sesini yükseltti birden.
“Sus ulan!” dedim ona. Aramızdaki küçük bir itişme sonrasında müdürün odasına götürdüler beni.
Müdüre durumu anlattım.
“İstersem bu cezaevinden kaçabilirim.” dedim, “ ancak 7 aylık kesilmiş cezamı yatacağım ve cezaevinin insanlık onurunu kırabilecek hiçbir uygulamasına boyun eğmeyeceğim!”