Kim bilir belki de kitap okumanın yasak olduğu o yetmişli yıllarda, okumak ona daha cazip geliyor da olabilirdi. Haksızlık etmemek lazım, dayısının evinde yaşayan Küçük kız, dayısının da gece geç saatlere kadar gazetelerini okumayı bitirmeden uyumamasından etkilenmiş de olabilirdi.
Herkes uyumuştu çoktan.
Sabah uyandığında kitap okurken sızıp kaldığını, yatağın içinde kitabı görünce anladı. Tüm ev halkı erkenden kalkmıştı, kendi de onların gürültülerine uyanmıştı.
Kitabı aldığı yere bıraktı. Yatağını düzeltti. Perdeyi açacaktı vazgeçti, ‘önce geceliğimi değiştirmeliyim’ diye geçirdi aklından. Akşamdan kapının arkasına astığı kıyafetlerini aldı, tişörtünü giymeye başladı. Tam o anda kolunda müthiş bir acı hissetti ve çığlık attı. Tişörtünün içine bir arı ya da böcek girmiş olmalıydı. Kolunu sokmuştu. Çırpınmasıyla bir kızıl arısı yere düştü. Canının acısıyla ne yapacağını şaşırmış bir haldeydi; hem kolunu tutuyor hem de öylece arıya bakıyordu.
Bu arada Küçük kızın çığlıklarını duyan ev halkı, kapının önünde öylece arıya bakan kızın yanına koştular. Büyük bir şaşkınlıkla içeride ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorlardı. "Ne oldu acaba?" diye aralarında tartışıyorlardı. Küçük kız yerdeki arıyı göstererek, " Kolumu soktu" dedi.
Panikleyen dayısı: "Arı hâlâ yaşıyor, peki onu neden öldürmedin?" dedi telaşla.
Zaten arının yaralandığını düşünerek üzülen küçük kız:
"Acıdım ona, isteyerek ve bilerek yapmadı ki! Benden korktuğu için bunu yapmış olmalı"
"İyi de o sana acımamış!" dedi yine dayısı.
"Onun odama girmesine ben izin verdim. Camlar kapalı olsa veya onun giremeyeceği şekilde kapatmış olsaydım bu başıma gelmezdi. Ben kendi önlemimi almazken bilinçsiz bir arıyı nasıl cezalandırırım." dedi.
Kim bilir belki çok okumasından belki de karakterindeki canlılara olan -özellikle hayvanlara- olan sevgisinden dolayı beklenmedik bir yorum yapmıştı bu duruma.
Bu sözlerin üzerine Küçük kızın dayısı ve diğer ev halkı, bu değişik yoruma kimi şaşkın, kimi de kız haklı dercesine kafalarını sallıyorlardı ve gülümsüyorlardı birbirlerine bakarak.
Ne yapmalı peki? Bu dünyada arılarda var, yılanlar da... Hayvanlara zarar vermeden onlardan korunmasını bilmeliyiz. Onların birçoğu gerçekten korktukları için insanlara zarar veriyorlar. Bu dünyada yaşamak bizler kadar onların da hakkı. Hayvanların yaşamasını, hatta nesillerini sürdürmesini sağlamalıyız.
Hayvanlar hayvan olduğu için de, en kötüsü insan kılıklı vahşilerin olması. Maalesef aramızda hırsızlar, katiller, psikopatlar çok var. Önemli olan onlarla nasıl baş edeceğimiz. Bana göre çözüm; ya onları eğitmek ya onlara karşı önlemimizi almak ve kendimizi korumak ya da son çare olarak onlarla savaşmasını öğrenmek.