SEVDADAN YANACAK YÜREĞİMİZ
daha gidecek yolumuz
konuşacak günlerimiz var
kavgaya dair söyleyecek sözümüz
sevdadan yanacak yüreğimiz var
kaldır başını
daha gidecek yolumuz
konuşacak günlerimiz var
kavgaya dair söyleyecek sözümüz
sevdadan yanacak yüreğimiz var
kaldır başını
bir kadın sevdim
elli dokuzumda
mevsim sonbahardı
geldi
teni gül yaprağıydı
elleri memleket kokardı
bir kadın sevdim
elli beşindeydi
yüzü kederliydi
gözleri dalgın
kırılgan bir iklimin uğultusuydu
anılarında kalan
bir kadın sevdim
bir gülüşü vardı ki
gecede yankılanırdı
şehir susar
şehir gözlerini kapatırdı
bir kadın sevdim
dağ gibi memeleri vardı
ellerim dağa hasret kaldı
bir kadın sevdim
öpülmemiş dudaklarına
Sabah evden çıkarken karısının yanağını öpüp çıkan mutlu insan sayısı azalıyor gittikçe. Geçim derdi önüne geçti sanki sevginin ve aşkın. Bayram ziyaretlerinin azalmasını teknoloji ve cep telefonu mesajlarına bağlayanlar biraz da bir yerden bir yere gitmenin ne kadar masraflı olduğunu hesaba katmalıdır artık! Çünkü ziyaretleri ya da misafirlikleri azaltan şeyler mesajlar değil masraflar oldu sanki.
Ben seni nasıl sevdim bir bilsen aynaya bakmazdın.
Saçını taramaz, dudağını boyamaz, kendini kandırmazdın. Çünkü ben seni, senden evvel, senden öte, sana rağmen sevdim.
Yok be gülüm öyle değil.
Ne güneşin batımı gibi ne de ekinin başağı gibi. Ben seni gökkuşağının renkleri gibi, ben seni Akdeniz’in mavi suları gibi sevdim.
Nasıl kuğular süzülürse mavi sularda.
Keşke hep çocuk kalsaydım da aşağı mahallenin çocukları ile yaptığımız kavgaları dünyanın en büyük savaşları olarak görmeye devam etseydim!
Keşke hep çocuk kalsaydım da benden iki yaş büyük ağabeyimden yediğim dayakları, bana yapılmış en büyük işkencelerden biri olarak görmeye devam etseydim!
Keşke hep çocuk kalsaydım da annemin yemek yaparken doğradığı soğanı, gözümde sızlayan acıların en büyüğü olarak görmeye devam etseydim!