Son Yazılar

Dönüşü Olmayan Bir Yoldayım

Mehmet Çobanoğlu kullanıcısının resmi

Şimşekleri yoğun, güneşi içine çeken bulut kümeleri
Sardı, terk-i diyar edemediğim şu kocaman şehri
Ben günler, aylar siz de “yıllar” deyin
Nicedir maviliğini görmediğim
Göğün özlemini çekiyorum
Şimdi
Çoktan
Gazabından
Belasından
Kurtulamadığım
Fırtınalar sürüklüyor beni
Hep üşüyorum, titriyorum ben
Evet, şimdi avazım çıktığı kadar haykırıyorum
Çünkü korkuyorum güllerin, çiçeklerin dalları kırılır diye

Kur Xalo Min Birevîne

Mehmet Çobanoğlu kullanıcısının resmi

Dilê min de xweş evîne
Gulan veda min havîne
Ez qurbana çav te bim
Kur xalo min birevîne

Pişt mala me de kanî ye
Min kanîyê av anîye
Kur xalo lo xortê qemer
Ji te bo min roj ronî ye

Gundê me gundê şêran e
Xortan, qîzan û mêran e
Kur xalo ez te hiz dikim
Qedrê te ba min giran e

Paşila min de şeklê te ye
Dilê min de navê te ye
Kur xalo ez te dixwazim
Sebra min ji tu nemaye

Pêşeroja me ronî ye
Roja nû bo me nav de ye
Kur xalo tu para minî
Dilsozî ya min bo te ye

Hayat Işığımdı

Gülefer Cambaz Savran kullanıcısının resmi

Duvarın diğer tarafından bastonuna dayanarak acılar içinde gelişini görür gibi olurdum ve bilirdim bu gece de dün ve ondan önceki gecelerde olduğu gibi ağrılardan uyumamıştır.
    O kapının arkasındaki sürgüyü yavaşça aralar, aralı yerden dışarıya seslenirdi yaşlılığın verdiği endişe ile. 
"Kim o ?"
"Teyze benim."
Aralı kapı kapanır, tekrardan ardına kadar açılırdı.
Onu o bu sabah da sağ salim karşımda görünce seviniyor ve yüzümde kocaman bir gülümsemeyle:
"GÜNAYDIN," derdim içimde ona olan bütün sevgimle.

Unutul(A)mazlar ya da Hatırlayın Onları[*]

Temel Demirer kullanıcısının resmi

unutmamak için çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz.
Ölü balıklar geçiyor kırışık bir denizin sofrasında
ve ellerinde fenerleriyle benim arkadaşlarım.
Durmadan düşünüyorum
ne kadar çok öldük yaşamak için.”[1]
 
Çok şeyin “unutuşa” teslim edildiği bir vurdumduymazlık bataklığıdır, “olağan” dedikleri düzen(sizlik)!

Başkaldırıdır Mizah ya da Hiç! [*]

Sibel Özbudun kullanıcısının resmi

en aykırı sığınağı insanın
gülmek...”[1]
 
Atilla Dorsay’ın ‘Recep İvedik’ filmine, “Buna gülen bu kadar insan, aslında kültürümüzün ne kadar yozlaştığının göstergesidir,” dediği koordinatlarda, kapitalist çürüme ve yabancılaşma ortamında gülmekten utanır olduk. Gülmelerimizi neredeyse saklayacağız. Acılarımıza saygısızlık gibi sunulur oldu gülmek!
Kolay mı? Egemenler ile resmî ideolojisi işbaşında ve gülmenin karşısındadırlar…

Ne oldu O “İmtiyazsız, Sınıfsız, Kaynaşmış Kitle”ye?[1]

Sibel Özbudun kullanıcısının resmi

İtiraf etmeli ki zor bir konu… Özellikle bu hızlı değişen dünyada… Ve özellikle, olan bitenlerin, “yozlaşma, çürüme” vb. yaftalarla geçiştirilmesine göz yummayıp kültürel değişmeyi anlamaya/anlamlandırmaya çalışan bir disiplinden geliyorsanız…

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...