Hanımeli
Ve ilk okuduğum şiirlerden biriydi “Gidin” başlıklı kısa şiiri:
Kitap arasın da gizledik en sevdiğimiz çiçekleri
Veremedik
Pamuk şekerlerinden bir ikramlık
Gözbebeklerinizde akıyor işçilik
Toplanın gidin
Ve ilk okuduğum şiirlerden biriydi “Gidin” başlıklı kısa şiiri:
Kitap arasın da gizledik en sevdiğimiz çiçekleri
Veremedik
Pamuk şekerlerinden bir ikramlık
Gözbebeklerinizde akıyor işçilik
Toplanın gidin
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi Dernegi'nin organizasyonu kapsaminda "Duvarları delen çizgiler" adlı sergimizi açacağız.
GÜNEŞE ASILAN MAHPUSLAR
Ne kadar havalandırılsa da vıcık vıcık neminden bir dirhem olsun eksilmeyen hücrenin iliklerine işleyen havasına uyanan Tekin, pencereyi aralayıp oksijensiz kalmış balık telaşıyla astımlı ciğerlerini şişirmeye başladı. Don-gömlek on altı basamaklı merdiveni göz açıp kapayıncaya kadar inen Talat, lavaboya kendisini zor attı ve yıllardır performansından bir şey kaybetmediğini gösterdi! Tufan ise, oflayıp puflayarak varis çorabını sağ bacağına geçirmeye çalıştığı rutin günlerden biri daha böylece başlamış oldu.
DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI
XXXIV
Madde 331: Edebiyat tarihinde, daktiloyla yazılmış ilk kitabın Mark Twain’in Tom Sawyer’ı olduğu söylenir. O günden bugüne çok şey değişmiştir. Daktilolar artık kullanılmaz olsa da kimi yazarlar ısrarla daktiloyla yazmayı sürdürmekteler. Onlarınki de bir nevi uzatmaları oynamaktır. Bilgisayarın hükmü her yere sirayet etmiştir.
Bugün bilincimizde şekillenen kültürlerin çoğunluğunun ilk temeli M.Ö.65 bin yıllarında, Avcılık ve toplayıcılık (Paleolitik) Çağ da mağara, ağaç kovuklarında yaşayan, konuşma yeteneği gelişmemiş ilkel kabilelerle atılmıştır. Paleolitik çağdaki kültür izleri çok zayıf, bazen kültür denemeyecek kadar da belirsizlikler taşır. İkinci kültürel temel M.Ö. 30 bin yıllarda, Mezolitikte; Totem ve Animist inançlarla biraz daha somutlaştığını görüyoruz.
Adil Okay
MAHMUD DERVİŞ VE GAZZE
“Ve ant içtim ki
Bir mendil işleyeceğim yarına kadar
Gözlerine sunduğum şiirlerle süslü
Ve bir tümceyle baldan ve öpücükten tatlı
Bir Filistin vardı, bir Filistin yine var” Mahmud Derviş
*** Seni yazıyorum anlayamazsın Beyrut'taki Filistin konuk evlerinde erkenden kalkıyor ve hastaneye gitmek üzere hazırlanıyoruz. Tercümanlığımı uzun yıllar Türkiye'de eğitim yapan, Türkçe bilen Filistinli, Halk Cephesinden Hüssam yapacak. Henüz inşaatı devam eden hastahanenin dış görüntüsü insana güven vermiyor. Ancak içerisi oldukça temiz. Hastahanelerde değişmeyen ortak özellikler var. Örneğin bekleyiş ve ağıt. Bekliyoruz. İdaredeki görevliler gelince yatış işlemleri yaptıracağım. Ondan sonra ameliyat. Filistinli Hüssam’ın keyfi yerinde, hemşirelerle şakalaşıyor.
Tarih, kültür, sosyal psikoloji üzerine yapmış olduğum araştırmalarda, istisnalar hariç, uygarlıklardan günümüzdeki modern toplumlara kadar hepsi, genel olarak ahlak ve namus kavramını, direkt, dolaylı kadın cinsiyeti üzerine şekillendirmişlerdir. Bu o kadar iğrenç bir anlayış ki kadın sosyal, siyasal, cinsel olarak her şeyi erkekle birlikte yaşarken, çoğu zamanda erkeğin zorlaması neticesinde gerçekleştiği halde, erkek yerine kadını suçlu göstermek en büyük ahlaksızlıktır. Yaşanan ahlaksızlıkları bir çocuğa sorsak dahi, erkeğin direkt suçlu olduğunu rahatlıkla ifade edecektir.
3 fotoğrafçı / belgeselci arkadaşın aylar süren çalışmalar sonucu hazırladıkları bu sergi “kentsel dönüşüm” adıyla gerçekleştirilen bir kıyıma, toplu sürgüne, bir toplumsal travmaya dikkat çekiyor. Görmezden gelinen başka / öteki hayatlara dokunuyor. Postmodern "Sınıf kardeşliği" söylemini de yerle bir ediyor.
Daha açık bir ifadeyle söyleyecek olursam: "Herkesin aynı gemide" olmadığını gösteriyor. Aynı gemide olanların bile kimisinin "küpeşte yolcusu" olduğu gerçeği yalın biçimde ekrana / objektife yansıyor.
Göstermek ilk adımdır...
Sümerler’in ‘Gılgamış Destanı’nından beri köklü bir tarihe, geleneğe sahiptir şiir; Anton Pavloviç Çehov’a, “Yaşamın düzyazısı tüketildiyse, hiç değilse şiirine saygılı olmak gerek,” dedirtecek kadar…
“Dijital Çağ”, “Yapay Zekâ” çığırtkanlıkları ya da post-modern söylenceler için “tükeniyor” iddialarına malzeme yapılmak istense de; eskimeyenin peşindeki şiir, yaşam ile ilişkinin dile gelme hâli olarak var oluşumuzdur ve başkaldıran sevdalı insan(lık) olduğu sürece gündem maddemiz olacaktır.
El özet, şairler gitse de şiirleri kalacak, yaşayacaktır...