Murdar Et
Aynı köyden, uzaktan birbirine akraba ve candan samimi iki arkadaştı Cemal ile Dursun. Ortaokul ve liseyi birlikte okuyup aynı sırayı paylaşmışlardı. Bu arkadaşlıkları ta ki evlenip yaşam yerleri değişinceye kadar sürdü.
Aynı köyden, uzaktan birbirine akraba ve candan samimi iki arkadaştı Cemal ile Dursun. Ortaokul ve liseyi birlikte okuyup aynı sırayı paylaşmışlardı. Bu arkadaşlıkları ta ki evlenip yaşam yerleri değişinceye kadar sürdü.
Şadırvanların üzerindeki kümbetlere de kuşlar konuyordu. Sebillerden su verilince onlar da içerlerdi insanlarla birlikte. Hele pembe ve yeşil sütunlar harikaydı. Mermerlerin Marsilya’dan getirtildiğini duymuştu. Saatini de Alman İmparatoru II. Wilhelm’in hediye ettiği söylentileri vardı. Kule tamamlanınca onu üst kısma koyacaklardı mutlaka.
Meydanda onun gibi meraklı insanlar vardı. İki adamın konuşmasına kulak misafiri oldu.
“Gördün mü; o kadar yağmur yağdı, güneş kızdırdı, yine de çökmedi kule.” dedi biri.
Diğeri omuz silkti.
Arkadaşlarım, “Matematiğin iyi, muhakkak liseye gitmelisin” dedilerse de aldırmadım. Diyeceksiniz ki; “babanız sizi okutmaz mıydı?” Okutmasına okuturdu kuşkusuz. O bizi nasıl düşünüyorsa biz de onu aynı oranda düşünmek zorundaydık.
Bitirdiğim ortaokul Gaziantep'in en iyi okuluydu. Mesela Fen Lisesi, sadece Gazi Ortaokulu'ndan öğrenci alırdı. Sınavdan sonra köyde sonucu beklemeye başladım. Gelen mektubu heyecanla açtım ki, kazanmışım. Ablam ve dayımın kızı da...
Su gibidir dil, hangi yöne yol verirseniz orya akar.
Dil insanın tinidir, tinin evrende yankılanmasıdır: Bilinç ve yürekten kopan her istek, duygu, düşünce geldiği yerin niteliklerini olduğu gibi yansıtması gerekiyordu ki iblislikte tanrının bile baş edemediği insan, duygu ve düşüncelerini dile aktarırken dili iğfal edip günahlarını ona yüklemeyi, gerçek duygularını ve düşüncelerini dille gizlemeyi de başarmış durumda.
Annem, bir sabah kahvaltıda büyüdüğümü söyledi. Ne çok sevinmiştim. Gerçekten de boyum uzamış, ayakkabı numaram büyümüştü. Babasızlığım gibi…
Artık okullu oluyordum… Annem beni önce bir mağazaya, ardından da kırtasiyeye götürdü. Okul çantası, defter kalem, silgi, kalemtıraş aldık. Çok mutlu oldum. Silgimi iğneyle deldi, arasından ip geçirdi. “Boynuna tak, sakın kaybetme” diye de tembih etti.
Evin temizliğini bitirmiş, öğle yemeğini de hazır etmişti. Normalinde rahat olması gerekiyordu, ama değildi işte. Bir yanma hissetti midesinde. Kaygılıydı. Kötü bir şeyler olacak hissi bir yılan gibi yüreğine çöreklenmişti. Eli ayağı titriyordu. Pencere kenarına gitti. Kızı Berivan ile oğlu Mehmet’in yolunu gözledi. Çocuklar gecikince huzursuzlandı. Hırkasını üstüne geçirip evden dışarıya çıktı. Hızlı adımlarla okula doğru yürümeye başladı.
Yolun yarısında çocuklarıyla karşılaştı. Sevindi. İçine ılık bir sevgi aktı.