İşçi sınıfının kadınlaşması[1]
kazananlar ve kaybedenler olmaya devam edecektir;
özellikle de acımasız arz ve talep yasalarına
tabi olacak olan emek alanında.”[2]
Kadınlığa dair bilincimiz 1960-1970’li yıllarda sosyalist hareket içinde biçimlenmişti. O zamanlar, kadınların kapitalizm koşullarında işgücü açığının doğduğu dönemlerde istihdam alanına çekilen; kriz koşullarında ise ilk önce kapı dışarı edilen, bir çeşit “yedek sanayi ordusu” görevini gördüğü, bizler için bir kaziye idi.