
Alevilere, Kürtlere, Ermenilere, Rumlara, Süryanilere, emekçilere ve insanlıktan yana olanlara, uygulanan katliam ateşlerini kınıyor, canlarını kaybedenlerin anıları önünde saygı ile eğiliyoruz. Değerli canlar bu yazı kesinlikle bir anma yazısı değildir, olmamalı da.
Çünkü katliam ateşleri fiziki, maddi, psikolojik olarak Doğu, Güney Doğu, Ege, Karadeniz, İç Anadolu, Marmara ve Trakya’da sönmüş değil. Düşünce, emek, iş, aş, doğa, çevre, sendika, eğitim ve yaşam üzerinde tüm ağırlığıyla devam ediyor. Üstelik halkın malı olan devlet kurumları ve arazileri vatan, din, millet edebiyatıyla insanlık düşmanı kişi ve oligarklara peşkeş çekiliyor. Geleceğimiz olan çocuklarımızın yaşamı söndürülüyor ey insanlık uyanın artık!
Bütün bunlar görülüp özümsenerek dil, din, inanç, kültür, bölge ve düşünce farkı gözetmeden, gerçekçi somut eyleme geçilmediği sürece, hiçbir anmanın anlamı, önemi olmadığını herkes bilmelidir. Yaşanan acıları biraz olsun hafifletmek, birlikte ayağa kalkıp sisteme geri adım attırmakla mümkündür. Onun dışında duygusal, mağduriyet edebiyatıyla yılda bir defa anma yapmak, düzene fırsat vermektir.
Yarından daha erken herkesin canını, malını ortaya koyup zalim, ceberrut devlet yönetimine, haddini bildirecek gerçekçi kalkış en büyük anmadır diyoruz. İnsanlıktan yana olan herkesi birleşerek bu duruşu göstermeye davet ediyoruz. “Direnen örgütlülük özgürlüktür, pasif, formalite örgütçülük düşmana bir şans daha vermektir”.
Yaşasın birlikte hareket edip gerçek direnişi örgütleyenler!