
İnsan fabrika olsaydı en seri halde üreteceği tek şey MAZERET olurdu. Bu sözü çalışırken evimdeki odamın duvarına ve işyerimdeki panoma asmışımdır. Her oturduğumda karşımdadır ve her gördüğümde düşünürüm. Gerçekten de yolunda gitmeyen, zamanında bitmeyen her şeyin, bir mazereti vardır.
İnsan istemediği bir şeyi asla yapmaz. Hani bir söz vardır ya “Eğer bir şeyi yapıyorsan onu istiyorsun demektir. Eğer yapmıyorsan gerçekten istediğin şeyi yapıyorsun: YAPMAMAYI!” Psikoloji kitaplarında, rehberlik kitaplarında, motiveye yönelik kitaplarda yazılan standart ifadelerdir bunlar. Bir hedefe ulaşmak istiyorsanız önce, ona ulaşmayı “GERÇEKTEN” istemelisiniz. Bunun için de önce onu, ihtiyaç olarak görmelisiniz. Düşünün, fiziksel bir ihtiyaç olan yemek yemeyi hep yeriz ve aradan çıkarırız.
Keza su içmek de öyledir. Eğer çalışma eylemini de ihtiyaç olarak görürsek gerçekleştirebilmek için elimizden gelenin en iyisini yaparız, bundan şüpheniz olmasın. İnsanların ihtiyaçları nasıl gideriliyor… Bunun için düşünün, bundan bir sene sonra nerede, hangi şartlarda olmak istediğinizi hayal edin. Ama biliyorsunuz ki üşüyen insan ateşi düşünerek ısınamaz, acıkan insan da nefis yemekleri düşünerek karnını doyuramaz. Siz de sadece düşünerek çalışma eylemini gerçekleştiremezsiniz Düşünmeyi bırakıp eyleme geçmelisiniz
“Bir şeylere ulaşabilmek, bir yerlere varabilmek için Emek ister, hiç kimsenin zerre Emeği boşa gitmez. Emeksiz de yemek olmaz. Ah keşke birazcık daha gayret etseydim de günde yarım saat fazla çalışsaydım dememek için, önleminizi şimdiden almalısınız. Yani anlayacağınız, “Hayat Merdivenini Çıkarken Akıtmadığınız Ter, İnerken Gözyaşı Olur.”
Yine de “artık çok geç” demeyin. Zararın neresinden dönülse kârdır.
Ama bunu yapabilmek tamamen Emek ister, emek de tamamen İNANÇ ister. Öyle kuru kuruya olacak bir Emek, kuru kuruya olacak bir inanç da değildir. En yakınımızdaki bir partiye bakın. Onlar yapabiliyorsa bizler de yapabiliriz. Neden olmasın? Bir Amerikalı Düşünür Emerson bakın ne diyor. “Gerçek başarı; başkalarına muhtaç olmadan, tek başına ayaklarının üzerine basarak ve kendine güvenerek ‘Ben bu işi yapabilirim!’ diyenindir.” … Harika…
Bazı arkadaşlar, yapmaları gereken bazı takviyeleri, bazı tekrarları hep ihmal ediyor. Ben iş yerimdeki arkadaşlarıma, çocuklarıma ve yakınlarıma hep şöyle tavsiyelerde bulunuyorum: “Ayağınızın altındaki ufak çakıl taşlarının sizin zirveye ulaşmanıza engel olmasına müsaade etmeyin.” Ufak tefek tekrarları, takviyeleri pek önemsemiyorsunuz, ama bir de şunu düşünün, gözlerinizi kapatın ve hayal edin: “Dağa tırmanıyorsunuz, hedefiniz zirve. Zirveye ulaşabilmeniz için, 1 metre gibi kısa bir mesafe kalmış, elinizi atsanız dokunacaksınız. Tam uzanıyorsunuz, o sırada ayağınızın altındaki ufacık bir çakıl taşı, kaymanıza ve başladığınız noktaya geri gelmenize neden oluyor. Lütfen arkadaşlar buna izin vermeyin. Emek ederek çalışmak sizi zirveye götürecektir. Unutmayın yarışı kazananlar, daima yavaş ve devamlı gidenlerdir.
Size sadece şunu tavsiyede bulunabilirim. Yarışı kazanan atletler, hep son birkaç metre kala depar atanlardır. Son zamanlarda atacağın depar belki de senin zirveye ulaşmanı sağlayacaktır. Tabii atletlerin geldikleri noktaya kadar ki birikimlerini, emeklerini de unutmamak gerekir. Basketbolu düşünün, son saniyelerin ne kadar önemli olduğunu düşünün… Sen zaten önceden tedbirini aldın, hazırlığını da yaptıysan artık atacağın depar, seni yarışı kazanmaya götürecektir. Ama sakın, yolundaki çakıl taşlarını temizlemeyi unutma…
Emeksiz Yemek Olmaz;
Yolunuz Hep Açık ve Temiz Olsun.
Ali Cemal Türkmen