Barış Süreci ve Siyasi Anlayışların Samimiyetsizliği

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Barışa son yıllarda ihtiyaç duyulmuş değil. Yüzyıllık Cumhuriyet tarihinde her zaman barışa ihtiyaç oldu.

Buna rağmen emperyalistler çıkarları gereği barış, demokrasiden bahsetmedikçe, Türkiye gibi ülkelerde kimsenin barıştan dem vurmaması, toplumunun sürü gibi yönetildiğinin en somut kanıtıdır.
 
Gerçek Barış; doğrudan muhatapların bir araya gelerek, en ufak çekinceye meydan vermeden tüm sorunu olduğu gibi ortaya koyup, zamanın gereklerine uygun insanca yaşanacak ortak bir noktada buluşmaktır. Cambaz tüccar misali direkt veya dolaylı tehditler savurarak, barış yapacağını düşünenlerin mevcut barış projesinin kendilerine ait olmadığı gerçeğini ifade ediyor.      
 
Türkiye’de resmi, gayri resmi siyaset alanında yer almış parti ve anlayışlar, barış konusunda samimi, derin politik kültüre sahip olsalardı, Kürt Hareketi ile kırk yıldır asla savaşılmayacaktı. Bu savaşın uzamasının en büyük sorumluları, Türkler adına sözde Türkçü olan Devşirmeler yüzündendir. Gerçek bir Türk asla ırkçılık yapmaz yapmamalı da. Kendi kültürel değerinin bilincinde olan hiçbir birey ve toplum, başkasının dil ve kültürünün yasak edilmesini istemez, istememiştir de. Bu gibi süreçlerde kimlerin barıştan yana olduğunu net anlamak için, iç ve dış gelişmeleri doğru değerlendirmek gerekir.
 
Yüzyıldır bir türlü gelişimini tamamlamayan ve sürekli yerinde sayan bir Türkiye varken, Türkiye’deki siyasi anlayışlar bunu hep yalanlarla halktan gizleyerek ayakta kalmaya çalıştılar. Bu da yine her on yılda bir yapılan askeri darbelerle gerçekleşti. Dünyanın her bölgesinde azgelişmiş veya gelişmemiş toplumların kaderini gerek geçmişte gerekse günümüzde her zaman küresel güçlerin belirlediğini herkes biliyor. Çünkü insanlık var olduğu günden bu zamana kadar, ilkel ve modern şekilde kendi hegemonik gücünü oluşturanlar, sürekli başkalarının kaderini belirledi. İnsanlık tarihindeki bu gerçeklikten yola çıkarak, iki hafta önce “Cumhur İttifakının” başlatmış olduğu barış sürecinin, ne kadar doğru ya da gerçek sonuca ulaşıp ulaşmayacağı ile ilgili yaklaşık bir çıkarım yaparak, siyasi anlayışların barış politikasında samimi olup olmadıklarını da anlamaktır.
 
Dinsel veya dini olmayan herhangi bir topluluk, devlet oluşturmak istediklerinde mutlaka kendilerine müttefikler bularak, bu amaca ulaşmaya çalışırlar. Şayet söz konusu müttefiklerden en az birisi küresel güç değilse, oluşacak yeni bir siyasi yapılanmanın başarıya ulaşması pek olası değil. Bunu Suriye’deki gelişmelerden bir kez daha gördük. Rusya Yönetimi, Suriye’den çekilmeseydi bırakalım Türkiye’nin orada rol oynamasını, ABD dahi her girişimde bulunamıyordu. Ne zaman Rusya, Esad’ın bir şey başaramayacağını anladı, NATO ve Türkiye’ye yeşil ışık yanmış oldu. Özetlemiş olduğum bu küresel siyasi politika, dünyanın her yerinde geçerlidir. AKP vb. Türk İslam Sentezciler, ABD ve Rusya’nın bölgede oynadığı rolü gizleyerek, toplumun gözünün içine baka baka bölgede oyun kurucuyuz gibi türlü yalanlarla, kendilerini kahraman gösterirken, toplumun karakterine nekrofili ve mitomanı hastalığı yerleştirdikleri umurlarında bile değil.
 
Kendi gerçek tarih, dil, eğitim, bilim ve siyasetinden uzak, yalnızca Arap İslam Devşirmesi yaratmak için elinden geleni arkasına koymayan dini ve siyasi anlayışın, kendi başlarına barış politikası hayata geçirmesini kimse beklemesin. Ancak şu var ki, sevsek te sevmesek te, ABD gibi küresel güçler, çıkarlarına uygun gördükleri için Türkiyeli Arap İslam Devşirmelerini “Barış” yapmaya zorlamaktalar. Küresel güçler barış yapılmasında samimi oldukları sürece, bu gerçekleşecektir ve kimsenin de bunu bozmaya gücü yetmez.
 
İktidar güçlerinin durumu kısaca ifade ettiğim şekildeyken, sol tantanlı siyasi anlayışlar ise cesaret edip bir gün olsun barıştan dem vurmadılar, barış diyenleri ayrımcılıkla ve emperyalistlerin maşası olarak görüp, farklı tüm sesleri itibarsızlaştırdılar. Mevcut gerici anayasanın tek din, tek dil, tek millet, tek düşünce ve tek vatan şovenizmiyle, sadece elitler ceplerini doldurdular. Bu yüzden yüzyıllık ülke bir türlü iç savaştan kurtulmadı. Türk ve Atatürk Milliyetçisi olduklarını ifade eden bu anlayışlar, kendisine oy veren inanç ve etnik halkları dahi inkâr edip aşağılamaktan geri durmazlarken, Uğur Mumcu vb. Kemalist Milliyetçi aydınları dahi koruyamayan bir devletten ne beklenir ki? Türkiye’nin muhalefet partileri, cumhur ittifakından daha geride politika denmeyecek içi boş kavramlarla oyalanıp atıl bir siyaset yaptıkları için, AKP gibi gericilerin her zaman iktidar olmasını sağladılar. Ne yazık ki Türkiye toplumu sürekli “Şov” edebiyatına dayanan yalancı teorilerle uyutuldu. Bu anlayışa sahip olanlar hiçbir zaman gerçek bir barış yapamazlar, ta ki küresel dinamikler devreye girinceye kadar.
 
Cemal Zöngür
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 54. Sayısı Çıktı
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ocak-Şubat-Mart 2025 tarihli 54. sayısı...
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...

Konuk Yazarlar

Feyza Eren’den Akdeniz’e Lirik Bir Güzel...
  Uzun yıllardır sanat yaşamını ABD’de sürdüren Feyza Eren, “Vedadır Belki” adlı, tekli çalışmasıyla yeniden...
80’LİK DULLAR-1/ Sedat ÖNCER
Çünkü nüfusu orta yaşın da çok ötesinde insanlardan kuruluydu. Beldenin tek camisinden gün yoktu ki bir sela sesi duyulmasın… Emeklilerin tercih...
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...