Barış Süreci ve Siyasi Anlayışların Samimiyetsizliği
Buna rağmen emperyalistler çıkarları gereği barış, demokrasiden bahsetmedikçe, Türkiye gibi ülkelerde kimsenin barıştan dem vurmaması, toplumunun sürü gibi yönetildiğinin en somut kanıtıdır.
Buna rağmen emperyalistler çıkarları gereği barış, demokrasiden bahsetmedikçe, Türkiye gibi ülkelerde kimsenin barıştan dem vurmaması, toplumunun sürü gibi yönetildiğinin en somut kanıtıdır.
Bireysel, bölgesel, kıta ve uluslararası çapta savaşa karşı olmak için, önce kültürel, maddi, siyasal ve askeri alt yapı kültürler oluşturmakla mümkündür. Sıralanan güven sağlayıcı yapıları oturtmayan kişi, topluluk ve devletlerin savaşa karşıyım demesi üçyüzlülüktür.
Siyaset ve düşünceler bu temel gerçekliğe göre teorikleştirilip, buna uygun ahlak kuralı geliştirilmediği sürece, her şey boş ve yalandan ibaret kalmaya devam edecektir.
Halkları birbirine düşürme, çatışma, savaş politikasıyla, on binlerce asker ve vatandaşının ölümüne neden olup, bundan övünerek bahseden ülke, Amerika ve Türkiye’den başkası değil. Diğer devletlerin sicili de temiz olmasa da Amerika ve Türkiye gibi, dünya maskarası olmamaya dikkat ederler. Ve en çok başarı gösterdikleri politikaları, kendi içlerinde asırlar boyu sürecek iç çatışmaları bitirip, düşük nitelikte de olsa barış içerisinde yaşamalarıdır.
"Bugün Barış diye dillere pelesenk olmuş bu kavramın bir başına tanımlanması ne yazık ki sakıncalar barındırır oldu. Zira kapitalist modernite koşullarında adeta insanlığa gem vurulmasının Truva Atı boyutunda ele alınmaktadır. Adına Ateşkes veya kökenine atıfla "ortak yaşam"a dönüş de dense, kavramın muhtevasının doldurulmasına ihtiyaç vardır. Egemenler, sömürü sistemlerini büyütmek ve daim kılmak için kan ve gözyaşını çoğaltırken Barış söylemine sığınmaktan çekinmezler."
Sevgi koyduk çocukların adını,
çoğalsın diye.
Sıkıldı yumruklar,
sarıldık öfkelere.
Özgür koyduk çocukların adını,
Güzel günler gelsin diye.
Yasakladık düşünceyi,
Eğildik paranın önünde.
Hepten köle olduk.
Bize dünya'yı dünya'ya da bizi tanıttı. Dream Girl adlı yazdığı ingilizce bir şarkıyı bizlere söylettirken seslendirdiği yöresel türkülerimizi de dünyaya söyletti. 7'den 77 programı dahilinde dünyanın pek çok yerine gidip adam olacak çocukların Barış abisi oldu.
karanlığı uzaklaştıramaz;
bunu ancak ışık yapabilir.”[2]
Dostlar, sevgili hekimler, sizleri sevgi ve saygı ile selamlıyorum.
Biliyorum, bu “selam” sakıncalı! Bir selamın bile, ülkedeki yarılmaya denk düştüğü, “tehlikeli” addedildiği günlerden geçiyoruz ne yazık ki…
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin Afrin’e düzenlediği askerî harekâta karşı, hekim ve aydın sorumluluğunuza sahip çıkan bir bildiri yayınladınız.
Bilmeyen yok: Sürdürülemez kapitalizm krizde… Dahası krizden çıkmak için attığı her adım, her debelenişi, onu içine düştüğü girdabın daha derinlerine doğru çekiyor.
“Barış,
insanların birbirlerine
gerçek adlarını
söyleyebildikleri bir zamandır.”[2]
Barış için savaş karşısında akademiyi, sorumluluklarını konuştuğumuz bu toplantıyı neden Ege ya da Dokuz Eylül veya herhangi bir Üniversitesi’nin bir salonunda, kampüsünde düzenleyemiyoruz? Neden bu insanî eylemimiz üniversitelerde yasaklı, “sakıncalı”? Bu soru(n)ların yanıtını verebilirseniz, barış için savaş karşısında Türk(iye) akademisinin zavallılığının vardığı sümsüklüğün ne demek olduğunu da kavrarsınız.