
Bir varmış şiirinde peri tozunda koca bir çocukluk masalına yürüyor.
Çocukluğu dizlerinde portakal kokusunda tütüyor evlerinin damında.
Aceleci ve hemencecik dizeleriyle tez canlılığı ele veriyor kendini;
‘’ mültecinim/ Vatanım ol/….Tohum Olayım/ Ek beni,’’ diyor Mültecinim şiirinde.
Yokluğunda adlı şiirinde kadının aşka dair saklı ve bereketli iç yaşantısını,
‘’ saklı bahçemde açan yediverenleri/onlarla suladım yağmur misali‘’ dizeleriyle anlatıyor.
Şiirin devamındaysa sevgisizlikten ölen birinin aşkta boğulmaları ve kayboluşları dizelerde olağan bir şekilde,
‘’ yüreğimin en derin yanına/ ben seni boyutların ötesinde…Zemheri karanlıklarda…/ Rotasını şaşırmış seyyah misali.’’ Yer edinmiş.
Yokluğunda şiirinde, ‘’ gizli gizli biriktirdim/tek damlasını yitirmeden/yüreğime bahar getiren/’’ dizelerine yer veriyor.
Tenha Şehirler şiirinde, ‘’ soluksuz ışıksız kaldık/ tenha şehirlerin/ özlem yağmurlarında/’’ dizelerine yer veriyor.
Puslu Gün şiirinde, ‘’ yine kuşluk vakti/ ince bir sızı esiyor/ ‘’ dizelerine yer veriyor.
Dicle’de Gölgen şiirinde, ‘’ sonra gölgeye dönüştü silueti/ uzaklaştı gölge/’’ dizelerine yer veriyor.
Tüm bu dizelerde; sakin gölgelerde, karanlıklarda dinlenen kayboluş dizleri yoğun bir şekilde işlenmiş.
Tandıksın şiiri ilginçtir ki, bir kişiye değil birçok kişiye yazılmış bir şiirdir. Hayal ürünü olan bir surete gelip yerleşen birçok ifadeyi okursunuz.
Bir ifadeye giydirilen zaman maskeleri var. Bir çok ifadeyi birden görebiliyorsunuz.
Şiir bittiğindeyse kadının kapalı sandıklarında saklanan bir çok düşün açılmamak üzere tekrar kapandığını anlıyorsunuz.
Rengi metalik kelimelerle imgeler açılmış çoğu dizelerinde. Şiirleri okuyunca ağır metal kokusunu hissedebiliyor insan.
Metalik kelimelerin varlığı şairin bazen hiç hissetmediğini, duygusuzlaştığını, kendisinden çok uzak olduğunu ve özlemlerine daha yakın olduğunu hissettiriyor.
Şiirlerindeki bu duruş sanırım kitabın ismine de yakışıyor.
Çocukluğunda yaşadıklarını yeni gören, yeni fark eden, yeni düşünen ve yeni büyüyen dizeler var karşımızda.
Bu durum şiirlerinde zaman ve anlam anarşizminin yaşanmasına neden olmuş çoğunca.
Sonradan fark edilen çocukluk ve önemi anlaşılan cümleler; zorlu ve çetin bir geçen bir çocukluğundan gelmektedir.
Meral Şimşek’in dizelerinde maddi bir hesap yok. Limitsiz bir ruhun çıkışlarıdır cümleleri. Belki de çaresiz bir tanrıdır kim bilir?
Düş ve gerçeğin birbirine karıştığı dizelerden anlıyoruz ki çocukluğu, düşü, masalı, gerçeği ve insanlığı korumaya çalışan samimi, içten ve yürekten gelen anaç dizeleri de var.
Bu dizeleri de atlamamak gerek, ‘’ düş yiyicileri gelmişti/ katletmişti/ insana dair ne varsa/’’ dizleri hem hediyedir hem de çaresizliktir.
Uğur Böceğim şiirinde özgürlük ve umut hüzün kokar, ‘’ Yıldız yıldız gülüşün/ güneşi kıskandıran gül yüzünle/kederli yüreğimin/ gücü oluverdin/…/ hoş geldin/ Şu hazan yığını ömrüme.’’
Tanıdık şiirleri tanıdık dizlerle tekrar hayat buluyor. Şiirleriyle Meral şimşek Bazen Ahmet Arif toplamdaysa Mayakovski’dir.
jan darin zanyan