CEMİLE’NİN “ZİNCİRLİ KOLYE”Sİ

Adil Okay kullanıcısının resmi
"Kitaba adını veren “Zincirli kolye” adlı öykü usta işi. Sait faik öyküleri tadında. Yalın akıcı. Ama sanki anlatıcı çok girmiş araya. Birkaç didaktik cümle akıcılığı bozmuş. Ama genel olarak başarılı. “Bir acı rüzgar” da yine ““Aceleciler” gibi 12 Eylül karanlık dönemine, açık faşizm dönemine dışarıdan bakış var. Rahat okunuyor. Akıcı. Dönemi yaşayanları rahatsız etmiyor. Bellek oluşumuna katkı sunuyor."

 
CEMİLE’NİN “ZİNCİRLİ KOLYE”Sİ
Son zamanlarda o kentten bu kente, o ülkeden bu ülkeye koşturmaktan, sosyal sorunlarla ilgili hazırladığımız sergileri dolaştırmaktan, panel davetlerine icap etmekten okumaya eskisi kadar fazla zaman ayıramadığımı fark ediyor, üzülüyorum. Örneğin mutlaka okumam gerekir diye sıraya koyduğum bir kitaba sıra 6 ay hatta bir yıl sonra gelebiliyor. (Fikret Başkaya ve Arundhati Roy gibi vazgeçemediğim yazarlara ve hapishanelerden gelen eserlere ayrıcalık tanıyorum.) Gerek benim ilgimi çekip satın aldığım, gerekse yazar, şair dostların yolladığı, armağan ettiği kitaplar önümde dağ gibi birikti.  Basılı olarak çıkan, abone olduğum 4-5 sanat, edebiyat, siyaset dergisi ve günlük gazeteler de cabası.
Tabi bir de internetten okuduklarım var.
Dolayısıyla fazlasına enerji – zaman kalmıyor. Okunması gereken, okunmayı hak eden kitaplar bana sitem eder gibi bakıyorlar. Bazen de yazarları sitem ediyor.
 
Son olarak Murathan Mungan’ın 995 Km. sini, Susan Sontag’ın Ölüm Treni’ni ve hemşerim Cemile Cerep’in Zincirli kolye’sini okudum. Her üç eser de değerlendirilmeyi hak ediyor. Mungan ve Sontag dünyada tanınan yazarlar. Onlar hakkında çok yazılmıştır. Ben uzun zamandır kütüphanemde olan ama benim yeni okuyabildiğim Cemile Cerep’in kısa öykülerden oluşan Zincirli Kolye’sine değineyim istedim.
 
Cerep'in daha önce yayınlanan "Bir zamanlar Affan" ile "Dağların efendisi" adlı öykü kitapları olduğunu da belirteyim. Ama ben Zincirli Kolye'den örnekler vererek Cemile Cerep'i tanımaya tanıtmaya çalışacağım. 
 
Cemile Cerep’in öykü kitabının adı "Zincirli Kolye", kapitalist dünyanın tüketim çılgınlığına ve/veya patriarkanın kadınları hapsetme araçlarına gönderme yapıyor gibi geliyor ilk başta. Ama Zincirli Kolye’de yer alan öyküler bu çerçevenin dışına çıkıyor. Öykülerde “hakikat” bazen “kirli gerçekçilik” bazen de “eleştirel gerçekçilik” kapsamında işleniyor. Toplumsal Gerçekçi diyemiyorum. Zira Cerep’in öykülerinde -Zincirli Kolye’de- gelecek tasavvuru, umut, ütopya yani Toplumsal Gerçekçilik akımının olmazsa olmazları yok. Kaldı ki yazarın da böyle bir iddiası yok.
 
Örneğin;
“Rayhan” adlı öyküde “kötülüğün sıradanlığı” var.  Öyküyü bitirince aklıma Hannah Arendt geldi. İyilik kötülük felsefesini düşündüm.
“Aceleciler - Acilciler” adlı öykü ise bana, Sırrı Süreyya Önder ve Muharrem Gülmez’in yönettiği, 12 Eylül temalı “Beynelmilel “ adlı filmini çağrıştırdı... Karamizah… Aceleciler de bir 12 Eylül öyküsü diyebilirim. Öyküyü sevdim. Zira Cerep o kara günleri işlerken, 12 Eylül’den zarar gören insanları fon olarak kullanma kolaycılığına kaçmamış.
Neden bunun altını çiziyorum: 12 Mart döneminin en önemli yazarlarından Füruzan buna şöyle cevap veriyor: “12 Eylül romanlarının- öykülerinin kiminde yazarı, dönemi işlerken eleştirel bir bakışla yaklaştığını görür gibiyiz. Bu yarı gölgeli yarı şaşırtmacalı anlatımlardan amaçlanan eleştiri ne yazık ki yerini bulamıyor. Sanki yazara soru yöneltildiğinde ‘ben öyle demek istememiştim’li bir yanıt kolaylığı bırakıyor. “
Fethi Naci de 12 Mart sonrasıyla 12 Eylül sonrası roman bakımından kıyaslandığı bir yazısında iki dönem romanların hapislere düşen, öldürülen devrimci gençlere bakışla ayrıldığını saptamıştı. Naci, ‘12 Mart romanlarında devrimci gençler için ağıtlar yakılırken 12 Eylül romanlarında kurulu düzenden yana tutum takınılarak devrimci gençleri aşağılamak ya da dünyayı değiştirme görevinin kendisine verilmiş olmadığını kabul etmeyi övmek moda oldu’ der.
Cemile Cerep, Fethi Naci’nin işaret ettiği, eleştirdiği bu çirkin modaya uymamış. En azından gerçeğin fotoğrafını sunmuş. Daha açık ifadeyle “reyting” uğruna 12 Eylül karanlığında ölen öldürülen sosyalistleri meze yapmamış.
”Kader” adlı öykü de çok sarsıcı. Tam da “Kirli Gerçekçilik” akımına denk düşüyor. Öyküyü okuyunca aklıma çelişkili görüşleri olan yönetmen Lars Von Trier’in -iyi ve kötüyü iç içe geçirdiği, aradaki sınırları görünmez kıldığı- “Godville” adlı filmi geldi.
“Demirci”, diğer öykülerin aksine fazla idealist. Toz pembe. Kemalettin Tuğcu romanları ya da Polyanna karışımı bir senaryo. Öykü de herkes iyi. Patron da işçi de. Sınıf çelişkisi vurgulanmıyor. Çağrışım bile yok bu anlamda. Oysa kısa bir betimleme, birkaç cümle öyküyü bu anlamda gerçeğe yaklaştırabilirdi.
Kitaba adını veren “Zincirli kolye” adlı öykü usta işi. Sait faik öyküleri tadında. Yalın akıcı. Ama sanki anlatıcı çok girmiş araya. Birkaç didaktik cümle akıcılığı bozmuş. Ama genel olarak başarılı.
“Bir acı rüzgar” da yine ““Aceleciler” gibi 12 Eylül karanlık dönemine, açık faşizm dönemine dışarıdan bakış var. Rahat okunuyor. Akıcı. Dönemi yaşayanları rahatsız etmiyor. Bellek oluşumuna katkı sunuyor.
 
Bu kadar örnek yeter sanırım.
Sonuç olarak Cemile Cerep’in kitabı, “Zincirli Kolye” dimağımızda öykü tadı bırakıyor.
Cerep, öyküde ısrar etmeli.
 
18/11/2024
Künye: Cemile Cerep, Zincirli Kolye. La kitap yayınları, 2019, Ankara

Cemile Cerep Hakkında

1959 yılında Antakya doğumlu Cemile Cereb, İlkokulu Silifke’de, ortaöğrenimini Antakya’da tamamladı. 1980 yılında Mustafa Kemal Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği bölümünü bitirdi. Gaziantep ve Antakya’da çeşitli okullarda öğretmenlik yaptı. Amatör tiyatrolarda oynadı. Çeşitli kültür ve edebiyat dergilerine deneme ve öykü yazıları yazdı. Bir kitapta topladığı ilk öyküleri “Bir Zamanlar Affan” adıyla 2015 yılında yayımlandı. “Dağların Efendisi” yazarın ikinci, "Zincirli Kolye" üçüncü öykü kitabıdır.

 
 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...
SINIRSIZ KÜTÜPHANE
SINIRSIZ KÜTÜPHANE Tutsakların içeride yazdığı yüzden fazla kitap, resim ve karikatür ile fotoğrafçıların bu temada çektiği / yaptığı fotoğrafları...

Konuk Yazarlar

ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...
"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...