Oysa 12 İmamlarda olduğu gibi Nesimi’nin inanç, ibadet ve kültürüyle, Alevilerin inanç, İbadet ve de kültürleri birbirine tamamen zıt, ayrı dünyalardır. Nesimi’nin biyografisi incelendiğinde, bu gerçek daha net görülebiliyor. Şii İslam kurallarına inanıp ibadet eden Arap, Azeri ve Farsların, Nesimi gibileri her türlü yüceltmeleri, Nesimi’nin inanç, yaşam pratiğiyle tamamen aynı olduğundan, bu halklar dinsel bakımdan kendilerince doğru olanı yapıyorlar. Fakat Alevi Kürt ve Türklerin inanç ibadetlerine baktığımızda, Şii İslam ile hiçbir konuda en ufak benzerlik, ortak noktaları bulunmadığı halde, Nesimi ve 12 İmamlara tapınmaları, derin psikolojik sorundur. Nesimi edebi ve kültürel çalışmalarında, Şii İslam’ın dışında farklı hiçbir kültüre hizmet etmemiştir. Aleviler açısından cevabı aranması gereken en büyük soru, Aleviler; Nesimi gibi Şii İmamlara neden göz yaşı dökecek kadar inanmışlardır? Bu sorunun yanıtı ileriki sayfalarda biraz daha detaylı verilmiştir. Özet olarak ifadede edecek olursak, Aleviler tarihler boyunca gerçek siyasi düşünceye dayanan, bir örgütlenmeye sahip olmadıkları içindir.
1417’de Mısır Çerkes Kölemen Hükümdarı tarafından, Nesimi’nin derisi yüzülerek öldürülmesinin temel nedeni, Şii İslam düşüncesiyle, Sünni İslam’a alternatif olmasıdır. Aynı durum 12 İmamlar içinde geçerli olup, Şiilik Alevilikse buna hiçbir itirazımız yok. Ancak 12 İmamlar başta olmak üzere Nesimi gibiler, Kuran Ayetleri ve İslam’ın Şartlarını Allah’ın emri görüp, İslam’dan başka her türlü inanç ve ibadetin haram olduğunu söylemesi, Sünni İslam’dan bir farkı bulunmuyor. Şayet Aleviler Şiiliği Alevilik görüyorsa, Dört Kapı Kırklar Makamı, Cem ve Semahı terk edip, günde üç ya da bir vakit namazla birlikte, cuma namazlarını camide ibadet ederek yerine getirmeleri gerekmez mi? Bu zamana kadar Cemevlerinde Semah ibadeti yaparken, Şii öncülere methiyeler düzüp, göğsünü yumruklayarak ağlayıp sızlamak, normal bir düşüncenin yapacağı iş değildir.
Fars, Kürt ve Türkler, kendi kültür değerleriyle hiçbir noktada uyuşmayan, İslam’i bağnaz ırkçılığa tapınıp, Nesimi gibi öne çıkan Müslüman kişileri paylaşamama durumları, derin aşağılık psikolojisinin dışa vurumudur. Örneğin Arap Şiiler; Nesimi’nin Irak’ın Bağdat bölgesinde Nesim denen küçük bir kasabada, 1369 yılında doğduğu için, adı Nesimi’dir derler ve kimseyle paylaşmak istemezler. Fars Şiiler; Şiran’da doğduğunu ileri sürüp kendilerine mal etmeleri. Azeri Şiilerse; Nesimi’nin Tebriz’de doğduğu, Türk olduğunu iddia ettikleri gibi. Bölge halklarının büyük çoğunluğunun sürekli bu tarz kültür, siyasi, sosyal açıdan aşağılık kompleksiyle yaşamaları, kültürel ve siyasi olarak gelişmemenin sonucudur. Söz konusu halklar bilimsel felsefeden o kadar uzaklar ki, İslam’dan bir an uzaklaştıklarında yaşamlarının son bulacağı travmasıyla düşünmektedirler. Sırasıyla bölge halkların sosyal psikolojik kültür yapılarını şu şekilde özetleyebiliriz.
Alevi Kürt ve Türkler; siyasi öngörüsüzlükleri yüzünden, bölgede hükümran olan İslam’a karşı hiçbir zaman doğru bir örgütlenme gerçekleştirememişlerdir. Aleviler siyasi, askeri, ekonomik gücü en iyi şekilde kullanan devletçi otoriteye tamamen uzak, yalnızca maneviyata sarılmaları her türlü asimilasyon ve yozlaşmaya kapı açmışlardır. İslam’ın katliamlarından korkup, bundan kurtulmanın yolunu ise, Şii İslam İmamlarını sözel olarak anarak kendilerini koruyacaklarını düşünmeleri, dünyadaki en geri siyasi bakış açısıdır. Alevilerin bu anlayışı politik taktik değil, tam tersine en sadık şekilde inanırlarken, bin yıldır kimseye kendilerini kabul ettirememeleri, siyasal temelsizliklerinin net bir ifadesidir. Yaşadıkları her katliam ve olumsuzlukların sebebini mevcut sistemlere yıkarken saz, deyiş ve süslü sloganlarla örgütlendiklerini düşünmeleri, Alevilerin siyasetten bir şey anlamadıklarını gösteriyor. Diğer taraftan Şii İmamları savunurken, adeta Müslümanlarla yarışmaları da ayrı bir psikolojik analiz gerektiriyor.
Şii Fars, Azeri ve Şii Araplar; Bu halkların Şii İslam’ı tercih etmelerinin dört temel nedeni var.
1-Şiiler, Emevi Sünni İslam’ın bölgede hükümranlık kurduktan sonra, insanları sürüler gibi arkasından kolayca sürüklemesinden aşırı derecede etkilenip, bunu kendilerinin de siyasal ve kutsal görev adıyla kullanmakta hiçbir sakınca görmemeleri.
2-Emevi ve Haşimi (Ehlibeyt) aşiretlerinin İslam makamını paylaşamamalarından kaynaklanan zıtlaşma ile, birbirlerine ebedi düşman olmaları.
3- Özellikle Farsların derin ve zengin tarih, geçmişlerine rağmen, Şii İslam’ı tercih etmeleri, kendi eski inançları Zerdüştlükle yalan söyleyerek, kitleleri arkalarından sürükleyemeceklerini bildikleri içindir.
4-Şiiler; Emevi İslam Arap ırkçı yayılmacılığına karşı, tek siyasi, dinsel çıkar yolun Şii İslam’a sarılarak muhalefet edilebileceğini, böylece Sünni İslam’ı mümkünse yok etmek ya da zayıflatmak, Şiiliği yüceltmekle mümkün olduğuna inanmalarıdır.
Sünni Kürt ve Sünni Türklerse; eski din, dil, kültür değerleriyle, halklara yalan söyleyip, kolayca arkalarından sürükleyemeyeceklerinin farkında olup, aynı zamanda hanedanlık egoları da kendilerini sürekli kamçılıyordu. Buna ulaşmanın en ucuz, kolay siyasal ve manevi yolu, Sünni İslam’a inanmakla mümkündü. Böylece Allah’ın adı anılarak yapılan her şeyin kutsal olduğu yalancılığını felsefeleştirip, toplulukları buna inandırırlarken daha sonra kendileri de inanmışlardır. Nihayetinde bir Arap’tan daha Arap İslamcı olmaları, dünyada kendi kendilerini sadık şekilde asimile eden toplum, Kürt ve Türlerden başka bir halk bulunmuyor. İmameddin Nesimi’nin biyografisine gelince.
İmameddin Nesimi ile ilgili ifade edilen birçok bilgi, tam anlamıyla netlik taşımıyor. Bunun nedeni Müslüman her farklı ulus ve inançtan toplumlar, kendi işlerine gelecek şekilde eklemeler yapmalarıdır. İmamddin Nesimi fizik, astronomi, matematik ve mantık eğitimi aldıktan sonra, dini felsefeye yönelir. Önce Sibli adında bir alimden din eğitimi alır. Daha sonra Hurifililiğin kurucusu Fazullah Estarabadi Naimi’nin hizmetine girer ve Hurifiliğin yayılması için canını meydana koyan bir kişidir. Aynı zamanda Nesimi, Hurifiliğin Şeyhinin kızıyla evlenmiştir. Bu uğurda çeşitli araştırma ve incelemeler yaparak, Hurifilik Tarikatına yarar sağlamış Şii alimdir. İmameddin Nesimi’yi daha net öğrenmek için, Hurifiliğe kısaca göz atmak yeterli.
Hurifilik; İslam’ı, Hz. Muhammed ve Kuranı temel alıp bazı konularda İslam’ı, Sünni İslam’dan farklı yorumlayan bir mezhep veya tarikat anlayışıdır. Şiilik bilindiği gibi Ehlibeyt ayrışmasından sonra ortaya çıkıp, İslam’ın kuranda yazan şart ve kurallarına, “SIR ya da BATİNİLİK” adıyla çeşitli yorumlar eklemiştir. Hurifilik; Kuran’ı bilinenden biraz daha farklı yorumlayıp, Arap Harfleri ve rakamların çeşitli simgesel mucizeler taşıdığını ifade eder. Böylece kuran ayetlerine sözde derinlik kazandırmaya çalışmakta. Nesimi’de aynı yolu sürdürendir. Örneğin vahdet-i vücut, evrenin sonsuzluğu, insanların birbirinden farklarının bulunmadığı, İsa ve Hıristiyanlığı dışlamayıp şarap içmeye olumlu bakması. 12 Havari, 12 İmam ve 12 Yahudi Kabile ve rakamların kutsallık taşıdığını, bunlara evrenselci imaj yaratması. Aleviler, Nesimi ve Hurifilikteki bu düşünceyi Alevilik gibi görüp bağlanmaları, derin korkuyla birlikte, düşünce ve siyasal öngörüsüzlüklerinin bir sonucudur. İmameddin Nesimi’de olduğu gibi Alevilerin çoğunluğu 12 İmam, Mevlana, Veysel Kareni, Hacı Bayrami Veli, Ahi Evran, Şah İsmail, Mustafa Kemal, Che Guevara gibi ünü duyulmuş şahsiyetlerle birlikte, çoğu ozanları yüceltmeleri, derin çelişkileri barındırıyor. Tüm bunlar Alevilerin ne yapmak istediklerini ve neye, kime inanıp inanmamaları gerektiğini, kendilerinin de bilmediğini ortaya çıkaran çok önemli kaynaklardır.
İmameddin Nesimi (Meşhur Nesimi) Alevi midir?
Arap, Fars ve Azeri Şiilerden çok daha fazlasıyla Nesimi’yi sahiplenip yüceltenler, Türk ve Kürt Alevilerdir.
Kategori:
Bunları Okudunuz mu?
Hapishane Edebiyatı
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan
Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...
SINIRSIZ KÜTÜPHANE
SINIRSIZ KÜTÜPHANE
Tutsakların içeride yazdığı yüzden fazla kitap, resim ve karikatür ile fotoğrafçıların bu temada çektiği / yaptığı fotoğrafları...
Konuk Yazarlar
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı.
“Korkma Zine, okulun reviri var,...
"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Yorumlar
Çok uyduruk bir yazı olmuş.
Çok uyduruk bir yazı olmuş. Bölücü yıkıcı vede ipe sapa gelmeyen bir yazı. Alevilerin en büyük problemi yazılı eserlerinin olmayışı. O yüzden herkes kafasına göre kaynak uydurup yazıyor. Ama gözden kaçırılan bir kaynak var ki bütün bu uydurmaları ortadan kaldırıyor. Alevilerin telli kuran dedikleri yedi ulu ozanları vardır. Onu incelerseniz Nesiminin ne olduğu ortaya çıkar. AKaPelilerden farkınız kalmamış. Onlar gibi başlamışsınız uydurmaya. Yalancı kaynak yaratmaya ve sunmaya. Siz bu işlerden vaz geçin. Kendi alanınıza dönün.
Sayın Tekin; yazmış olduğunuz
Sayın Tekin; yazmış olduğunuz yorumdan ne kadar kültürsüz olduğunuzu kendi elinizle açık etmişsiniz. Bir kere yedi ulu ozan ve telli kuran diye bir safsata, toplumların ana düşüncesi olamaz. Yücelttiğiniz bu uydurmanın en ufak kültür değeri yok. Yazılan kaynaklara güvenmeyenler, kendileri doğru sağlam, bilimsel kaynaklar sunar. Biz onu kabul etmeye hazırız. Hangi toplum Ulu Ozan safsatasıyla mutluluk ve özgürlüğüne kavuşturmuştur? Ne Alevi ne de Şii olduğu belli olmayan sizin gibiler, bu tür kıytırık safsatalarla kendinizi ve toplumu oyalıyorsunuz. Kendi içinizde bile ileri sürdüğünüz safsataya çoğu Alevi dahi inanmıyor ve de itibar emiyor. Devletin direkt ve dolaylı gütmesiyle bu safsataları savunuyorsunuz. Çünkü bunların hepsi devletin sizin gibilere empoze ettiği kullanma araçlarından başka bir şey değil.
Sana Hayyamin lafi gerek.
Sana Hayyamin lafi gerek. Arifsen anlar susarsin:
Kör cehalet çirkeflestirir insanlari,
suskunlugum asaletimdendir.
Her lafa verecek bir cevabım var elbet.
Lakin bir lâfa bakarim laf mı diye,
bir de söyleyene bakarim adam mı diye....
İslam devşirmelerinin
İslam devşirmelerinin söyleyecek lafı olamaz.